TÜRK ALMAN ÖĞRENİM PROGRAMLARINDA DÖNÜŞÜMÜN SON HALKASI: ULUSLARARASI SOSYAL ÇALIŞMA ARTI LİSANS PROGRAMI

Prof. Dr. İlhan Tomanbay

Hacettepe Üniversitesi

GİRİŞ

Toplumlar değiştikçe o topluma ait olan herşey değişir. Programlar değişir, örgütlenmeler değişir, diller, anlayışlar, yaklaşımlar değişir. İdeolojiler değişir, politikalar değişir. Sosyal çalışma öğretim programları da değişir.

Bu temel doğrudan hareket ederek ele alacağımız Almanya örneğinde toplumsal değişmenin tarihsel dönüşümüne bir bakalım isterseniz.

Tarihe bakmak güzeldir. Tarihe bakmak tarihi anımsayarak, tüyleri diken diken eden bir heyecan içinde bugünü algılamamızı sağlar, kurgulamamızı kolaylaştırır.

1960’lı yılların başında Türkiye’den Almanya’ya göçün başlamasından kısa bir süre sonra bir milyon Türk sorunlarıyla Alman toplumunun ortasında kaldılar. Kalabalıktılar ama yalnızdılar. Ellerinden tutanı, sorunlarına umar olanı yoktu.

Almanya’da öğrenim görmüş Alman sosyal çalışmacılar Türklerin “sosyal sorunlarını” çözme konusunda dil ve kültür farkından ötürü sorunlar yaşıyorlardı. Onlar da ürkektiler yabancı bir kültür karşısında… Türklerle, yabancı bir kültürle kolayca bağ kurmaları olanaklı değildi. Aynı Alman kültürüyle kolayca bağ kuramayan Almanya’ya gitmiş Türkler, Türkiyeliler gibi…

ANIMSAMA

Her toplumda toplumsal yapının ve toplumsal ilişkilerin değişmesiyle eğitim kurumu ve bunun altında sosyal çalışma öğretimi de değişme göstermektedir. Almanya ile Türkiye arasındaki göç tarihi Almanya’daki, Türkiye ölçeğindeki genel adla “sosyal çalışma ve sosyal hizmetler” (Sozialarbeit und soziale Dienste), Almanya ölçeğindeki genel adla “Sozialarbeit und Sozialpädagogik” (sosyal çalışma ve sosyal eğitim) öğretimini de ilk günden başlayarak sarsıcı bir biçimde etkilemiştir. Almanya’daki sosyal çalışma öğretimi göç konularındaki tarihsel değişim sürecine bağlı olarak sürekli değişme ve yenilenme göstermektedir. Bunun son örneği bu yazıda okuyacağınız yeni bir öğretim modelidir. Almanya’da bu öğretimi yaşama aktaran Berlin Alice Salomon Uygulamalı Üniversitesidir (Alice Salomon Hochschule Berlin). Sözkonusu öğretim kurumunun formülasyonuyla, üstbaşlık adı “Bachelor Soziale Arbeit International” (Sosyal Çalışma Uluslararası Lisans Programı), altbaşlık adı “Bachelor Plus Program” (Artı Lisans Programı) olan bir program Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü ile yapılan bir sözleşme (protokol) ile ortaklaşa yaşama aktarılmıştır. Yazıda bu programın tanıtımı yapılmakta, programa yolaçan tarihsel gelişmeler, başlama süreci ve programın değerlendirmesi yeralmaktadır.

YAKIN TARİH BİLGİSİ

II. Türk-Alman Bilimsel İşbirliği Forumu (Forum Deutsch-Türkischer Wissenschaftskooperation) Antalya’da ikinci kez toplandı. Toplantıyı Akdeniz Üniversitesi AKVAM (Avrupa Birliği Araştırma ve Uygulama Merkezi) bu ikinci forumunu Berlin Alice Salomon Yüksekokulu (Üniversite) (ASH) ile birlikte gerçekleştirdi. Forumun konusu “Türk Alman Avrupa öğrenim süreci ile ilgili düşünceler ve deneyimler”di. Ortaklık “Berlin Alice Salomon (Sosyal Çalışma ve Sosyal Eğitim) Yüksekokulu” ile olunca yazılacak konular kadar aktarılacak anılar da birbiri üstüne birikti.

Ankara’da üniversiteye araştırma görevlisi olarak geçtikten sonra ilk uluslararası akademik bağlantımı bir rastlantı sonucu o zamanki adıyla “Alice Salomon Fachhochschule für Sozialarbeit/Sozialpädagogik Berlin” (Berlin Alice Salomon Sosyal Çalışma/Sosyal Eğitim Yüksekokulu) (AS-FHSS) ile kurdum[1]. Bunu ortaya çıkaran ilk hareket de bu yüksekokuldan Prof. Dr. Jürgen Nowak’ın Ankara’ya gelmesi ve Sosyal Hizmetler Yüksekokulunu ziyaret etmiş olmasıdır. Bundan üç ay sonra da davet üzerine Berlin’deki okulu ziyaret ettim. Nowak Ankara’da, ben Berlin’de sunuşlar yaptık (1983).

Bu bağlantı Hacettepe Üniversitesi – o zamanki adıyla – Sosyal Hizmetler Yüksekokulunun (Bugünkü Sosyal Hizmetler Bölümü) ile Alice Salomon Sosyal Çalışma ve Sosyal Eğitim Yüksekokulunun (Bugünkü Alice Salomon Yüksekokulu Sosyal Çalışmalar Bölümü) (ASH-SÇB) bugüne kadar süren işbirliğinin ilk adımı olmuştur. Birkaç kez gittiğim seminer ve sunuşların sonunda 1985 Güz Döneminde Berlin’deki okula konuk öğretim elemanı (Gastdozent) olarak davet edildim ve bir yıl dersler verdim. 1987 yılında Sosyal Hizmetler Yüksekokulundan bir seferde 16+1 öğretim elemanının Berlin’deki yüksekokulu ziyareti ve orada düzenlenen seminere katılmaları ilişkileri daha da pekiştirdi[2].

