ADLÎ SOSYAL ÇALIŞMA BAĞLAMINDA ADLÎ GERİYATRİ
Prof. Dr. İlhan Tomanbay
İstinye Üniversitesi
SBF, Sosyal Hizmet Bölümü
Adlî Bilimler Derneği
Adli Gerontoloji Komisyon Başkanı
Bu yazı 18 ve 19 Ekim 2018 günlerinde
Hitit Üniversitesinde (Çorum) yapılan
Adli Hemşirelik / Adli Sosyal Hizmet / Adli Gerontoloji Kongrelerinden
Adli Gerontoloji Kongresinde yapılan sunumun metnidir.
- İÇİNDEKİLER –
- Kavramsal Giriş
- Gerontoloji
- Adlî Gerontoloji
- Sosyal Gerontoloji
- Adlî Sosyal Çalışma
- Adlî Sosyal Çalışma Nerelerde?
- Adlî Sosyal Çalışmanın Türleri
- Bir Koruyucu Önlem ve Yöntem: Telesosyal Çalışma
- Gerçeği Bulmada Psikososyal İpuçları
- Karşılaştırmaya Bir Örnek: Psikoloji, Sosyoloji ve Sosyal Çalışma
- Adli Gerontolojiyi İlgilendiren Mevzuat
- Sonuç
- Kaynakça
- EK: AdlîGerontolojiyi İlgilendiren Mevzuat
- Yaşlıyı Doğrudan İlgilendiren Genele Dönük Mevzuat
- Adlî Gerontolojiyle İlgili Bakanlıkların Kuruluş Kanunları
- Adlî Yaşlılıkla İlgili Uluslararası Mevzuat
KAVRAMSAL GİRİŞ
Türkiye’de gerontoloji alanında yapılanlar, yazılanlar sınırlıdır. Kavramlaşma da gerektiği kadar oturmamıştır. Bu nedenle önce kavram diyerek başlamakta yarar görüyorum:
En heyecan verici yerden, işin kaynağından başlayalım. Kökü Yunanca olan gerontoloji birleşik sözcüktür. Eski Yunanca geron (gérōn) yaşlı logos bilgi, bilim demektir. Dolayısıyla gerontoloji yaşlılık bilimi anlamına gelir.
İnternetten ulaşabileceğiniz kaynaklar (Örn: Vikipedi) gerontoloji kavramını ilkkez 1903 yılında Tıp Nobel sahibi Rus mikrobiyologIljaMetschnikow’un (İlyaMeçnikov)(1845-1916) kullandığını yazmaktadır. 1930’lu yıllardan başlayarak ABD ve diğer ülkelerde üniversitelerde bilim dalı olarak benimsenmiş, kürsüleri açılmıştır.
Gerontoloji yaşlılık bilimi anlamına gelmektedir. Bu terim, yaşlılık konusuyla ilgili tüm bilimsel dalları çatısı altında toplar.
Bugün Fransızcada gériatrie, İngilizcede geriatry, Almanca’dageriatrie, Türkçede de geriyatri olarak kullanılan sözcüğün aslı Yunanca yaşlı anlamındaki gérōn ile bakım anlamına gelenatri ve bakımı hekim yapan takısıyla iatrós, iatreía sözcüklerinin birleştirilmesinden oluşturulmuştur ve yaşlılık hekimliği anlamındadır. Tıp dilinde yaşlı hastalıkları uzmanlığıdır.
Geriyatri sözcüğünün babası sözcüğü 1909 yılında ilkkez kullanan Avusturya kökenli Amerikalı hekim Dr. IgnatzLeoNascher’dir(İgnatzLeoNaşer) (1863-1944).
Ek bilgi: Bir de yönetim biliminde benzer bir terim vardır: Gerontokrasi. İngilizce gerontocracy, yaşlılar iktidarı demektir. Eski Yunancagérōn, yaşlı ve Eski Yunancakratíaκρατία “iktidar” sözcüklerinin bileşiğidir.
Geriyatri tıp biliminin yaşlılık konusuyla ilgili tüm üretim ve çalışmalarıdır. Yani gerontolojide yaşlılıkla ilgili ekonomi, hukuk, sağlık, eğitim, sosyoloji, psikoloji, antropoloji ve sosyal (sosyal çalışma) olmak üzere yaşlılık alanında ve konusunda tüm bilim dalları devredeyken geriyatri sadece yaşlının her boyutuyla sağlık alanının bilimsel ve uygulamasal çalışmalarını içine alır. Bu da yaşlılık tıbbı, yaşlılığın tıbbı demektir.Geriyatri bir bakıma gerontolojininaltdallarından biridir.
Adlî denildiği zaman hukuk adamlarının (yargıç, savcı, avukat) ve bunların yanısıra bugünün Türkiye’sinde sosyal çalışmacı, psikolog ve pedagogun tüm siyasal yapının adalet konusundaki yeriyle birlikte adalet alandaki yerleri ve rolleri anlaşılır. Adlî sıfattır ve adaletle ilgili demektir. Adalet alanında tavırdan bilime ve uygulamaya değin tüm eylem ve işlemleri kapsar.
Adlîgerontoloji, gerontolojinin adalet alanındaki rollerini içerir, irdeler, geliştirmek için çabalar. Bu da geniş bir yelpaze oluşturur. Adlî Bilimler Derneğinin çalışmalarıyla pek üzerinde durulmayan gerontoloji bilim yapılanması içinde varlık bulan ve bilimsel, sanatsal, kültürel, sportif alanlarda insanın bedensel, ruhsal ve sosyal boyutlarda değerlendirildiği ortalama 120 adlî bilim, eylem, düşünce ve hareket alanı oluştuğu ortaya çıkmıştır (Hancı, 2018). Bunun da zaman içinde artması kaçınılmazdır.
Tabii kavramsal bölümde adalet ve gerontolojiyi ele alınca yaşlının kim olduğunu da belirlemek gerekir. En azından bu yazı çerçevesinde yaşlı – diğer tüm değişkenler – gözardı edilerek, 65 yaşını geçmiş insan kabul edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü ölçütlerine göre orta yaşın 69’a çıktığı ve yaşlılığın 70. yaşla başladığı gerçeğini bile bile yaşlılığı biz, bu yazı çerçevesinde, Türkiye ölçeğinde 65 olarak almak istiyoruz, çünkü alışılmış hukuk kuralları ve geleneklerimiz bugün Türkiye’de 65 yaşına gelene yaşlı denmesini benimsemektedir.
Konumuz her ne kadar adlîgerontolojiyse de gerontoloji konusunu enine boyuna anlayabilmemizin kolaylaşması açısından bu araya iki kavram daha sıkıştırmak istiyorum. Bunlardan biri sosyal gerontoloji (konumuz gerçevesi dışında ama sosyal geriyatri de var), diğeri adlî sosyal çalışmadır.
Sosyal gerontoloji, yaşlının sosyal ilişkilerini inceler. Çünkü yaşlılıkta sosyallik üzerinde konuşulması gereken, yaşlının ömrünü etkileyecek önemde bir konudur. Öteyandan adlî gerontolojide yaşlının sosyal konumu, sosyal ilişkilerinin konumu adlî sorunların aşılmasında önemli bir veri olarak önümüzdedir. Sosyal ilişkiler dendiğinde de kişinin tüm toplumla ilişkileri değil, yakın çevresiyle (aile, komşu), mahalle ve işyeri çevresiyle olan ilişkileri anlaşılmalıdır.
Adlî sosyal çalışma ise gerontolojik çalışmalarda sosyal ilişkileri ele alınan yaşlının tüm sosyal ilişkileri ve ilişkisizliklerinin adlî sorunların çözülmesindeki kaçınılmaz önemine bağlı olarak yargı karşısında yaşlının sosyal ilişkilerini ele alarak veri sunacak mesleki çalışmadır.Sosyal gerontoloji adli sosyal çalışmanın konusudur; bir bakıma, alt dalıdır.
Adlî sosyal çalışmayı (forensicsocial work) adlî sosyal hizmet olarak adlandırmak olanaklı değildir. Çünkü sosyal hizmet (social service) yaşlıya verilecek somut hizmetler ve etkinlikler bütünüyken sosyal çalışma (social work) yaşlının sosyal ilişkilerinden hareket ederek onun soyut ve somut sosyal ve psikolojik müdahalelerle sosyal refahını artırmayı hedefleyen bir meslektir.(İki kavramın farkı konusunda ayrıntılı bilgi için bkz: Tomanbay,2017).