Bu uzun süreli ilişkinin sonunda o zamanki adıyla Berlin AS-FHSS’dan bir profesör (Jürgen Nowak[3]), Ankara’da o zamanki Sosyal Hizmetler Akademisine ders vermeye gelen Siyasal Bilgiler Fakültesinden bir profesör (Ruşen Keleş) ile birlikte yazdığımız ve o tarihlerin her iki ülke arasındaki iletişim konularını, sosyal sorunlarını ve sosyal çalışma konularını yansıtan “Türkiye’de ve Almanya’da Sosyal Hizmetler – Ansiklopedik Sözlük” adlı Türkçe kitap (Keleş; Nowak; Tomanbay, 1991) ilişkilerin sıcaklığını somutlaştırarak bugünlere taşımaktadır. Bu ilişkiler hala aynı sıcaklıkta sürmektedir.

Ziyaret ettiğim 1983 ve 1985 ve devamı yıllarında 1960’larda çalışmak için Almanya’ya giden ve zaman içinde oraya göçmüş olan Türklerin/Türkiyelilerin yavaş yavaş yerleşme süreçleri yaşanıyordu. Türkler arasında kullanılan ve zamanı en çok yansıtan deyiş “bavulun kapının arkasında” (Das Koffer ist hinter der Tür) hazır durduğuydu. Bu sıkça söyleniyordu ve ama büyük çoğunluğuyla kimse o bavulu kapının arkasından alıp uçağa gitmiyordu. Bu deyiş bile artık Türklerin orada kalma psikolojilerini ters ifadeyle belirtmeleri gibi gelmişti bana. Utangaç bir yerleşme ifadesiydi bu deyiş… Artık yavaş yavaş kendilerine yer ediniyorlardı.

Ve aynı dönemlerde Alice Salomon Sosyal Çalışma/Sosyal Eğitim Yüksekokulu mezun ettiği “Alman” sosyal çalışmacıların, sosyal eğitimcilerin orada yaşayan Türklerin sosyal sorunlarını çözmede etkili olamadıklarını, bunun yerine oraya göçen Türklerin çocuklarına sosyal çalışma öğrenimi vermeleri gerektiğini tartışıyorlardı. Gittiğim zamanlar soruyordum. Neden Alman sosyal çalışmacılar Türklerin sosyal sorunlarını çözmekte yetersiz kalıyorlar? Yanıt olarak dil ve kültür farklılığı dile getiriliyordu. Oysa Yüksekokulda ve giderek diğer Alman sosyal çalışma okullarında Alman öğrencilere isteğe bağlı Türkçe dersi de veriliyordu. Alanlar da oluyordu ama aldıkları Türkçe kısa süre içinde yeterli olamıyordu. Dil yeterli olsa kültürel engeller çalışmaları aksatıyordu. Örneğin, Türklerin evlerine girildiği zaman ayakkabıların çıkartılması, kolonya kabul edilmesi gerektiğini, kolonyanın eve giren Alman’ın kötü koktuğu gerekçesiyle ikram edilmediğini, tersine bunun dostluk ve ikram kültürünü yansıttığını tanımaları gerekiyordu ve o dönemlerde bunları yeni yeni tartışıyor ve öğreniyorlardı. Türk kültürüne yabancılıklarını gidermek, Türk kültürünü öğrenmek için de Alman öğrenciler gruplar halinde Türkiye’ye “öğrenim gezilerine” (Studienreise) yollanıyorlardı. Türklere ilerde daha iyi ve kalıcı hizmet verebilmek için…

Öteyandan Türk öğrenciler için de Almanya’nın hukuk düzenini, sosyal destek sistemlerini dört yıllık öğrenimle tam olarak alamayacakları, bunu bilmeyince de kültürel ortaklığın sosyal sorunların çözülmesinde yeterli olamayacağı dile getiriliyordu.

Bir soruşturmaya göre Almanya’da bir sosyal çalışma yüksekokulunda okuyan ilk Türk 1970-1971 öğretim döneminde başlamıştı (Tomanbay 1991, 72). Bundan sonra Türkiye’den işçi ailelerinden gelen gençlerin sosyal çalışma yüksekokullarında okuyanlarının oranı zaman içinde artmış. Benim AS-FHSS’e gittiğim 1985 yılında Yüksekokulda 20’nin üzerinde Türkiyeli öğrenci öğrenim görüyordu. Onların da tarihsel dönem olarak Almancaları çok da yeterli değildi, kendileri yakınıyorlardı bundan…

Alman öğrenciler Türkiye’ye Türk kültürünü öğrenmek için gelirlerken Türkiyeli öğrenciler Alman kültürünü içlerinde yaşayarak öğreniyorlardı.

Görünen o ki o tarihler, Almanya’daki Türklere etkili bir sosyal hizmet verebilmek için Alman sosyal çalışmacıların Türkçeye ve Türk kültürüne egemen olmaları, Türkiyeli göçmen işçi çocuklarının (gençlerin) hızla sosyal çalışma okullarına alınıp yetiştirilmeleri ve bu yolla kendi sorunlarını en etkili biçimde çözebilecekleri anlayışının hızla yayıldığı bir dönemdi.

Almanya’da sosyal çalışma öğrenimi yapan Türkiyeli işçi çocuklarının sayısı ile bu süreçte Türkçeyi ve Türk kültürünü öğrenerek Türkiyeli işçi ailelerine bilimsel sosyal hizmetler sunan Alman sosyal çalışmacı/sosyal eğitimcilerin sayılarının artmalarında hangi tarafın daha hızla geliştiğini bugün istatistik olarak bilemiyorum. Ama bu iki yönlü gelişmenin dışında Türkiyeli işçi aileleri zaman içinde Almanca’yı çocuklarından başlayarak giderek öğrenmelerinin ve bunun yabancı bir toplumda yaşamayı kolaylaştırmasının, Alman toplumuna uyum sağlama oranının artmasıyla da uyumsuzlukla ilgili temel sorunların azalmasının da etkisini unutmamak gerektir. Temel uyum sorunları ilk başlarda olduğu kadar yoğun olmayınca sosyal destek gereksinimi de düşecekti ve düşmüştür. Öyle ki Türkiyeli işçiler ve aileler için sosyal danışma vermek için ilk olarak 1962 yılında İşçi Refahı Kurumu bünyesinde (Arbeiterwohlfahrt) açılan (http://de.wikipedia.org/wiki/Türk_Danış) ve kısa sürede birçok yerleşime yaygınlaşan Türk Danış’lar (Türkler için danışma merkezleri) daha sonraları Türklerin başvurularının azalmasıyla ve tasarruf önlemi de olarak, kapatılmışlardır.

Bu durum Avrupa’da yaşayan Türklerin, Türkiyelilerin sorunlarının kalmadığı anlamına gelmez elbette. İlk dönem uyum sorunlarının kalmadığı, her insanın yaşayabileceği sosyal sorunların nitelik değiştirerek orada yaşayan insanlarımızı da sosyal çalışmaya gereksinim duyacak noktaya getirmesi doğaldır.

Bu toplantıda benden istenen sunumun konusu bugünkü gelişmeleri aktarmanın yanısıra beni geçmişe götürdü. Gerçekten tarih olan bir süreci içinde yaşamanın verdiği hazla geçmişi düşündüm. 1990’larda Almanya’da yaşayan Türklerin sadece sosyal çalışma öğretimine girmeleri değil Türkiye kökenli eğitimsiz “sosyal yardımcılara” meslek eğitim kurslarının açılması da aynı tarihlere rastlamaktadır (Tomanbay, agy).

VE BUGÜNE GELDİK

Geçmişe baktığımızda haritayı şöyle görebiliriz:

  • Alman sosyal çalışmacıların Türkiyeli işçi ve ailelerine mesleki yaklaşımları… (Dil ve kültür ortaklığı olmadığı için sonuç doğal olarak başarı getirmedi.),
  • Türkçe ve Türk kültürünü öğrenen Alman sosyal çalışmacıların Türkiyeli işçi ve ailelerine meslek desteği… (Sadece dil yetmiyor, kültürel özümseme olmadığından sonuç doğal olarak başarı getirmedi.),
  • Almanya’da yaşayan Türk/Türkiyeli işçi çocuklarının sosyal çalışma öğrenimine ağırlık vermeleri ve Türkiyeli ailelere mesleki destekleri… (Aileler için iyi, ancak ilk yetiştirilen sosyal çalışmacılar dil zayıflıklarından ve yükseköğretime yatkınlıklarınız az olmasından ötürü istenen başarıyı sağlamadı.),[4]

modellerinin dışında Almanya başka modelleri denemeye başladı. Örneğin, gene Berlin ASH tarafından bir yenilik olarak 1996 yılında Avrupa Sosyal Çalışma Yazokulu (European Summer School Berlin for Social Work) uygulaması başlatıldı. Bununla hedef “sosyal Avrupa”nın yaratılmasıydı. [5] Kültürlerarası buluşma, çeşitli kültürlerden gençler arasında yoğun kişisel iletişim yazokulu programının genel temel amaçlarıdır. Bu “çok etnikli Berlin’de” gençler birbirlerinden ve birlikte öğrenecekler; iletişim becerilerini geliştireceklerdir (Kremer; Nowak, 2008, s. 441)[6].

Yaz okulu toplam iki hafta sürmektedir. Eğitim dili İngilizce’dir. Bu programa Türkiye’den, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünden de birçok öğrenci ve öğretim elemanı katılmıştır ve bu sayı zaman içinde artmaktadır[7].

1996 yılında sosyal çalışma alanında başlatılan yaz okulu uygulaması halen sürmektedir ve taraflar için herhalde yararlı olmaktadır. Alınan geribildirimler bu yöndedir.

Yılların ilerlemesiyle başka bir gereksinim ortaya çıkmaya başladı. Her iki ülkenin sosyal çalışma okuyan gençleri kendi okullarında aldıkları derslere ek olarak ortaklık anlaşması imzaladıkları diğer ülkenin sosyal çalışma okulundan da bir dönem ders alarak bir taşla birkaç kuş vurulması ereklendi. Ve buna “Bachelor Plus Programm” adı verildi. Artı Lisans Programı[8]. Aslında bu Uluslararası Sosyal Çalışma Lisans Programı idi.

Bu programı 1996 yılında Uluslararası Yaz Okulu Programını başlatan ASH başlatmıştır. Bu gelişmeler raslantı değildir. ASH çok uzun zamandır, hatta Türkiye’den konuk işçilerin ilk gittiği zamanlardan beri hem yabancı kültürlerin ve kültürlerarası aktarımların önemini bilen bir yüksekokuldur hem de Türkiye ile bu alanda öğrenci ve öğretim elemanı değiştokuşundan başlayarak ortak eğitim ve toplantılara değin birçok deneyime sahiptir.

SOSYAL ÇALIŞMA ULUSLARARASI LİSANS PROGRAMI (BACHELOR SOZIALE ARBEIT INTERNATIONAL)

ARTI LİSANS PROGRAMI (BACHELOR PLUS PROGRAM)

Öncelikle bu programı AB Erasmus programıyla karıştırmamak gerektiğini söylemeliyiz. Erasmuş farklı içeriktedir ve AB ülkeleri üniversitelerinin tümünü kapsamaktadır. Bu yazıda sözkonusu program ise sadece ASH Sosyal Çalışma Bölümü ile Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü arasında imzalanmıştır. Yani ikili bir antlaşmadır.

Bilindiği gibi Bolonya Süreci denilen Avrupa Birliğinde yükseköğrenimi yeniden biçimlendirme ve birbirine uyumlandırma değişikliğinden sonra tüm Avrupa ülkelerinde sosyal çalışma öğretimi lisans 6 dönem ve üstüne 1 dönem staj dönemi olmak üzere yedi dönemdir. Toplam bir dönem olarak planlanan uluslararası lisans programı (Artı Lisans Programı) yedi dönemin arasında bir ek dönem olarak toplam dönem sayısının eskisi gibi sekize çıkartmıştır. Böylelikle lisans + artı lisans + lisansüstü (M.A.) olarak yeni bir öğretim modeli ortaya çıkmıştır.

ASH’de sadece Sosyal Çalışma Bölümü öğrencileri için geçerli olan program 2009 2010 Güz Döneminde başlatılmıştır. Alman Akademik Değişim Hizmeti (DAAD) adlı kuruluşa 2009 yılında başvurularak öğrenciler için burs sağlanmıştır. Böylelikle Alman öğrenciler 5. Dönemde Türkiye’de aldıkları uygulama, 8. Dönemde Hacettepe Üniversitesinde yaptıkları öğrenim süresince burs almaktadırlar. Bursun yanısıra Türkiye’de kaldıkları süre için yurtdışı sağlık sigortası masrafları ile yol paraları da aynı kuruluş tarafından karşılanmaktadır.

Uluslararası Programın öğrencilerin öğrenim sürelerini uzatacağı ve ancak içerik olarak kendilerini derinleştireceği söylenmektedir (www.ash-bi.eu). Programa isteyen her öğrenci başvurabilir, ancak ortalamanın üzerinde bir akademik nitelik, yurtdışında kalma konusunda kişisel eğilim ve “çok iyi” İngilizce ve/ya Türkçe bilgisi aranan temel koşullardır.