Bu kavramsal girişten sonra adlîgerontolojiye daha anlaşılır bir giriş yapabiliriz. Bu kavramları ayrı ayrı iyice tanımak aralarındaki bağlantıları da kolaylaştıracaktır.
GERONTOLOJİ (Gerontology)
Yaşlılık konusuyla ilgili olan tüm bilim dalları ve alt dallarının çalışmalarının, bilimsel, uygulamasal ve teknik üretimlerinin bütünü gerontoloji şemsiyesi altında yeralır. Başka deyişle tüm bilim ve uygulama dallarının yaşlılık konusuyla ilgili verimleri gerontoloji bilim dalının konusudur. Bu yüzden yaşlılığın bilimi, yaşlanmanın bilimi demek doğru ve açıklayıcı olacaktır.
Gerontolojinin şöyle ya da böyle varolan bilim dallarının hemen hepsiyle bir bağlantısı, bağlantısı yoksa bir ilintisi vardır. Ama gerontolojiyi yaratan ve destek veren daha az sayıda en önemli olarak görülecek belirli bilim dalları vardır. Bunlar, tıp (hastalık bilimi, medizin), toplumbilim (sosyoloji), ruhbilim (psikoloji), eğitbilim (pedagoji), ruh hastalıkları bilimi (psikiyatri), insanbilim (antropoloji), besinbilim (gastronomi), hukuk, istatistik, yurt ekonomisi, araştırma (metodoloji), sosyal psikoloji, vb… Çeşitli kaynaklarda yeralan bu bilim 4 dallarına insan bilimi olarak Türkiye’de yeri pek de netleşmeyen bir bilimdalını (ve mesleği) da ekleyelim: Sosyal çalışma.
Bunların ikisi dışında tamamı sosyal gerontolojiyle içlidışlıdır, alışveriş içindedirler. Bunlardan tıp ve psikiyatriyi sosyal gerontolojinin biraz dışında tutabiliriz. Çünkü bunlar daha çok kendi içinde, geriyatri bilimsel alanında çalışmalar yapar. Ancak mutlaka gerontoloji boyutundaki bilimsel ve uygulamasal ilişkiler içinde yer almalıdırlar. Sosyal çalışma hem gerontolojiye hem geriyatriye kendi mesleki çerçevesinde destek verir.
Gerontoloji kendine özgü ve benzetmek yerindeyse birçok farklı çiçeğin oluşturduğu demetle ortaya çıkan bir büyük çiçek sepetidir.
Geriyatri ve gerontoloji geliştikçe nüfus piramidi tersine dönüyor. Özellikle Avrupa’da. Eskiden nüfus piramidi tabanı geniş tepesi sivri bir yapıdaydı. Doğum oranının düşmesi ve (ceterisparibus) gerontoloji sayesinde yaşlı nüfusun artmasıyla piramidin tabanı inceldi, tepesi genişledi. Tam anlamıyla olmasa da adeta tabanı geniş piramit tersine döndü.
Bu toplumsal değişim sürecinin gerontolojiye yüklediği birincil işlev yaşlıyı genç tutmaktır. Bu, tıp ve psikolojiyle birlikte sosyal çalışmanın ilgi alanına girer. Çünkü bu üç disiplin sağlığın bedensel, ruhsal ve sosyal hastalıklarının hekimleridir.
Bir başka konu: Yaşlı bakım meslekleri de adlîgerontolojinin içindedir. Yaşlı bakım meslekleri gerontolojiyi öğrenmek zorundadır.
ADLİ GERONTOLOJİ (ForensicGerontology)
Adlîgerontoloji adalet alanına giren yaşlılık olaylarını konu edinir. Sadece konu edinmez, yaşlının adalet karşısındaki konumu, durumu, korunması, yargılanmasında en hakkaniyetli sonucu almaya, en adil sonuca ulaşmak için gerekenlerin üretilmesine ve yapılmasına yoğunlaşır. Adaletle yaşlı arasındaki ilişkileri konu edinir. Adaletin yaşlı için bakışını konu edinir. Yaşlının adalet karşısındaki konumunu konu edinir.
Adlîgerontoloji alanına – aklınıza gelebilecek – konuyla ilgili birçok bilim dalı ve meslek müdahilken, adlî sosyal çalışma yaşlının adlî konularına sadece sosyal çalışma mesleğinin müdahalesi demektir.
Yaşlılığın her insan gibi çok farklı boyutları vardır. En temelde toplumsal, ekonomik, kültürel, fizik sağlıksal (fizyolojik), ruhsal ve sosyal boyutları vardır. Bu boyutların bütününde sağlanan – en azından – yeterlilik ya da refah ile (soyut hedef) yaşlı toplomda istendik yerini almış olacaktır.
Adlîgerontoloji alanında çalışan sosyal çalışmacının projektörlerini üzerinde tuttuğu kişi yaşlıdır.
Burada yaş sınırı belirlemek doğru olmaz. Yaşı ilerlemiş ama 65 yaşına varmamış biri ilgilenilmesi gereken bir adlî konumda olabilir. Yoksuldur, yalnızdır, kısıtlıdır.
Gene yaşı 65 altı olabilir; ancak düşkündür, çökkündür, ruhen yaşlanmıştır ve yardıma gereksinimi vardır.
Yaşı 65’in çok üstündedir, ancak hem fizik, hem ruh hem sosyallik bakımlarından örnek gösterilecek denli dinç ve sorunsuzdur. Yani adlîgerontolojik çalışma için kesin bir yaş sınırı çizilemez.
Adlî gerontolojik çalışma sadece yargıç karşısındaki kişiyle, sadece cezaevindeki yaşlıyla, sadece polisin yakaladığı tutuklu yaşlıyla yapılmaz. Suç öncesi de yapılır. Bu sosyal geriyatrik bir çalışmadır. Suçu önler. Çünkü suç, inceleme bakımından üç evrelidir: Suç öncesi, suç sırası ve suç sonrası.
Adlî gerontoloji özel bir uzmanlık alanıdır. Adlî tıbbın yanısıra, onun gibi, gerektiği durumlarda, yaşayan ya da ölü yaşlıyla ilgili suç uygulamalarını somut ve soyut delillerle ortaya çıkaran, yeniden ete kemiğe büründüren bir uzmanlık alanıdır.
SOSYAL GERONTOLOJİ (SocialGerontology)
Sosyal gerontoloji kavramı iki sözcükten oluşmaktadır: Sosyal ve gerontoloji. Bu iki kavramın doğru kullanılarak birbiriyle uyumlandırılması önemlidir.
Sosyal dendiğinde kişinin tüm topluma yaymadan, sadece yaşama çevresi ve bu çevreyle olan ilişkileri anlaşılmalıdır. Yakın ve uzak aile çevresi, sokak, mahalle çevresi ve işyeri çevresiyle olan bağlantılar, ilişkiler sosyal ilişkilerdir.
Sosyal zaten bir çevre içinde yaşamak, birarada yaşamakla ilgili bir terimdir. İnsan tekbaşına yaşayamaz. Birlikte yaşamak koşul değil, ancak, birarada yaşamak insanı insan yapar. Birlikte yaşamak birarada yaşamayı daha da güzelleştirir. İnsan yalıtılamaz. Yalıtılmaya uygun bir canlı değildir. (Hangi canlı yalıtılmış yaşamaktan haz alır, bunu bilemiyorum. Ancak buna olasılık tanımıyorum.)
Gerontolojinin ne olduğunu yukarıda açıkladık. O zaman sosyal geriyatri sosyalin geriyatriye katkısı demektir. Geriyatrinin sosyal boyutu demektir. Geriyatriye sosyal mesleklerin, özellikle sosyal çalışmanın katkısı yaşlılık bilimine sosyal çalışmanın katkısı demektir.
Adlî sosyal çalışma da sanığın sosyal ilişkilerinden yola çıkarak adlî sorunların çözülmesi çalışmalarıdır. Adlîgerontolojik sosyal çalışma yaşlı sanığın sosyal ilişkilerinden yola çıkarak adlî sorunların çözülmesi çalışmalarıdır. Bunun yanısıra suç karşısında mağdur yaşlının savunulması da adlî gerontolojik sosyal çalışmanın işlevleri arasındadır.