Türkiye’de Alman öğrencilerin öğrenim görmesini ve çalışmasını (staj) sağlayan bu program için öğrenciler en geç ikinci dönemin sonuna değin başvuru yapmalıdırlar. Kararını veren öğrenciyi 3. ve/ya 4. Dönemde bir yönlendirme semineri beklemektedir: “Türkiye’de Sosyal Çalışma” (Social Work in Turkey). Bu seminer öğrencileri konuya sokmak semineridir. Çok iyi düzeyde Türkçe öğrenmeleri için birinci dönemden yedinci dönemin sonuna dek Türkçe dil kursları verilmektedir. Öğrenci “kendisini dil olarak Türkiye’de yaşamaya yetecek düzeyde hazırlama konusunda kendisi sorumludur.” (agy). Bu nedenle öğrencilerin staj döneminde Türkiye’de de ayrıca yoğun bir Türkçe dil kursuna gitmeleri önerilmektedir. Bunun için de öğrenci engeç 4. Dönemde Türkiye’de bir dil okuluna kaydını yaptırmış olmalıdır. Hatta bu staj süresince Hacettepe Üniversitesindeki bölümün hocalarının refakatinde bir ek ders alması da dilini geliştirmesi için önerilmektedir. Bununla, “Nüfus olarak hızla gelişen Türkiye’nin sosyal sorunları ile sosyal hizmetlerin örgütlenmesine bir bakış atılması” sağlanmalıdır. (agy).

Alman öğrenciler genelde Hacettepe Sosyal Hizmet Bölümüne dersler için 8. Dönemde geliyorlar. Bu dersler toplam 20 ECTS tutuyor. ASH-SÇB için toplam 7 dönemde toplam 210 ECTS kredisi öngörülmüştür. İstenen koşullar arasında ASH lisans diploması, Türkçe’yi öğrendiğine dair yapılacak sınav sonucunu gösteren belge ile başlangıç seminerine katıldıklarına dair belgeyi göstermeleri gerekmektedir. Türkçe öğrenimi ile başlangıç semineri ayrı ayrı 5’er ECTS kredisi sağlamaktadır. Türkiye’de aldıkları derslerden sağlayacakları toplam 20 ECTS kredisi ile toplandığında Berlin’deki okullarında bir dönem için almaları gereken 30 krediye uluslararası programda da ulaşılmış olmaktadır. (210 ECTS yedi dönem toplam kredi + 30 ECTS Uluslararası Lisans diploması için gerekli ECTS ile toplam 240 ECTS almak gerekmektedir.)

Şekerli’den alınan bilgiye göre ASH Sosyal Çalışma Bölümü öğrencilerinden herkes Ankara’ya gelemiyor. Çünkü başvuru sayısı çok yüksek! Seçim yapabilmek için de özyaşam öyküsü ile birlikte Türkiye’de uluslararası lisans yapmaya kendilerini iten nedenleri (güdülenme nedenlerini) yazılı olarak vermeleri gerekiyor. Son not ortalamaları da değerlendirmeye katılıyor. Tüm bu belgelerle başvurular arasından seçim yapılıyor (Şekerli, 2013).

Berlin’de (ASH) Artı Lisans Programına ikinci dönem başvuru yapılmasına karşın isteyen öğrenci Türkçe öğrenimine daha birinci dönemde başlayabiliyor. Bu kursa isteyen her öğrenci katılabiliyor. Hatta staj programını bitirip ülkelerine döndükten sonra da bu kurslara devam edebiliyorlar.

Başvuran öğrenciler başvuru sırasında seçimlerine göre Almanca, İngilizce ya da Türkçe olarak kendilerini uluslararası lisans programına iten güdüleri yazılı olarak anlatmaları istenmektedir (Motivationsschreiben). Burada Türkiye’de neden uluslararası lisans programını istediklerini anlatmalıdırlar. Uygulama planlarını hazırlayıp vermelidirler. Hangi alanda uygulama yapmak istediklerini, hangi beklentilerle bu stajı seçtiklerini, gelecekteki mesleki tasarımlarını da içine katarak belirtmelidirler. Buna ek olarak bir ve ikinci dönemde aldığı derslerin listesi ile notlarını ve not ortalamalarını gösteren belge ile çizelge olarak düzenlenmiş özgeçmişleri de istenmektedir. Buna yabancı dil bilgi düzeylerini gösteren belgeler eklenmelidir. Okulun bilgisayar sayfasında bulunan çizelgelerde bunlar hazırlandıktan sonra elektronik olarak yollanmakla başvuru yapılmış olmaktadır.

Kendilerini yurtdışına (Türkiye’ye) taşıyan ilk öğretim dönemi 5. Dönemdir. Bu dönemde Türkiye’de staja başlamalıdırlar. Staj yerini bulmada he iki okul yetkilileri öğrenciye yardımcı olmaktadırlar. Stajını bitiren öğrenci ülkesine döner, öğrenimine devam eder. 8. Döneminde tekrar Türkiye’ye gelerek öğrenime başlar. Seçilmiş dersleri alan öğrencinin bir dönemde 20 krediyi tamamlaması istenir. Artı Lisans Programı için öğrenciden katılım payı (harç) alınmamaktadır.

Bu uluslararası programın geçekleşmesi için her iki yükseköğretim kurumu tarafından bir “Akademik ve Eğitsel İşbirliği Mutabakat Zaptı” imzalanmıştır[9]. 2010 yılında imzalanan bu sözleşmenin amacı “Taraf kurumlar arasındaki ilişkiyi arttırmakla birlikte akademik ve eğitsel işbirliğini de geliştirmektir.”

Yapılan anlaşmaya göre bu kapsamda a) öğrenci, b) öğretim üyesi, c) akademik bilgi ve belge değişimi, d) araştırma ve diğer akademik işbirliğinin geliştirilmesi de yeralmaktadır.

Sözleşmeye göre her bir öğretim dönemi için (her yıl için) 10’ar öğrencinin uluslararası programdan yararlanmaları öngörülmüştür.

2010 yılında başlatılan proje kapsamında Berlin’den Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümüne ilk iki kadın öğrenci 2012 Bahar Döneminde geldiler. Yani bu programda kapıyı ilkkez kadınlar açtı. Bu öğrenciler stajlarını da 2011 yılında yaptılar. 2013 Bahar Döneminde beş öğrenci geldi, 2013 yılında sadece bir kadın öğrenci var Ankara’da. Demek ki başlangıçtan bugüne değin Berlin’den Ankara’ya gelen öğrenci sayısı toplam sekizdir (agg).

Şekerli’nin verdiği bilgiye göre 2012-2013 döneminde ort. 35 Alman öğrenci programda bulunmaktadır. Bu öğrenciler birinci dönem sonunda başvuru yapıp ikinci dönemde Türkçe öğrenmeye başlıyorlar. Beşinci döneme, yani staja kadar farklı düzeylerde Türkçe öğrenmeyi sürdürüyorlar. Öğrenciler Türkiye’ye staja gelene değin bir de “başlangıç seminerine” (Begleitseminar) katılmak zorundalar (agg).

Ankara’dan Berlin’e henüz (2013) öğrenci gitmemiştir (Tuncay, 2013). Gidecek öğrenciler için belirlenen Almanya’daki ders programı aşağıdaki gibidir. Türkiye’den Almanya’ya giderek Artı Lisans Öğretimini alacak olan öğrenciler aşağıdaki dersleri almak durumundadırlar.

Yöntem Toplantı konusu
Seminer Akademik Yazma
Seminer Alanlar, erek grup ve sosyal çalışma kuruluşları.
Seminer Toplumbilimin temelleri.
Seminer Sosyal Çalışmanın Temelleri: Sosyal Bilimler ve Sosyal Politika
Seminer Cinsiyet ve Çapraz Öğrenim
Seminer Yöntemler II; Danışma
Seminer Irkçılık ve Göç
Seminer Sosyal Çalışma Psikolojisi
Seminer Sağlık ve Hastalıklar Toplumbilimi
Seminer Sosyal Çalışmanın Kuram ve Yöntemleri

Kaynak: www.ash-bi.eu

Türkiye’ye gelen Alman öğrencilerin Hacettepe Üniversitesinden aldıkları Artı Lisans dersleri de aşağıdaki gibi düzenlenmiştir. Alman öğrenciler de Türkiye’den bu dersleri almak durumundadırlar.

Yöntem Toplantı konusu
Sunum İnsan Hakları
Sunum Sosyal Hizmette Etik
Sunum Sosyal Politika ve Planlama
Sunum Türkiye’nin Toplumsal Yapısı
Sunum Aile ve Çocuklarla ya da Yaşlılarla Sosyal Hizmet adlı seçmeli derslerden biri.
Sunum Sosyal Hizmet Yönetimi
Sunum Sosyal HizmeteGiriş

Kaynak: Tuncay,agg

Ayrıca Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümünden Berlin’e gidecek öğrenciler için de ASH’da destek anlamında Almanca dil kursu açılması planlanmıştır.

ASH-SÇB Uluslararası Lisans Programının başında Prof. Dr. Maria do Mar Castro Varela bulunmaktadır. 2011 yılına, yani emekli olana değin daha önce Yazokulu Projesini başlatan ve yürüten Prof. Dr. Jürgen Nowak’ın da bu programa emekleri geçmiş. Çoktan emekli olduğu halde bugün hala WEB sayfasında adı durmaktadır. Bu bir vefadır ve bitmeyen bir teşekkür anlamındadır. Bugün programın koordinasyonu üç öğretim elemanı tarafından yapılmaktadır: Işık Rebii Şekerli, Gülden Ediger ve Alexander Buschky (www.ash-bi.eu). “Türkiye’de Sosyal Çalışma” adlı başlangıç seminerini Çağrı Kahveci, Türkçe dil dersini Ergün Işık vermektedirler (Şekerli, agg).

Hacettepe Üniversitesi İİBF Sosyal Hizmet Bölümü Uluslararası Lisans Programının başında Doç. Dr. Tarık Tuncay bulunmaktadır. Bugün programın koordinasyonda araştırma görevlisi İlkay Başak Adıgüzel kendisine yardımcı olmaktadır (Tuncay, agg). “Almanya’da Sosyal Çalışma” adlı başlangıç semineri ile Ankara’daki yükseköğretim kurumunda Almanca dil kursu henüz düzenlenmemiştir.

ALMAN ÖĞRENCİLERİN PROGRAMA KATILMA GEREKÇELERİ

Uluslararası Sosyal Çalışma Lisans Öğretim Programının (Artı Lisans Programı) amaçları göründüğü kadarıyla şunlardır. Bu amaçlar Türkiye’de bizzat bu programa katılan üç Alman öğrenciye programa neden katıldıkları sorularak çıkarılmıştır.

  1. Kendi ülkesindeki Türklere daha iyi hizmet vermek için…
  2. Yabancı bir kültürü yaşayarak tanımak için…
  3. Bu programla Türkçe daha anlaşılır deyişle duyarlık kültürü, çeviri uyarlığıyla kültürel duyarlık (kulturelle Sensibilität) geliştirebilmek için…
  4. Öğrenci olarak gidilen ülkedeki sosyal sorunları yakından tanımak için…
  5. Buna bağlı olarak sosyal hizmetleri ve uygulamalarını tanıma olanağı bulunduğu için…
  6. Bir ülkeye giden öğrencinin diğer ülke üzerine önyargıları daha kolayca ortadan kalkar. Bunun için… (Kendileriyle görüştüğüm kimi Alman öğrenciler kafamdaki Türk imgesi bu öğrenimle değişti demiştir.)
  7. Artı lisans küçük bir örnek de olsa genel erek olarak sosyal küreselleşme (soziale Globalisierung) yönünde önemli bir adımdır.
  8. Öğrenci bu öğrenimle farklı öğretim tasarımlarını yaşayarak öğreniyor. Bu konuda ufku genişliyor. (Erasmus gibi farklı bir öğretim.)
  9. Yabancı dilini geliştiriyor. (Hem öğrenim hem uygulama yoluyla…) (Bir Alman öğrencinin dediği şudur: Türkiye’de bir dönem yaşamak Türkçemi geliştirmek için büyük olanak.  Çünkü Berlin’de çalışacağım ve orada Türkçe ikinci büyük yabancı dil ve bu bizim için çok önemlidir.)
  10. İletişim becerilerini ve insan ilişkilerini geliştiriyor. Bu gençler için özellikle çok önemlidir.)
  11. İlerde lisansüstü çalışma yapmayı düşünenler için ek kredi gereksinimi bu öğrenimle karşılanmış oluyor.
  12. Merak ettikleri bir başka ülkeyi tanıyorlar. (Türkiye’yi merak ediyordum.)
  13. Genç başka bir ülkede yaşama heyecanını yaşamak isteyebiliyor.
  14. Uluslararası değişimin öznesi olmak gençler için farklı bir heyecan ve kişilik gelişimi…
  15. Farklı bir ülkede uygulama yapma heyecanı…
  16. Bir başka ülkede bilgi ve deneyim kazandıkları için kendi ülkelerinde iş bulmaları daha kolaylaşıyor.
  17. Bir Alman öğrencinin dediği gibi başka bir ülkede insan bazı konuları çok daha iyi anlayabiliyor.
  18. Başka ülkede farklılıklar görüldüğü kadar benzerlikler ve birliktelikler de daha kolay algılanabiliyor.
  19. Bu tür öğretimler sayesinde insan tek taraflılıklıktan daha kolay kurtulabiliyor.
  20. Burs alabildiği için Türkiye’de öğretim görme isteği artabiliyor.