Böylelikle yaşlılık konusuyla ilgilenmek sürekli daha çok önem kazanmaktadır. Öyle ki, bugün Almanya ve diğer gelişmiş ülkelerde yaşlı bakım elemanlığı diye kendine özgü bir meslek oluştu ve giderek yaygınlaşıyor. Yaygınlaşmak zorunda.
Alaska’da, Eskimolar’da, Afrika’nın orman topluluklarında ve Japonya’da yaşlıların günü geldiğinde içinde ve yokolmaya çekildikleri topluluklar/toplumlar yok artık. Önemsiz görülen bile değil, kendilerini önemsiz gören ve sessizce ölüme çekilen bir yaşlılar grubundan, hem ülke ekonomisini zorlayacak kadar önemsenen bir yaşlılar büyük grubuna, adeta yaşlı tolumunaevrildik. Ve yaşlılık kendini toplumda artık ağırlığıyla önemsetiyor.
Onlarla artık sadece tıp ilgilenmiyor. Tüm sosyal bilimler ve teknik bilimler, daha güncel adıyla teknolojik bilimler, başka deyişle insan bilimlerinin yanısıra fen bilimleri giderek daha 6 çok yaşlıları düşünüyor, onlarla ailgileniyor. İlgilenmek zorunda kalıyor. Çünkü yaşlılar toplumda edindikleri nüfussal ağırlıkla toplumda yeni edimler, yeni haklar ve yeni çözümler istiyor.
Yukarıda adlî gerontolojiyi anlatırken suç öncesi evreden ve yaşlının suçtan uzak tutulmasından sözettim. Suç öncesi çalışmaların en önemlisi, yurtdışında (özellikle Almanya’da) giderek yaygınlaşan yaşlı bakım mesleği ve işlevleridir. Bu yaşlı bakımıdır, evet, ancak sadece yaşlı bakımını ele almaz. Bakım ilgisi içinde yaşlının suçtan uzak tutulmasını da sağlar.
ADLİ SOSYAL ÇALIŞMA (ForensicSocial Work)
Bu yazıdaki asli konumuz olan adlî gerontolojinin sosyal boyutunu kavramamız için adlî sosyal çalışmayı da öğrenmeliyiz. Çünkü adlî sosyal çalışma adlî gerontolojik konularda da çalışmalar yapar. Adlîgerontolojiye konu olmuş yaşlıların iyilikleri ya da hukukun üstünlüğü açısından gerekli sosyal ipuçlaını sağlar.
Bir adlî olayda diğer uygun adlî bilimler ve birimler, balistik bulgulara, kadavraya, bırakılmış izlere, maddi verilere, beş duyu ile üzerinde düşünce üretilebilecek herşeye… bakar.Bunun için devreye adlî kimya girer, adlî fizik girer, adlî tıp vb…, hatta adlî tafonomi, adli kozmetoloji gibi dallar girer.Gerontolojide görev alan her fen bilim dalı ve alt dalları girer. Oysa adlî sosyal çalışmada suçun ortaya çıkmasını kolaylaştıracak düzenli, uygun ya da dikkat çekici, çarpık, eksik, kasıtlı, amaçsız vb. yaşanmış, yaşanan sosyal ilişkiler ortaya çıkarılır ve veri olarak sunulur yargıca. Sosyal çalışmacının balistik bulgu, kadavra, kırık cam parçası, mermi kovanı, diş, kan, sperm izi bulmak gibi görevi yoktur; çok daha zor bir görevi vardır: Sosyal çalışmacı suç öncesi, sırası ve sonrasında olayı etkileme gücü olan yaşanmış sosyal ilişkiler nasıldı, kim kimle ne zaman iletişime girdi, sosyal ilişki kurdu, bu ilişkilerin suç olayında (ele alınan olguda) rolü olmuş mudur, bu ilişkiler kimi nasıl etkilemiştir, bu sosyal etkileşimin ve ilişkilerin suça olumlu olumsuz etkisi olmuş mudur gibi durumlara bakar. Bunlar soyut durumlardır ama gene de beş duyu organının algıladığı durumlardır. Enazından gözlem ve duyum yollarıyla algılanırlar.
Adlî sosyal çalışma bu tür çalışmalarıyla adlî ilişkiler içine girme olasılığı olan,girmiş olan veçıkanbireye ve yakın çevresine (aile, sosyal, iş çevresi) (bu bir boyut) ve aynı zamanda adlî makamlara (bir başka boyut) veri sağlayan; bireyi koruyarak hukuka katkı veren;hukuka uyarak bireye destek olan; mesleki yöntemleri kullanarak (savunuculuk – advocacy) adlî ilişkiler düzeyinde sosyal boyutu önealandizgeli, düzenli mesleki çalışmaların tümüdür.
(Bu anlamda adlî sosyal çalışmanın adlî sosyal hizmet dendiği zaman ortaya çıkan başka bir anlamla uzaktan yakından ilişkisi yoktur. Adlî sosyal hizmet, adlî kısaıtlık ya da konumdaki insanlara ve bu nedenle dışarda güçsüzleşen, çaresiz kalan yakınlarına, ailesine yapılan maddi ve güncel yardımlardır. Bu arada kendisine söylenen güçlü ol, kendini bırakma, adalet elbet birgün yerini bulur gibi sözler sosyal çlışmanıngüçverilik çalışması kapsamında görülmemelidir. Çünkü bu sözleri herkes herkese söyleyebilir. Adlî sosyal hizmet veren de…)
Adlî sosyal çalışmanın bir boyutu cezaevi sosyal çalışmasıdır (prisonsocial work). Cezaevinde bulunan hükümlülerin bedensel, ruhsal ve sosyal sağlıklarını yeniden kazanmaları, 7 korumaları, geliştirmeleri ve toplumdan kopmamaları amaçlarıyla cezaevinde sosyal çalışmacı tarafından hükümlülerle yapılan dizgeli, düzenli çalışmaların tümüdür. Bu, ABD’de sosyal çalışmanın en eski alanlarından biridir.
Adlî sosyal çalışmacı “adli sürece girmiş vakaların [olguların] gelişimini yönlendirilmesini ve bilirkişiliğini yaparak en adil bir şekilde ekonomik mağduriyeti ve psiko -sosyal çöküntüyü en asgariye çekerek yaşam alanı yaratma” olarak tanımlanmıştır (Koşan, Soner. 2015).
Bu tanımda tanıma uygun eksiklikler bir yana ciddi yanlışlıklar vardır. Örneğin, bir: Adlî sürece girmiş olguların gelişimi diye bir düşünce olamaz. Bu dil ve düşün hatasıdır. Zaten bir vakanın geliştirilmesi denmez ve olmaz. Olgu olmuştur, zaten bir gelişme yaşanmıştır. Yaşanmış bir olgunun geliştirilmesi düşünülemez. Adlî olgu süreci etkilenebilir; beklenen, doğru ve adlî yönde yargıcın etkilenmesidir. Bu etkileme yargıca gözden kaçan verilerin, bulguların iletilmesinden ibarettir. Yargıç kendisine sunulan verileri mantık, vicdan ve hukuk çerçevesinde değerlendirir, doğru bulursa onu uygulamaya alır. Dolayısıyla olmuş bir şeyin geliştirilmesi gibi olmayacak bir görev sözkonusu olamayacağı için sosyal çalışmacıya verilemez.
Örneğin, iki: Yanlış anlamaya yolaçmaması için; Adlî sosyal çalışmacı “gelişim, yönlendirme ve bilirkişiliğini” yaparak denmişse bundan üçünü de yapar anlaşılmalıdır. Bir olguda üçünü de yapamaz. Sadece sosyal çalışmacı değil, kimse içinde rol aldığı bir olguda bilirkişilik yapamaz. Tanımda o bölüm şöyle kurgulanmalıydı: Adlî sürece girmiş olgularda sosyal çalışmacı olarak rol almış bir meslek elemanı yargıca elde ettiği adlî çerçevedeki bilgileri ve verileri sunar. Meslek elemanı olarak rol almadığı adlî olgularda da bilirkişilik yapabilir. Bir tanım bu düşünceyi veremiyorsa o tanım doğru kurgulanmamış demektir.