Yukarıda sayılan tüm yararların yanısıra bu programı gündeme getiren bir başka gerekçe de düşünülebilir. O da Almanya’da zaman içinde Türkiye’den giderek ya da Almanya’da yaşayıp da sosyal çalışma öğrenimi gören sosyal çalışmacıların sayılarının giderek artmış olmasıdır[10]. Bu toplam Almanya’da göçmenlik alanında çalışmaktadırlar. Bu durum Almanya’da göçmenlik çalışma alanlarının Türkiyeli öğrencilere kaptırılmış olmasına işaret eder. Alman sosyal çalışmacılarının da bu alanda iş bulabilmelerinin kolaylaşması için, Alman sosyal çalışmacılarını Almanya’da göçmen alanında yetkinleştirmek ve işyeri bulmalarını kolaylaştırmak için Artı Lisans Programının düzenlendiği düşünülebilir. Çünkü bu programın düşünce babası Almanya’dır. Ve Türkiye’den başka bir ülke ile imzalanmamıştır. Buna gerek de görülmemektedir. İmzalansa bile başka ülkeye giderek bir artı dönem ders alacak öğrenci çıkmayacaktır. Çünkü diğer göçmen gruplarıyla Alman sosyal çalışmacılar Almanya’da kültürel ortaklıklardan ötürü daha rahat çalışabilmekte ve Türkiyeli sosyal çalışmacılar o göçmenlerle çalışmamaktadırlar. Tüm bu nedenlerle böyle bir düşünce ve önlem alma haksız ve yanlış da sayılmaz.

Almanya’dan gelip de Ankara Hacettepe Üniversitesinde Artı Lisans öğrenimi gören Alman öğrenciler nedense stajlarını Istanbul’da yapıp Ankara’ya öyle gelmeyi istemektedirler. Hemen hemen tamamı stajlarını Istanbul’da yapmışlardır. Bunu bir öğrenim döneminde iki ayrı kenti tanıma isteğine bağlamak yanlış olmayacaktır[11].

Alman öğrencinin Türkiye’ye gelmekle seslendirdiği yukarıdaki avantajlar Almanya’da öğrenime gidecek Türkiyeli öğrenciler için de geçerlidir. Buna ek olarak Almanya’da dönem dönem farklılaşan derinleşme konularını dönemleri içinde tanımak gibi farklı bir avantaj da önem taşıyabilir.

Dolayısıyla farklı ülkeye giden öğrenci bir taşla iki kuş vurmaktadır. Biryandan farklı bir ülkenin kültürünü tanıyarak ufuklarını geliştirirken mesleksel bilgilerini de geliştirerek çalışma olanaklarını geliştirmektedirler.

DEĞERLENDİRME

Ortaya çıkarılan bu programın hem her iki yükseköğretim kurumu ve her iki ülke için yararlı olmayacağını söylemek olanaklı değildir. Bir taraf  kendisine daha iyi iş olanakları sağlarken diğer taraf için de genişletilmiş bir ufuk (vizyon) yararlı olmaz olur mu? Ayrıca böylelikle sadece her iki yükseköğretim kurumu arasındaki tarihsel ilişki verimli bir biçimde sürmekle kalmayacak her iki ülkede de sosyal çalışma mesleğinde daha nitelikli mezunlar ortaya çıkacaktır.

Bu uluslararası sosyal çalışma öğretim modeline Almanya’yı tarihsel süreci getirmiştir. Bu Almanya’nın toplumsal gelişme sürecinin yarattığı bir modeldir. Yabancı (Türkiyeli) işçilerin nüfuslarının önemli bir parçası olduğunu bilen ve bunun Alman sosyal çalışmacılar için yeni ve önemli iş alanlarını yarattığını yaşayan Alman sosyal çalışma gençleri bu fırsatı kendilerinin önünü açacak bir fırsat olarak görmektedirler. Türkiye’den öğrencilerin de tarihsel olarak geleceği görmeleri ve kendilerine yeni ufuklar arama heyecanını yaşamaları durumunda kendileri için büyük bir ufuk açılacağını herhalde görebilirler.

Öteyandan, 1980’li yıllarda tüm dünyada tarihsel olarak önemli bir sıçrama yapan “ekonomik küreselleşme”nin bugüne kadarki gelişmesinin ardından gerekliliği giderek ortaya çıkan uluslararası “sosyal küreselleşme” için hazırlık modellerinin de ortaya çıkması kaçınılmazdı. Uluslararası sosyal çalışma lisans programı bu gereksinimin küçük bir örneğidir. Zaman içinde yaygınlaştırılması beklenmelidir ve görülecektir.

Ancak Almanya’nın içinde bulunduğu tarihsel dönemde bu modelin işlemesi daha kolayken Türkiye henüz bu sosyal küreselleşme gereksinimini duymadığını çeşitli göstergeler göstermektedir. Bu da Türkiye’nin böyle bir uluslararası programa katılmak için sıçrama yapmasını gündeme getirememektedir. Bunun açıklaması, Avrupa’da bir dönem öğretim görmek için Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinin itici bir heves duymamalarıdır; öğretim elemanlarının öğrencileri bu yöne yöneltecek bir girişimi gerekli görmemeleridir. Öğrencilerin bu program için Almanca öğrenim dürtüsü yaşamamalarıdır. Sonuçta, talep çıkmamaktadır. Bu program için talep artışı yükselse bu durum yöneticileri mutlaka ki burs ve kaynak bulmaya itecektir. Böyle bir çaba da şimdilik görülmemektedir. Bu göstergelerin temeli de, Türkiye öğrencilerinin böyle bir programa katılmakla Türkiye’de ve Almanya’da iş bulmalarının kolaylaşacağı yönünde bir belirtinin ve itici gücün olmamasıdır. Oysa aynı program Almanya’da okuyan ve çalışacak olan öğrencinin Almanya’da iş bulmasına katkı vereceğini Alman öğrenci bilmektedir. Bunun için katılmaktadır. Bu yüzden Alman öğrenci Türkiye’de uluslararası sosyal çalışma programına katılmaya istek duyarken Türkiye’de böyle bir “çabaya girmek” öğrenciye ek ve zorlu bir iş gibi görünmekte, bu ek dönemi almadan Türkiye’de iş bulabileceğini düşünmektedir. Oysa Türkiye’den bu programa katılacak öğrencilerin de ilerde Almanya’da-  özel koşullarda – iş bulmaları olasılığı daima vardır.

Buna karşın şu değerlendirme yapılmalıdır. Alman öğrenciler DAAD’den burs alabildikleri için bu programın Türkiye boyutuna rahatlıkla katılabilmektedirler. Türkiye’den öğrencilerin burs olanakları ve ailelerini ekonomik olanakları yeterli olmadığı için programa katılamamaktadırlar. Bu durum adil değildir. Alman öğrenciler kadar Türkiye’den öğrencilerin de bu programa katılabilmeleri için parasal destek kaynakları bulunmalıdır. Yoksa gelişme tek taraflı olur.

Kaldı ki her iki taraf tarafından imza altına alınan “Mutabakat Zaptı”nın 2. maddesinde şu ifade yeralmaktadır:

“2. Almanya ve Türkiye’deki Sosyal Hizmet [yazım yanlışlığı “mutabakat zaptında yeralmaktadır. İ.T.] eğitimindeki üstünlüğü ilerletmek amacıyla taraf kurumlar karşılıklı akademik ilgi alanlarında eşitlik ve karşılıklılık temellerinde” […] “mutabakata varmışlardır.”

Burada belirtilen eşitlik ve karşılıklılık ilkelerine her iki tarafın da uyulması konusunda içtenlikli olduğu tartışılmaz. O halde, Türkiye’den de öğrencilerin bu olanaktan yararlanabilmeleri için onların Almanca öğrenmeye özendirilmeleri ve öğrenmelerinin kolaylaştırılması ve kendilerine burs ve diğer giderlerinin sağlanması yönünde biran önce çözümler üretilmelidir. (Burs bulabilmek için Türkiye’de çalınacak kapıların sayısı birden fazladır. Yeter ki programa Türkiye’den öğrencileri bu programa katma iradesi benimsensin.)

Bu iradeyi harekete geçirince Türkiye’nin yapacağı birkaç konu daha vardır. Alınan dersler konusunda Almanya’da olduğu gibi Türkiye’deki ortak da modüler sisteme geçmelidir ve her iki okuldaki öğrenim tam anlamıyla uyumlandırılmalıdır. Bu öğrencinin olayı ve dersleri kavrama boyutunu ve niteliğini geliştirecektir. Bu ortak uluslararası öğrenim programında uluslararası bilgilerin aktarılması konusunda hangi derslerin alınması gerektiği önemlidir. Alınacak dersler titizlikle belirlenmelidir.

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü öğrencilerinin Almanya’da Artı Lisans Programına katılmaya özendirilmelerinin yolu Alice Salomon Yüksekokulunun Türkiye’ye yolladığı öğrencilerin hem özendirilmeleri, hem daha iyi yetiştirilmeleri için Türkçe kursu açmış olması gibi, “Türkiye’deki Sosyal Çalışma” gibi bir başlangıç dersi koymuş olması gibi Hacettepe’nin de aynı uygulamaları yaşama aktarmış olması beklenir. Öğrencileri için Almanca kursu açılması ve “Almanya’da Sosyal Çalışma” adlı bir dersin konması hevesleri arttıracaktır. Oysa Hacettepe Sosyal Çalışma Bölümünde ne Almanca dil dersi açılmış, ne de böyle bir seminer koyulmuştur. Berlin’in yaptığı yapısal düzenlemeleri Ankara’nın da yapması öğrencilerin özendirilmeleri için ve programın işlemesi için gerekli ve önemlidir. Bu uluslararası ve verimli program sadece Alman tarafın kendisi için düşündüğü, “onların başvurusu ve hatırı için imzalanmış; bizi ilgilendirmeyen bir program” olarak görülmemelidir.

Eksiklikleri giderilerek, karşılıklı öğrenim olanakları olabildiğince özendirilerek, bir tarafın öğrencilerine sağlanan destekler diğer tarafın öğrencilerine de sağlanarak yürütülecek bir Artı Lisans Öğretim Programının, bu programı tamamlayanların kendilerine uygun doğru işlere yerleştirilmeleri koşuluyla birlikte değerlendirildiğinde her ülke için de yararlar sağlayacağını söylemenin küçük bir iyiniyet sayılmaması gerekir.

Böyle bir girişim ve başlangıç için her iki tarafı da kutlamak istiyorum. Bu tarihsel bir dönemeçtir. Bir tarihsel süreç sonunda Almanya’da göçmenlik alanında çalışan Türklerin de nitelik yükseltmek için ek programlar arayışına girmeleri beklenmelidir.

KAYNAKÇA

“Berlin, Almanya’daki Alice Salomon Uygulamalı Bilimler Üniversitesi ve Ankara, Türkiye’deki Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü arasındaki AKADEMİK VE EĞİTSEL İŞBİRLİĞİ MUTABAKAT ZAPTI”, (İmzasız, yılsız ve eksiz kopya).

http://de.wikipedia.org/wiki/Türk_Danış (Erişim: 20 09 2013).

Istanbul Kemerburgaz Üniversitesi, (yılsız), Broşür, www.kemerburgaz, edu, tr.

Keleş, Ruşen; Jürgen Nowak; İlhan Tomanbay, (1991), Türkiye’de ve Almanya’da Sosyal Hizmetler Ansiklopedik Sözlük, Ankara: Selvi.

Kremer, Romy; Nowak, Jürgen. (2008), “European Summer School Berlin. Ein Beitrag zur Internationalisierung des Studiums an der ASFH”, in: Soziale Arbeit, 57, 10/11, s. 441-446. (http://www.fachportal-paedagogik.de/fis_bildung/suche/fis_set.html?FId=848317) (Erişim: 21 09 2013).

Nowak, Jürgen. (2013), Kendisiyle yapılan eposta yazışması, 24 Eylül 2013, 22:57.