Örneğin, üç: Sosyal çalışmacının en adil sonuca ulaşılması için yapması gerekenler arasında çalıştığı süreç içinde, “adli sürece girmiş vakaların”[…] en adil bir şekilde ekonomik mağduriyetini gidermek diye bir konu olamaz. Çünkü o, kötü koşullarda da olsa, ekonomik mağduriyetten ötürü suç işlemiş birinin ekonomik mağduriyetini gidererek yargılama makamı için yeni bir sonuç üretemezsiniz. Adli sürece girmiş olguların bu süreçle ilgili ama adli sürecin dışında kalan yakınlarının, eşlerinin cezaevine girmesiyle ailesinin yaşadığı “ekonomik mağduriyeti” sosyal çalışmacı gidermeye çalışacaktır. Ayrıca, ekonomik mağduriyeti “en adil bir şekilde” aşağıya çekmek ne demek? Cidden anlamadım. Ekonomik mağduriyeti gidermek ya sosyal yardım sağlamak ya da kendine ve/ya yakınlarına iş bulmaktır. Bunun en adili nasıl olur?
Örneğin, dört: “Adli sürece girmiş vakaların” şu şuşu önlemlerle (“gelişimini yönlendirilmesini ve bilirkişiliğini yaparak en adil bir şekilde ekonomik mağduriyeti ve psiko -sosyal çöküntüyü en asgariye çekerek)“yaşam alanı yaratma” ne demektir. Bunu da herhalde tanımı yapanın istediği gibi anlamak oldukça zordur. Çünkü, yaşam alanı deyişi güzel bir deyiş de gene isteneni çok iyi anlatmıyor burada. Cezaevinde de, yoksulluk çekerken de, hastanede yatarken de bir yaşam alanı var aslında. Belki burada demek istenen, daha iyi bir yaşam alanı mıdır, sosyal bir yaşam alanı mıdır, ekonomik bir yaşam alanı mıdır? Herhalde daha istendik bir yaşam niteliği kastedilmektedir.
Bir tanım içeriği anlatacak kadar uzun, olayı ifade edecek kadar kısa; ama net ve anlaşılır olmalıdır. (Değerli yazar beni bağışlasın. Burada yapmak istediğim akademik bir katkı verme çabasıdır.)
Söylemeden geçemeyeceğim. Aynı kaynakta «a) Adlî sürece girmiş 18 yaş altı çocuklar için sosyal hizmet uzmanı,» ve «b) Adlî sürece girmiş 18 yaş üstü kişiler için sosyal hizmet uzmanı,» gibi sosyal çalışmacı için görev alanı ayrımı var. Bu ayrımın kolaylaştırıcı anlamını bulmaya çalışıyorum, bulamıyorum. Bu ikili ayrım eksiklidir. Çünkü, c) Adlî sürece girmiş 65 yaş üstü kişiler için de sosyal hizmet uzmanı farklı bir uzmanlık bilgisi kullanmalıdır. Bu ayrımlamanın içinde adlî gerontoloji yoktur. Ya da neden 18? Adlî sürece girmiş deyip farklı yaş sınırlamaları yapılabilir. 18 yaş altı çocuk olduğu için ayrılmışsa, 18- ve üstü (25; 30 vb.) gençler olarak ayrılabilir. 30-60 ya da 65, çalışan, verimli bir yaş dönemi olarak kendine özgü, farklı özellikler taşır. Dediğim gibi 65 üstü farklı bakış ve yaklaşım ister. Bunların her grubu için farklı sosyal hizmet uzmanı dediğiniz zaman nereye varmış oluyorsunuz? Sosyal çalışmacının adlî alanda rolü, sosyal iz sürüp ortaya suça ya da suçsuzluğa yönelik veri çıkartmaktır. Yaş farkları mesleğin bu işlevi açısından çok da önemli değildir. Gerontoloji, diğer tüm dallarıyla özel bir çalışma alanı olduğu için ayrı bir önem taşır. Belki adlî çocuk gibi.
Yaşa bağlı ayrımlamayı aşarak yaşam süreçlerine göre de ayrı ayrı “sosyal hizmet uzmanı” yazabilirsiniz. Adlî sürece girmiş erginler, adlî sürece girmiş ergenler, adlî sürece girmiş çocuklar, adlî sürece girmiş gençler, adlî sürece girmişemekliler, adlî sürece girmiş yaşlılar için “sosyal hizmet uzmanı”. Ayrıca adlî sürece girmiş kadınla, adlî sürece girmiş erkekler ve adlî sürece girmiş eşcinseller diye bir ayrım da yapılabilir. Bu ikili ayrımlamayı yapan değerli yazar bunu yaparken neyi hedefleyerek yaptığını yazsaydı belki daha anlaşılır olurdu. Bu tür ayrımlar kişiyi özel bir yere götürmez. Sosyal çalışmacı her yaş grubuyla adlî boyutta çalışabilmelidir. Tam yapılmamış olan bir ayrımlama önemli bir değer taşıımayacaktır
Yargı karşısındaki ya da cezaevine girmiş birinin dışarda kalan ve ekonomik sıkıntıya düşmüş ailesine, yakınlarına iş bulmak ya da sosyal yardım sağlamak sosyal çalışmacının görevidir, ancak yukarıdaki tanım içinde bu ayrı bir iş parçası olarak anlaşılmıyor. Belki tanımın iyi düşünülerek anlaşılır kurgulanmadığı söylenebilir. Ama eğer, bu tanımın düşünülerek doğru kurgulandığı düşünülüyorsa sanıyorum konuya sosyal hizmet ve sosyal hizmet uzmanı gözüyle bakıldığı için sosyal çalışma değil de sosyal hizmet algısına daha yakın bir tanım yapılmıştır. Oysa sosyal çalışmacının görev ve işlevleri bu yapılan tanımın çok üstündedir.
Konuya dönersek, adlî sosyal çalışmada adlî çalışmaların ağırlığını sosyal ilişkiler, sosyal bağlar, sosyal sorunlar ve sosyal etkileşimler oluşturur.Sosyal ilişkiler, aile, sokak, mahalle, işyeri ve diğer bağlar ve etkileşimlere bakılarak sonuca ulaşılmaya çalışılır.
Bunlar,davranışsal, insani ilişkiler, sosyal ilişkiler, aile ilişkileri, iletişim, yalnızlık, sevilme, sevilmeme gibi daha çok duygularla ve gözlem yöntemiyle anlayabileceğimizve mutlaka bilimsel yöntemlerle bilimsel temellere dayayarak ortaya çıkarılabilecek göstergelerdir.
Adlî sosyal çalışma sosyal yapının doğru sonuca götüren kültürel ürünlerinden yararlanır
Sosyal bağlar, aile bağları, akran bağları, arkadaşlık bağları, grup bağları, mahalle bağları, son ya da eski dönemde yaşanmış birlikteliklerden oluşur.Sosyal sorunlar, sosyal etkileşimler bu 9 bağlar arasında yoğundur. Bu nedenle, sosyal ilişkilere, aile, komşu, mahalle, işyeri bağlarına ve etkileşimlere bakılarak sonuca ulaşılmaya çalışılır.
Öteyandan, cezaevinde sosyal çalışma kendi sınırları içinde, öncelikle suç ve cezadan ötesine bakar.Cezaevindeki suçluya değil, cezaevindeki anaya, babaya,kadına, işsize, yaşlıya, çocuğa bakar.Suçlu da olsalar, onların insan değerlerine öncelik verir. Suçlu da olsalar onları topluma kazandırmaya çalışır. Suçluya,cezaevinde de olsa, çıkmış da olsa artık suçtan uzak, prıl pırıl, yepyeni bir yaşam alanı oluşturmaya çalışır. Mağdura, mağduriyetten uzak, travmasını aşmış yepyeni bir yaşam alanı yaratmaya çalışır. Onların artık suç ve cezadan, olumsuz yaşanmışlıklardan ötesine bakmalarını sağlamaya çalışır. Suçlu da olsalar onların sosyal ilişkilerini, cezaevi öncesinde, sırasında, sonrasında, içerde ya da dışarda, yeniden sağlıklıca kurmalarını önceler.
Tutuklu ve hükümlünün değil, onların dışardaki ailesinin, yakınlarının sosyal varlığını, sosyal çevresini, bulundukları yeni konumda sosyal ilişkilerini önemser; düzeltmeye çalışır.
Hükümlünün cezaevi sonrasındaki yaşamını yeniden düzenlemesine destek verir. Yolunu açar.Yeni aile ilişkileri, yeni iş, yeni arkadaşlık çevresi yeni ortam oluşturmasına destek verir.
Denetimli serbestlik hükmü altındaki çalışanların, yaşlıların, kadınların hüküm koşullarına uymalarını sağlar. Bu yöndeki sıkıntılarını aşmalarına yardım eder.Onların sosyal yaşamları içinde denetimli serbestlik koşullarını düzenlemesine katkı verir.
Sonuçta, ceza çeken insan hukuku kavrasın, içselleştirsin, hukuka uygun hareket etsin, yaptırımları içine sindirerek uygulasın, ancak, yeter ki bu süreçte sosyal insanın sosyal sağlığı bozulmasın ister.
Suça eğimli kişiye suç öncesi, suçlu ile ceza sırası ve sonrası dönemlerde farklı çözümlerle yaklaşır.Yöntemleri ve teknikleri bellidir.Günlük ilgilenme, birlikte olma, olmama süreleri bellidir.Bu, suçun ve suçlunun durumuna göre haftada bir saatten, hergün daha uzun sürelere kadar değişkenlik gösterir.
Sosyal yaşam insanı suçtan uzaklaştırır da, suça yöneltir de.Suç öncesinde varolan sosyal ortam ile cezadan sonraki sosyal ortamın nasıl olması gerektiği konusunda sosyal çalışmacı bireyle çalışır. Buna bireyle çalışma denir. Bireyle çalışırken ailesiyle,arkadaş çevresiyle,iş çevresiyle,fizik çevresini de,işsizlik durumunu da gözeterek çalışır.
Sosyal çalışmacı sanığı, suçluyu, tutkluyu, mahkûmubirey olarak görür. Böyle gördüğü için onu suça yönelten, suçlu yapan küçük çevresini bulur, içine girer, tanışır ve gerekiyorsa bu grupla çalışır. Ya da suçluyu bir grup içinde tedavi etmenin çalışmalarını yapar. Buna sosyal tedavi ve grupla çalışma denir.
Suçu yerel ortam da tetikler ya da korur. Sorunlar ve suç geniş bir iletişim yelpazesi içinde bir odak noktadadır. Onu ortaya çıkartmak için suçlunun yaşadığı yerel toplulukla da çalışır. Gerekiyorsa merkezi ve yerel makamlarla çalışır. Onlardan yardım alır. Buna toplulukla çalışma denir.
Sosyal çalışmacı adlî alanda da çalıştığı kişiyle onun kişisel farklılıklarından önce kültürel özelliklerini dikkate alarak çözümler üretir.Çünkü cezaevine girmek, cezaevinde yatmak, 10 cezaevinden çıkınca yaşamı yeniden düzenlemek kültür işidir aynı zamanda.Bu nedenle sosyal çalışmacı kişinin kültürüyle sıkı bağıntı içindedir.
Sosyal çalışmacı adlî alanda da çalıştığı kişinin cinsiyetini ve yaş özelliklerini dikkate alarak çözümler üretir.Fizik çevre ve sosyal çevrenin yanısıra aile koşullarını gözeterek çözümler üretir.
Sosyal çalışmacı adlî alanda da çalıştığı kişinin ekonomik ve eğitim koşullarını dikkate alarak çözümler üretir.Cezaevinden sonra yeni iş eğitimine yönlendirir; ona iş bulur.
Sosyal çalışmacı adlî alandaçalıştığı kişinin engellilik durumu varsa ona göre farklı yaklaşımlar, farklı çözümler üretecektir.Onun yaşamak istediği yaşamı yaşamasınından çok ona yeni yaşam modelleri yaratacak,yeni bir yaşama uyumu için çalışmalar yapacaktır.
Sosyal çalışmacı sanık ya da mağdurla çalışırken suç öncesi, suç anı ve suç sonrası, bu üç evreyi de ayrıntılı olarak inceler. Çünkü her bir evreden ipucu çıkabilir. Sosyal çalışma suç öncesi yaşlının suça özendirilmesini ve girişimini önleyecek sosyal çalışmalar yaparken suç sırasında – onun sosyal ilişkilerini gözeterek – yaşlının korunmasıile suç yerinden uzaklaştırılması; güvenli bölgeye çekilmesi çalışmaları yapar. Suç sonrası çalışmalarıysa yargı karşısına çıkarılması sürecinden savunulması (sosyal savunma) süreci ile yargılama sonrası sürecine kadar uzar. Yargılama sonrası iki farklı durum içerir. Yargılama bittikten sonra, ceza almışsa, cezaevinde, serbest kalmışsa evine döndüğüne yaşlıyla ilgilenir. Onun toplumsal konumunun bu koşullar altında bozulmaması ya da yeni duruma göre yeniden düzenlenmesi için gerekli sosyal çalışmaları yapar. Çünkü yaşlı yitirilmemelidir; toplumdan koparılmamalıdır; yeniden topluma kazandırılmalıdır. Evine dönmüş yaşlı da geçirdiği süreç içinde travma yaşamışsa, bedensel ve ruhsal sağlığı sarsılmışsa – varsa – yakın çevresi ile ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi gibi konularda sosyal çalışmacı mesleki sorumluluklarını yerine getirir.
Adlî tıp, adlî hukuk gibi alanlarda daha çok ipucu olabilecek somut deliller aranırken, adlî sosyal çalışmada – soyut, ilişki modellerine dayalı – sosyal ipuçları aranır. Bu yaşlı bu işi niye yaptı? Hangi güdüyle? Hangi koşullar altında? Akli yetileri (meleke) yerinde miydi? Kandırıldı mı, yönlendirildi mi, zorunda mı kaldı ya da bırakıldı gibi somut bir delilden çok soyut ipuçları aranır.
Genelden daha özel bir konuya geçelim: Yaşlılarla adlî çalışma yapan sosyal çalışmacı insani sorunlar ve olaylar üzerinde çalışabilmek için,
- Önce durumu betimlemelidir. (Durum nasıl? Neyi algılıyorum?)
- Açıklayabilmelidir. (Niye, niçin?)
- Bir öngörü geliştirebilmelidir. (Ne olacak, ne olabilir?)
- Etkileme gücüne sahip olmalıdır. (bu durumu değiştirmek için ne yapabilirim?)
- Bu güçleriyle uygulamaya başlamalıdır. (Mesleki müdahale.) (https://www.altenpflegeschueler.de/psychologie/soziale-gerontologie)
Mesleğin uygulamaya dönük bu tür bilgilerini uygulamaya aktararak sosyal çalışmacı yaşlıya en verimli katkıyı yapabilecektir.
ADLİ SOSYAL ÇALIŞMA NERELERDE?
Adlî sosyal çalışma geniş adlî alan içinde her aşamada, her boyutta görev yapar. Yazıyı fazla uzatmamak için şematize edecek olursak;
- Suçluluk öncesi (koruma, önleme)
- Suçluluk sırası (ikna, anlatma, önlemeye çalışma, davranış değişikliği, hedef.)
- Suçluluk sonrası (ikna, yönlendirme) – Mahkeme (adli sosyal yardım ve destek)
- Mahkeme sonrası
- Cezaevinde (yalnız bırakmama, sosyalleştirme, boş zaman değerlendirme)
- Denetimli serbestlik (sosyal yardım)
- Ceza sonrası (mahkûmiyet sonrası) (sosyal yardım, sosyal destek)
gibi görev alanlarında mesleğin işlevlerine uygun çalışmalar yapar.
Sosyal çalışmacı olguda bulunan merkez kişiyi iyi tanımaya çalışır. Onları suça iten ya da mağdur bırakan koşulları değerlendirir. Bunları sınıflandırır. Örneğin:
- Ekonomik nedenler
- Toplumsal nedenler
- Aile yapısının değişmesi
- Kuşak çatışması
- -Sosyal nedenler
- Aile içi, mahalle sorunları
- Şiddete ve tacize maruz kalma
- Dışlanma, aşağılanma, hırpalanma
- Eşini kaybetme
- Soyutlanma (kimsesizlik ve yalnızlık)
- Sağlıksal nedenler
- Tıbbi nedenler
- Psikolojik nedenler
- Kişiye özel nedenler
Bu ve benzeri durumları, özellikleri, koşulları iyi inceleyerek, irdeleyerek gerçeğe ulaşmaya çalışır.
ADLİ SOSYAL ÇALIŞMANIN TÜRLERİ
Adlî sosyal çalışmanın insana yaklaşımı iki boyutludur:
1. Suçlu (kadın, genç, yetişkin, emekli, yaşlı, ileri yaşlı…) (Fail).
2. Zarar gören (Mağdur).
Adlî sosyal çalışma bu iki boyutta da hukuk çerçevesi içindesözkonusu bireyin, grubun, ailenin ve topluluğunyanındadır.
Adlî sosyal çalışmanın türleriüçe ayrılır.
1. Suçu önleme odaklı adlî sosyal çalışma. (Koruyucu sosyal çalışma).
2. Suç odaklı adlî sosyal çalışma. (Mahkemede sosyal çalışma.)
3. Mağduru koruma odaklı adlî sosyal çalışma (Savunmacılık (Advocasy))
Koruyucu sosyal çalışma daha suç daha gerçekleşmeden önleme gibi önemli bir işleve sahiptir. Koruyucu sosyal çalışma, kişi/birey mağdur ya da suçlu adlî sürece girmeden o sürece girme yolu açmayacak, kişiyi/bireyi suça kaydıracak ortamın dışında tutan çalışmalarla sağlıklı bir sosyal ortam içine huzur içine yaşamasını sağlamaktır.
Koruyucu sosyal çalışma, insanı,fiziksel (çevresel),bedensel,ruhsal,sosyal ve toplumsal olarak sağlıklı yaşamasını sağlayacak önlemlerin yaşama aktarılmasında görevlidir.
Mahkemede sosyal çalışma 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanuna (2003) uygun olarak yargılama sürecine sosyal çalışmacının müdahil olmasıdır.
Kişinin mağdur olduğu görülüyor ya da düşünülüyorsa nahkeme karşısında da olsa adli yargı sürecinin dışında da olsa korunması, haklarının savunulması ve travmasının (varsa) giderilmesi, yaşam ortamının değiştirilmesi gibi önlemleri adli sosyal çalışmacı almalıdır.
Bunların hepsinisosyal çalışmacı bireyi sosyal çevresi ile birlikte değerlendirerek yapar.Çünkü suç sadece bir kişiyle varolmaz; bir kişinin ürünü değildir. Sosyal çevreden şöyle ya da böyle etkilenme vardır. Bu etkilenmenin düzeyi, oranı, kasıt durumu vb. gibi konular bakımından sosyal çevre ele alınmalıdır.
BİR KORUYUCU ÖNLEM VE YÖNTEM: TELESOSYAL ÇALIŞMA (Tele Socıal Work)
Özellikle koruyucu gerontolojiboyutunda yaşlıyı suçtan ve suç mahallinden uzak tutmanın yolu, olumlu aktiviteler ve onun özgürce gezip dolaşması dışında kendi evinde, dışarıya çok fazla gerek duymayacak bir biçimde mutlu kılmaktır.
Günümüz teknolojisinde bunun yolu telesosyal çalışmadır.
ABD’de 1950’li yıllarda başlayan ve bugün tüm gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan tele sosyal çalışma Türkiye’de de özellikle yaşlılar için önemli bir sorun çözücüdür.
Sistem, evindeki yaşlının boynuna kolye ya da bileğine bileklik olarak takılan bir düğme, duvara asılan ya da komidinin üzerine konan bir sesver aygıtı ve bu aygıta bağlı 24 saat çalışan bir çağrı merkezinden oluşur. Dar durumda yaşlı düğmeye basar, En geç 15 saniye içinde çağrı merkezi ile bağlantı kurulur ve hatırı sorulur. Derdi dinlenir. Duruma göre en hızlı biçimde cankurtaran, polis ya da itfaiye yönlendirilir. Ya da psikolojik destek sağlanır, soruları yanıtlanır.
Sadece suçtan ve suç mahallinden uzak tutmak değil, evinde de adlî bir durumla karşılaştığı anda kendisini en hızlı bir biçimde korumak telesosyal çalışmanın görevleri arasındadır.
Bunun yanısıra ona sağlık desteği, sosyal destek sağlanmakta, birçok sorun telesosyal çalışma yoluyla çözülmektedir. Örneğin çocularının ziyaret etmediğinden yakınan bir yaşlıya bilişim yoluyla bilgi alındıktan sonra sosyal çalışmacı kendisine hiç duyurmadan çocuklarının evlerine gider ve kendilerini uygun bir gün büyüklerini ziyaret etmeleri yönüne ikna eder.
Gün düzenlenir. Ziyarete gidilir. Gençler bunu sosyal çalışmacı aracılığıyla yaptıklarını anne ve babalarına söylemeyeceklerdir.
Evde yalnız yaşadığı için ürküntü ya da korku duyan, bir tıkırtı işiten ya da işittiğini sanan yaşlı bileğindeki düğmeye basar. En geç 15 saniye içinde duvardan gelen ses yaşlının hatırını ve nasıl yardımcı olabieceğini sorar. Bir sıkıntı varsa en seri biçimde müdahale edilir; bir sıkıntı yoksa yaşlıyla sohbet edilir; rahatlatılır ve görüşme sonlandırılır.
Ayağı halıya takılıp düşen ve ayağı burkulan, kırılan yaşlı; kabi sıkışan, tansiyonu yükselen yaşlı, ilacını zamanında almayı unutan yaşlı boynunda kolye modelindeki düğmeye basar, en seri biçimde ambulans ya da bakım elemanı gelir.
Yalnızlıktan sıkılan yaşlı düğmeye basar. Sohbet eder. Eksik duygularını anlatır. Kendisine psikolojik destek verilir.
En yakın eczanenin, en yakın halı sahanın, en yakın yaşlı buluşma merkezinin (varsa) ya da zaman geçirmek için gidebileceği yerleri sorar. Bilgi alır, İşi kolaylaşmıştır.
Bunlar gibi herhangi bir gereksinim durumunda düğmeye basılır. Sorun söylenir, dertleşilir, yalnızlık giderilir. Bu bağlantı hem fizyolojik hem ruhsal hem sosyal bakımdan yaşam kurtarır.
GERÇEĞİ BULMADA PSİKOSOSYAL İPUÇLARI
Sosyal çalışmacı hukuk düzeni içinde hem mağduru koruyacak, hem sanığı haksız yere mahkum ettirmeyecek uzmanlık bilgisiyle savunmaları yapacak, hem hukuka yardımcı olacaktır. Bu zorunlu bir görevdir. Örneğin bir avukatın tek sorumluluğu vardır. Yargıç karşısında savunmak. Bir savcı ve yargıcın tek sorumluluğu vardır. Doğruyu ortaya çıkarmak ve yasaya uygun yaptırıma hüküm vermek. Oysa sosyal çalışmacı her iki tarafı gözeterek bir denge bulmak zorundadır.
Bu süreç içinde, beden dili (jest, mimik), davranış biçimi, söyleyiş biçimi, ses tonu, gerçek mi yalan mı konuşulduğunu belli eder. Sosyal çalışmacı bunları izler, gözlemler.
Mahkeme karşısında yalan söylemek kişi için en kolay yapılan iştir. Gerçek bilindiği halde bunun saklanarak, bile bile gerçeğin dışında yapılan açıklamalara yalan denir. Bu bilinçli yalandır. Yalanı ortaya çıkartmak için belirli teknikler, teknik gereçler vardır. Bu araçlardan sosyal çalışma da yararlanarak yalanı ortaya çıkartmaya çalışır. Sadece beden ya da davranışlara bakarak değil, sosyal ilişkilere, yeni kurulmuş iletişimlere vb. bakar; yalanla sosyal ilişkilerin bağını kurar.
Ya da bilinçsiz yalan vardır. Bilinçsiz yalan yalancı suçluluk yaratır. Çeşitli nedenlerle kişi kendisinin suçlu olduğunu savunur. Gerçekten de bunda samimidir ve bundan büyük üzüntü duyar. Suçlu olmadığını söylerseniz inanmaz. Tersini savunur.Burada gerçeği ortaya çıkarmak da diğer sosyal ilişkilerine, son dönemdeki yaşam biçimine ve nerelerde geçirdiği zamana bakarak onun suçsuzluğu ortaya çıkarılmalıdır. Bu gelişme gerçek suçlunun ortaya çıkarılmasının da yolunu açacaktır.
Bir nokta daha: Öyle bir adlî muhakeme ile karşılaşılabilir ki, sanığın ergonomik düzenlemeler olmadığı için o sıkıntıyı yaşadığını sosyal çalışmacı saptarsa, sanığın ergonomik nedenlerle o suçu işlemek zorunda kaldığını mahkemeye belgeleyerek sunabilir.
KARŞILAŞTIRMAYA BİR ÖRNEK: PSİKOLOJİ, SOSYOLOJİVE SOSYAL ÇALIŞMA
Burada sosyal çalışma disipliniyleen yakın destekçilerinden olan psikoloji ve sosyoloji disiplinleri arasındaki yakınlıkları bir örnek olsun diye belirtmek istiyorum.
Psikoloji ve sosyal çalışma. Psikoloji insana bakışta ve değerlendirmede temel olarak, öncelikle psikolojik bulgulara yönelikken, sosyal çalışma sosyal bulgulara yöneliktir.
İnsanın psikolojisi sosyal ortamıyla ilgili, sosyal ilişkileri ruhsal yapısıyla ilişkili olduğu için bu iki yaklaşım birbirinden etkilenerek ortak bakışlar ve ortak çözümler üretebilir.Çünkü insan davranışlarını etkilemede onun ruhsal durumu ile sosyal konumu birbirinden ayrı düşünülemez. İki disiplin arasındaki ortak payda insan davranışlarıdır.
Psikoloji, insan deneyiminin ve davranışının öğretisidir (Grüneberg; Hauser. 1997). Bu kapsamda, ilgilendiği alanlar, algı, öğrenme güçlükleri, düşünme, güdü (güdüleme ve güdülenme), ayarlama (kendini, ilişkileri…), duygu ve heyecandır. Psikolojiden bu destekleri alan bir sosyal çalışma yaşlıyla daha derinlemesine, daha doğru ve etkili çalışır (agy).
Bu bağlamlarla birlikte farklılıklar da vardır. Sosyal çalışma insanlar arasındaki ya da bir insanın yaşadığı bir sosyal sorunun çözümü için çeşitli yöntemlere başvurur.Psikolojinin, söylemlerin denetlenebilir ve sınanabilir olması için kullandığı yöntemler, yani, soru sorma, gözlem, test, deney sosyal çalışmanınkendi yöntemleri içinde teknikler olarak yararlandığı bilimsel araçlardır. Gene psikolojinin hedefleri olan betimleme, açıklama, öngörü, etkileme sosyal çalışmanın uygulamalarında olgularıyla sağlıklı iletişim kurmak için kullandığı araçlardır.Bunları başarıyla kullanarak ve başka değişkenleri de katarak insanda değişim sağlar.
Adlî psikoloji adlî sosyal çalışmaya ve yaşlı bağlamında adlî gerontolojiye destek veren birçok bilim dallarından biridir. Yaşlı ile ilgilenen psikoloji çalışmaları da gerontopsikoloji olarak adlandırılır (https://www.altenpflegeschueler.de/psychologie/soziale-gerontologie)
Sosyoloji ve sosyal çalışma. Sosyoloji toplumsal süreçlerin bilimidir.Toplumsal yapılarla ve süreçlerle ilgilenir. Neden niye, nasıl olacak diye sorar. Yaşlılarla ilgili olarak, yaşlıların toplumsal yapılarına, toplumdaki rollerine, sosyal ve politik süreçlere katılımlarına, belirli nüfus gruplarının barınma koşullarına, eğitim düzeylerine, finansal kaynakları ve gelir durumlarına, evdeki sosyal durumlarına, ayakta tedavi durumlarına ve yaşam koşullarına yönelik sorunar sorar, durumları belirler, çözümler üretir. Daha alt alanda, özellikle toplumdaki kişiler ve grupların sosyal ilişkilerine yönelik araştırmalar yapar. Bu noktada sosyal psikolojiye yaklaşır.
Sosyoloji insana bakışta ve değerlendirmede temel olaraktoplumsal bulgulara yönelikken, sosyal çalışma sosyal bulgulara yöneliktir. Sosyoloji insan davranışlarını inceler, belirler ve raporlarken sosyal çalışma davranışlarda değişiklik yapma gibi uygulamasal bir görev üstlenir. Sosyoloji bilimsel çalışma yaparken sosyal çalışma uygulamacıdır.
Sosyal çalışma birey, grup, aile ve topluluklarla çalışırken tüm bu alanlara tüm bu verilerden yararlanır. Yani sosyolojiden destek alır. Araştırma yaparken araştırma yöntemleri konusunda sosyolojinin yöntem ve tekniklerini kullanır.
Adlîsosyoloji de adlî psikoloji gibi adlî sosyal çalışmaya ve yaşlı bağlamında adlî gerontolojiye destek veren birçok bilim dallarından biridir. Yaşlılarla ilgili olan yaşlılık sosyoloji de gerontososyoloji olarak adlandırılır (agy).
Sosyal çalışma nasıl ki psikoloji ve sosyolojiden destek alır ve uygulamalarında yararlanır, adlî sosyal çalışmanın da adlî psikoloji ve adlî sosyolojiden yararlanacağı gerçeği de ortaya çıkmış olur. Sosyal çalışma bilim dalı için de gerontososyal çalışma kavramı neden olmasın? Bu alan zaten zaman içre gelişmekte değil midir? Sosyal çalışmacıların, aynı psikologların gerontopsikolojiyi, sosyologların gerontososyolojiyigeliştirmeye çalışmaları gibi gerotososyal çalışmaya ilgi duymaları, yaşlı nüfusu hızla artan Türkiye’de bu alanda düşünce üretmeleri ve yazmaları gerekmektedir.
ADLÎ GERONTOLOJİYİ İLGİLENDİREN MEVZUAT
Daha çok adliye ortamları için akla gelen hukuk konusunda gerontologlar ve sosyal çalışmacılar da kendi çalışma alanları çerçevesinde bilgili olmak zorundadırlar. Yoksa hukuksal düzenlemelere aykırı hareket edebilirler; hukuka aykırı durumlarda doğru karar almada da zorlanabilirler.
Gerontologlar ve gerontososyal çalışmacılar mahkeme düzleminde adlî gerontoloji, hukuk, asliye, ceza mahkemeleri gibi her türlü mahkemelerde ve bunların yanısıra çocuk ve aile mahkemelerinde de çalışır. Çocuk ve aile mahkemelerine konu olan mahkemelik durumla bağlantılı olan bir yaşlı olabilir. Çocuk suçluluğunda yaşlının (dene, nene) ihmali, teşviki, özendirmesi ya da dalgınlığı… olabilir. Buralarda da sosyal çalışmacı diğer sosyal destek meslekleriyle birlikte gerçeğin ortaya çıkması için çalışır. Sosyal ipuçları arar. İnsanı sosyal bakımdan sıkıntıya sokan her türlü duruşmada sanığın yanında yeralır.Mahkemelerde çalışan sosyal çalıuşmacılar yeterli hukuk bilgisi yanında, örneğin, aile mahkemeleri, çocuk mahkemeleri gibi yasaları iyice bilmek zorundadır.
Sosyal çalışmacı sanık, hükümlü ile çalışırken ceza ehliyetinin üç boyutunu dikkate alarak çalışır.
1. Tam ceza ehliyeti,
2. Azaltılmış ceza ehliyeti,
3. Ceza ehliyetinin bulunmaması
durumlarına göre farklı yöntemler kullanır; farklı çözümler üretir.
Önemli çoğunluğu ekte toparlanmış olan bu mevzuat adlî boyutta her yaştan herkesi ilgilendirdiği gibi adlî pozisyondaki yaşlıları da ilgilendirmektedir. Adlî sosyal çalışma ya da 16 adlî gerontoloji uygulamaları yapanlar bu yasaları tanımalı, gerektiğinde hangisinden yararlanacağını ve nasıl yararlanması gerektiğini bilmelidir.
Ekte yer alan mevzuatın sayısı arttırılabilir. Özellikle Avrupa Konseyi sözleşmelerinin çok büyük çoğunluğu yaşlıları da ilgilendirmekte, ancak yer darlığından hepsinin buraya alınması olanaklı değildir.
SONUÇ
Adlîgerontoloji adlî bilimlerden biridir. Bilimlerin genel tasnifi içinde bilim dallarından sayılacak sosyoloji, psikoloji, iktisat, hukuk gibi dallarla, antropoloji, sosyal çalışma, sosyal psikoloji gibi altbilim dallarının hepbirlikte adlî bilimler kavramı altında bütünleşmesi tasnif açısından yanlış değildir. Çünkü dal ya da altdal hepsi bir ağacın dallarıdır. Bilim ağacının. Bütün dallarıyla bu muhteşem ağacı oluşturan temel bilimlerin, yani tarih ve matematiğin felsefenin muhteşem desteğiyle sarmalladığı bilim gövdesinden türeyen çeşitli dallarıdır adlî bilimler. Adlî bilimlerin içinde temel bilimlerden olan adlî tarih, adlî matematik ve (ceterisparibus) adlî felsefe de vardır.
Maddi bulgu değil, en fazla sadece gözleme ve algıya dayanan bir altbilim dalı olduğu için adlî sosyal çalışma belki de adlî disiplinlerin en zorlarından ve alanı en dar olanlarından biridir. Tekbaşına adlî sonuca ulaştırma konusunda gücü sınırlıdır, ancak somut bulguları kovalayan bilim dallarına da kolaylaştırıcı katkı yapar. Özellikle delil olabilecek somut bulguların yeterli olmadığı durumlarda sosyal bulguların 2016gücü daha da artar.
Sadece yaşlıyla ilgilendiği ve adlî alanda yaşlıyla ilgili tüm konulara ilgili olduğu için altında birçok altbilim dallarını barındıran adlî gerontoloji somut ve soyut delilleri ve bulgularıyla farklı özellikler gösteren yaşlılık konusunda geniş bir alanda düşünce üretir. Bu yüzden kendi altında yeralan birçok diğer bilim ve altbilim dallarından yararlanır.Adlî sosyal çalışma bunlardan sadece biridir.
Bu nedenle, adlî sosyal çalışma konusunda çalışan bir sosyal çalışmacı sadece adlî sosyal çalışma konusuna değil, adlî çocuk, adlî kadın, adlî genç, adlî yaşlıgibi demografik boyutlu konulara değil, adlî gerontolojiyede ilgisini arttırmalıdır.Çünkü adlî gerontolojiyi kavramadan adlî yaşlılık konusunda doğru bir yol bulunması güçtür. Adlî sosyal çalışma olmadan da adlî gerontolojinin bir tarafı eksik kalacaktır. Bunlar birlikte, bütünleşerek sonuca ulaşılmasını sağlayan bilimler ve birlikteliktir.
Bu nedenle bu yazıda adlî sosyal çalışma konusunda ayrıntılı bir döküm yapmadan adlî gerontojojiyi anlatmak yeterli olmayacaktı. Bunda benim lisans disiplinimin sosyal çalışma olmasının da doğrudan etkisi vardır. Diğer bilim ve altbilim dalları da kendi adlî çerçeveleri içinde düşünce üretirken, okurken, yazarken adlî gerontoloji konusuna da özel ilgi göstermelidir. Çünkü adlî yaşlılık, bu yazıdaki ana konumuz çerçevesinde, adlî sosyal çalışma ile adlî gerontolojinin karşılıklı etkileşimiyle, eskilerin deyişiyle, vuzuha, yani açıklığa kavuşacaktır.
Kaynakça
Grüneberg, Lutz; Hauser, Paul. 1997, GerontologiefürAltenpflegeberufe.Taschenbuch, Almanya: Stam
Hancı, Hamit. 21 Temmuz 2018. Kendisiyle Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı binasındaki odasında yapılan görüşme.
https://www.altenpflegeschueler.de/psychologie/soziale-gerontologie (E. 23 07 2018)
Koşan, Soner. 2015, «Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yapılandırılması», iç: sosyalhizmetuzmani.org (E. 25 12 2015)
Tomanbay, İlhan. “Adli Sosyal Hizmet mi Adli Sosyal Çalışma mı? (ForensicSocial Service orForensicSocial Work?)”, 07 02 2017, Ankara.Vikipedi. İnternet. (E. 23 07 2018)
EK:
ADLÎ GERONTOLOJİYİ İLGİLENDİREN MEVZUAT
Yaşlının yargılanmasında konuya uygun olarak birçok tüzel düzenleme (mevzuat) bulunmaktadır. Bunları sadece adlarını anarak anımsayalım
Yaşlıyı Doğrudan İlgilendiren Ancak Genele Dönük Mevzuat
Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun (4787, K.T. 9 1 2003, R.G. 18 1 2003, S. 24997)
Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun (5256, K.T. 10 11 2004, R.G. 12 11 2004, S. 25642)
Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun (4301, K.T. 6 8 1997, R.G. 9 8 1997, S. 23075)
Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu (4681, K.T. 14 6 2001, R.G. 21 6 2001, S. 24439)
Ceza İnfaz Kurumları Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu (4769, 29 7 2002, R.G. 2 8 2002, S. 24834)
Ceza Muhakemesi Kanunu(5271, K.T. 4 12 2004, R.G. 17 12 2004,S. 25673)
Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun (5320, K.T. 23 3 2005, R.G. 31 3 2005, S. 25772 (Mükerrer)
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (5275, K.T. 13 12 2004, R.G. 29 12 2004, S. 25685)
Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu (5402, K.T. 3 7 2005, R.G. 20 7 2005, S. 25881)
Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu (5402, K.T. 03 07 2005, R.G. 20 07 2005, S. 25881)
İnfaz Hakimliği Kanunu (4675, K.T. 16 5 2001, R.G. 23 5 2001, S. 24410)
İş Kanunu (4857, K.T. 22/5/2003, R.G. 10 6 2003, S. 25134)
İş Mahkemeleri Kanunu (7036, K.T. 12 10 2017, R.G. 25 10 2017, S. 30221)
Sosyal Hizmetler Kanunu, 2828, K.T. 24/5/1983, R.G. 27 05 1983, S. 18059 (2828 tarihli Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu)
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (3294, K.T. 29 05 1986, R.G. 14 06 1986, S. 19134)
Topluma Kazandırma Kanunu (4959, K.T. 29 7 2003, R.G. 6 8 2003, S. 25191)
Türk Ceza Kanunu (5237, K.T. 26 09 2004, R.G. 12 11 2004, S. 25611)
Doğrudan Adlî Yaşlılıkla İlgili Olan Mevzuat
Bakıma Muhtaç Engelli Bireylerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik (R.G. 30.07.2006, S. 26244)
Huzurevleri ile Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmeliği (R.G. 21 02 2001, S. 24325)
65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun (2022, K.T. 1 7 1976, R.G. 10 7 1976, S. 15642)
2972, Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun (2972, K.T. 18 01 1984, R.G. 18 01 1984, S. 18285)
Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtar ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanun (4541, K.T. 10 04 1944, R.G. 15 04 1944, S. 5682)
AdlîGerontolojiyle İlgili Bakanlıkların Kuruluş Kanunları
Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun (2992, K.T.29 03 1984, R.G. 07 04 1984, S. 18365)
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (633, K.T. 03 06 2011, Yetki Kanunu. 6223, Tarih. 06 04 2011, R.G. 08 06 2011, S. 27958)
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun (3146, K.T. 09 01 1985, R.G. 18 01 1985, S. 18639)
Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (652, K.T. 25 08 2011, Yetki Kanunu. 6223, Tarih. 06 04 2011, R.G. 14 09 2011, S. 28054)
Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (663, K.T. 11 10 2011, Y.K. 6223, Tarih. 06 04 2011, R.G. 02 11 2011, S. 28103 (M))
Adlî Yaşlılıkla İlgili Uluslararası Mevzuat
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi, 4 Temmuz 1776, Amerika
BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 10 Aralık 1948, Paris
BM Tutuklulara Uygulanacak Muameleler İçin Temel İlkeler, 14 Aralık 1990. Paris.
BM Tutulan Hapsedilen Kişilerin Korunması Prensipler Bütünü, 9 Aralık 1988, Paris.
Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi, 20 Nisan 1959, Strasburg
Hammurabi Kanunları, MÖ. 1760, Mezopotamya
İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşmesi(Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi), 4 Kasım 1950, Roma.
İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, 26 Ağustos 1789, Fransa
Magna Carta Libertatum, 1215, İngiltere
Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi, 13 Aralık 1957, Strasburg.
Yaşlılar, Maluller ve Felaketzedelere İlişkin Sosyal Güvenlik Planlarına Dair Geçici Avrupa Sözleşmesi, 19 Aralık 1953, Strasburg.