Şekerli, Işık. (2013), Kendisi ile eposta yoluyla yapılan görüşme, 3 Ekim 2013,  22:55.

Tomanbay, İlhan. (1991), Federal Almanya’da İlk Türk Sosyal Çalışmacı Eğitimi”, iç: Ruşen Keleş; Jürgen Nowak; İlhan Tomanbay, Türkiye’de ve Almanya’da Sosyal Hizmetler Ansiklopedik Sözlük, Ankara: Selvi.

Tuncay, Tarık. (2013), Kendisiyle Hacettepe Üniversitesi İİBF Sosyal Hizmet Bölümünde yapılan görüşme, 30 Nisan 2013. Saat: 14:30.

www.ash-bi.eu (Erişim: 20 09 2013).

*

(30 11 2013, Ankara)


[1] O zaman sadece sosyal çalışmacı/sosyal eğitimci yetiştiren bu okul bugün, içinde Sosyal Çalışmalar (B.A.), Sağlık ve Bakım Yönetimi (B.Sc.), Çocuk Eğitim ve Gelişimi (B.A.), Ruhsal Sağaltım ve Ergoterapi (B.Sc.), BASA Açıköğretim (B.A.) bölümleri olan bir üniversite (Hochschule) haline gelmiştir.

[2] Konuyu tamamlamak üzere kişisel bir bilgi: Aynı okulda 1985-1986 öğretim döneminde bir yıl konuk öğretim elemanı olarak çalıştıktan sonra hem o okulda kısa süreli dersler verirken hem de 1987-1990 arasında da Friedrich Ebert Stiftung (Vakfı) bursu ile Berlin Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinde (Technische Universität) doktora yaparak Ankara’ya döndüm.

[3] Ki aynı kişi bugün de bu yazının konusu olan Uluslararası Sosyal Çalışma Lisans Programının da kurucularındandır.

[4] Bu modeller Almanya’nın Türkiyelilerin sosyal sorunlarını çözme yönünde tarihsel süreç içinde geliştirdiği modellerdir. Bu modellerin dışında başka modeller de olabilirdi. Örneğin, Türkiye’de sosyal çalışma öğretiminde Almanca’nın seçmeli ders olarak sunulması, bu yolu seçen sosyal çalışmacıların Almanya’ya yollanarak Türkiyelilerin sorunlarını çözme konusunda devreye girmeleri; Türkiye’de sosyal çalışma okuyan meslek elemanlarının ve Almanya’ya dil öğrenerek sosyal ateşe olarak yollanmaları… modellerini Türkiye tarihsel süreç içinde bir çözüm modeli olarak düşünme düzlemine bile almadı. Bunun anlamı şudur. Türkiye’den sosyal çalışmacıların ek donanımlarını kazanarak (Almanca Dili) Almanya’daki yurttaşlarımızın sosyal sorunlarını çözmek amacıyla zaman içinde değişen hükumetlerin hiçbiri tarafından Almanya’ya gönderilmemiştir. Sosyal hizmet öğretimi veren üniversite tarafından da bu amaç benimsenerek, açılan seçmeli Almanca kursları yoluyla istekli öğrencilerin mezun olduklarında Almanya’daki yurttaşlarımızın sosyal sorunlarının çözümü için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışmaları kapsamında Almanya’ya resmi yolla gitmeleri için bir proje geliştirip girişimlerde bulunmamıştır.

[5] Uluslararası Yazokulu’nun 2013 yılı ana konusu “Göç ve Uyum – Disiplinlerarası Yaklaşımlar” idi.

[6] Tarihsel ve toplumsal dönüşüm sadece sosyal çalışma öğretimi alanında kendisini göstermiyor elbette. Birçok alanda ve branşta karşılıklı ya da ortak öğretimler kurgulanmıştır. Bir örnek olsun diye: Istanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile ile Köln Universitesi Hukuk Bilimleri Fakültesi (Universität zu Köln, Rechtswissenschaftliche Fakultät) 2012 yılında Çift Diplomalı Türk Alman Hukuk Lisans Programını (Double Degree) başlatmışlardır. Böylece tek lisans ile çift diploma olanağı sağlanmıştır (Istanbul Kemerburgaz Üniversitesi Broşürü, www.kemerburgaz, edu, tr, (yılsız)). Kemerburgaz Üniversitesi bu projede katılmak için uluslararası değerleme (akreditasyon) almıştır.

[7] Yaz okulu ile ilgili bilgiler okulun kurucularından ve ilk müdürü Prof. Dr. Jürgen Nowak’tan alınmıştır. Kendi ifadesine göre Hacettepe Üniversitesinden bugüne kadar aşağı yukarı 14 öğrenci katılmıştır (Nowak, 2013).

[8] Almanca kavrama en uyan Türkçe karşılığın bu olduğunu düşünüyorum. Çünkü lisansüstü başka anlam taşımaktadır. Üst lisans denemez, bu deyiş yapılan öğretime lisansın üzerinde bir değer yüklemektedir. Lisans üzeri dense belki uyabilir, ancak lisansüstü kavramına çok benzeşiyor. Lisans destek programı denebilir, ancak bu da artı öğrenim farklı ülkede alındığı için ve insanın kendi öğretiminde destek almasının alışılmış olmasından hareketle anlaşılması kolay olmayabilir.

[9] İmzalayanlar Berlin Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Rektörü Bayan Prof. Dr. Theda Borde ile Hacettepe Üniversitesi İİBF Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Prof. Dr. Vedat Işıkhan.

[10] Bununla ilgili Almanya çapındaki Türk ya da Türkiye kökenli olup da Almanya’da sosyal çalışma öğrenimi görenlerin sayısı hakkında ortalama bir sayıya ulaşılamamıştır. Ancak, sayının sürekli arttığı kesindir.

[11] Bu konuda Alice Salomon Yüksekokulunda çalışan ve bu programın koordinasyonda görevli arkadaşım Işık Şekerli’den eposta yoluyla aldığım bilgiye göre staj yapılan yerler bugüne değin Istanbul’da Aziz Nesin Vakfı, Halkevleri, Mor Çatı, Mülteci Derneği, İnsan Hakları Vakfı, Tarlabaşı Toplum Merkezi, Mavi Kalem. Şu ana kadar Ankara’da staj yapan değişim öğrencisi yok ama Gaziantep, Hatay, Mersin, İzmir kentlerinde staj yapan öğrenciler oldu (Şekerli, agg).

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir