MODERN MESNEVİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ



Doç. Dr. İlhan Tomanbay

Mustafa Kemal üzerine çok şiirler yazıldı. Onun esin kaynağı olduğu birçok şiir var. Ancak, ona, 2400’den fazla beyit tutan bir “mesnevi”yi bugüne değin kimse yazmamıştı. Sayın Mustafa Özçiçek zorlu bir çalışmayı uzun bir solukla tamamlamış ve Mustafa Kemal’e böylesi uzun bir mesnevi yazmış.

Mustafa Kemal Mesnevisi Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşundan bugüne, Türkiye Cumhuriyetine doğru zaman zaman deli dolu, zaman zaman dingin dinlendirici akan bir ırmak gibi sürüklüyor insanı. Tarihten bugüne akan bir ırmak. Mustafa Kemal Mesnevisini dalgalı bir ırmakta coşku içinde yüzer gibi okudum.

Herbiri kendi içinde uyaklı (kafiyeli) 2420 beyitten oluşan uzun şiir zaman zaman yücelen derin duyarlığıyla, zaman zaman sergilenen tarihsel bilgi ve mesajlarıyla, kendi duygusu içinde özgünlük taşıyan öykülemesiyle sevilerek okunacak bir öykü şiir, hatta bir romansal öykü.

Bu nedenle, madem yazarı, adına da mesnevi demiş, ben de “Mustafa Kemal Mesnevisi”nin modern mesnevi olduğunu söylüyorum. Çünkü bu mesnevi de klasik mesnevi gibi beyitler halinde yazılmış ve dizeleri kendi içinde uyaklı; yani, aa, bb, cc… dizgesinde… Biçim olarak klasik mesneviden ayrıldığı tek yan aruz vezniyle değil, hece vezniyle yazılmış olması. Bu yönüyle, bir divan şiiri türü olan mesnevi bu modern mesnevi ile halk şiiri türüne dönüştürülmüş oluyor. Bu farklılık, Atatürk’ün, toplumu, “divan”la simgelenen Osmanlılık’tan kopararak “halk”la simgelenen Cumhuriyet’e dönüştürmenin de şiirsel anlatımı sayılabilir.

Elinizdeki “Mesnevi” ile klasik mesnevinin benzerlikleri var: Mesneviler aruz vezninin kısa kalıplarıyla yazılır. “Bizim Kemal’in Mesnevisi”nde de hece vezninin kısa kalıplarından biri kullanılmıştır: 6+5. Bu yapıtı süsleyen, zaman zaman karşımıza çıkan dörtlükler ve farklı hece ölçüleriyle yazılmış parçalar, klasik mesnevide de bulunan, aruzun değişik ölçüleriyle süslenmiş farklı bölümlerle özdeşleşiyor.

Yaptığımız karşılaştırmada bu söylediklerimiz biçimle ilgilidir. Özle ilgili benzerlikler de bulunmaktadır. Şöyle ki: Klasik mesnevi konulu yazılır. Şiir tarzında bir uzun öykü anlatılır. Bu yapıtta da uzun bir tarihsel öykü vardır. Osmanlı’dan başlayarak belirli bir dönemdeki ortam, Atatürk’ün yaşamı, düşünceleri, uğraşları ve Cumhuriyetin kuruluş öyküsü işlenmiştir. Klasik mesnevide konu felsefi bazda incelenir ve işlenir. Modern mesnevide de felsefi motifler görülüyor. Mesnevinin türlerinden cenk destanları mesnevisinin örneklerinden denebilir.

Mesnevi divan edebiyatının zahmetli türlerindendir. Her ne kadar her beyti kendi içinde uyaklı ve birbirinden ayrı bir teknik bütünlük oluşturuyor ve bu da mesnevinin kolaylığı olarak görülüyorsa da, yüzlerce, binlerce mısra arasında anlam ve mantık bütünlüğünü kaçırmadan ve bu bütünlük içinde konuyu kurgulayarak bir öyküyü okuyucuya sunmak özel beceri istediğini de unutmamalıyız. Sayın Özçiçek bu beceriyi göstermiş. Mustafa Kemal Mesnevisini tarihi bir roman bütünlüğü içinde okuyorsunuz.

Klasik mesnevi bir büyüğe sunulur, dizelerde ona övgüler dizilir. Sayın Özçiçek’in modern mesnevisindeki “büyük” bellidir ve övgüler yoğundur. Ancak Mustafa Kemal Mesnevisi bir kaside değildir. Bu övgüler, Padişahın lütuf ve altınlarına mazhar olmak için soyut ve duygu yüklü övgülerden değildir; gerçeklere dayandırılmış ve gerçeklerden esinlenmiştir. Teknik farklılıkları dışında bu yönüyle de divan edebiyatı türlerinden olan kasideden ayrılır. Teknik yapılanmasıyla halk edebiyatı nazım türlerinden olan destandan da çok farklı olan bu şiir içerik olarak adeta bir destandır. Atatürk destanı. Atatürk merkezli bir Türk destanı.

Türk edebiyatının ilk mesnevisi Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig adlı yapıtıdır. Mevlana’nın Mesnevisi, Süleyman Çelebi’nin Mevlud’u, Fuzuli’nin Leyla ile Mecnun’u, Firdevsi’nin Şehname’si bu türün en üstün örneklerindendir. Türk edebiyatının son mesnevisi de günümüze uygun değişiklikleriyle – bugün için – Sayın Mustafa Özçiçek’in modern mesnevisi; Mustafa Kemal Mesnevisidir.

Sayın Özçiçek’in mesnevisinde divan edebiyatında çokça görülen yazınsal sanatlarla da karşılaşıyoruz. Bir kez şiirin tamamında, eski deyişle, sehl-i mümteni sanatını görüyoruz. Yani, beyitlerin kuruluşu öylesine yalın görünüyor ki, sanki herkes söyleyebilirmiş gibi. Ancak aynı deyişleri kurgulamaya kalktığınızda herkesin yapamayacağı güç bir işle karşı karşıya kalıyorsunuz. Örneğin;

“Kabul gören rejim demokrasidir,

“Tek geçerli olan halkın sesidir.” (1504. Beyit)

Ya da;

“Adalet olmazsa yaşanan yerde,

“Elbet isyan çıkar düşüncelerde.” (1664. Beyit)

Gene divan edebiyatındaki zor ve güzel sanatlardan hüsn-i talil Mustafa Kemal Mesnevisinde zaman zaman kendini gösteriyor. Bahanenin güzelliği demek olan hüsn-i talil şiire ayrı bir güzellik katıyor.

“Kışın yol vermeyen karlı geçitler

“Halk yürüsün diye kar erittiler.” (636. Beyit)

Bunun gibi, marş sesine kayaların titremesi, marşın bestesine rüzgarın eşlik etmesi (633. Beyit), ormanın horun tutması (635. Beyit) şiirde hüsn-i talilin güzel örneklerindendir. Hüsn-i tahlil Karadeniz’in Sakarya’ya Çağrısı bölümünde (1112. vd. beyitler)-bir sayfaya yayılır.

Tecahül-i arifin örneklerine girmek gereksiz. Tüm şiirde yer yer çoğalan, yer yer kaybolan gizli bir tecahül-i arifin varlığını sezmemek olanaklı değil. (Yeni kuşak için: Tecahül-i arif olgunca bilmezden gelme demektir.)

Uzun şiirde yeri geldiğinde yiğitlik, yeri geldiğinde duygusallık, yeri geldiğinde evrensellik, yeri geldiğinde yumuşak bir sevgi, yeri geldiğinde düşmana karşı çatılmış bir kaş, yeri geldiğinde insancıllık, yeri geldiğinde saldırganlık, yeri geldiğinde insan aşkı, yeri geldiğinde toprak aşkı, ama hepsinde duru bir gerçekçilik okunuyor. Mesnevi, bütün bunların hepsinin bir bütünlüğü.

Mustafa Özçiçek’e bu mesneviyi yazdıran etmenler içinde, onun Atatürk’e olan gönül bağı ve sevgisi olduğu kadar, son yıllarda Atatürk’e yaptıkları aşağılayıcı söz ve davranışlarla seslerini daha fazla duyurmaya başlayan şeriat özlemlilerinin varlığı da olsa gerek. Yazılış yılı 1995. Bu mesnevi gericilik savaşçıları için bilgi dolu bir ders kitabı adeta. Ve bir de bilgi ve duygu karışımının yarattığı güçle atılmış bir şamar.

“Malazgirt’ten girdi Yeşil Söğüt’e” dizesiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş öyküsünü okumaya başladığımız şiir aynı zamanda uzandığı felsefi bakış açısı ve getirdiği felsefi yorumlarıyla insanı düşünmeye yöneltiyor. Beşinci sayfada Osmanlı’nın oluşumu keskin fırça darbeleriyle özetleniyor. Osmanlı’nın süreç içinde olumlu değerleri anılıyor ve Cumhuriyet’e geçiliyor.

Sevr Andlaşması üzerine Anadolu insanında yaşanan ıstırabın dile getirildiği mısraların sonunda “Yürür iken yolda Mehmet’im üzgün”, ellerini açarak duaya başlıyor:

“-Yarab, bekliyorum ağarmadan tan,

“Ulusuma gönder yüce komutan.” (139. Beyit)

Uzun şiirde Mustafa Kemal’i çağıran ilk muştulu beyit budur.

“Bir lider gelecek sabırla susun,

“Kaderi değişir yüce ulusun.” (230. Beyit)

inancı Mustafa Kemal’in gelişini yakınlaştırıyor.

Mustafa Özçiçek Türk tarihini nakış nakış işlemiş, kumaş kumaş dokumuş. Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basmasından Ankara’ya girişine ve Ankara’nın başkent yapılmasına değin yaşanan olaylar süreci Misak-ı Milli, mısra mısra, beyit beyit anlatılmaktadır. Anadolu’daki ayaklanmalar, Çerkes Ethem, Konya Delibaş, Urfa Çeto Kiri, Doğu’da Rum ve Ermeni ısyanları lirik bir anlatımla sergilenmektedir. Daha sonra Kurtuluş Savaşı; Afyon, Sakarya, Dumlupınar muharebeleri ve yurdun kurtarılışı; İstiklal Marşının kabul edilişi, Lozan ve Cumhuriyet’in kuruluşu ve Kubilay olayı uzun şiirde adeta yeniden yaşanmaktadır.

Uzak Asya’dan Batı’ya (Anadolu’ya) Türklerin gelişi ile başlayan Mesnevi’nin 2420 beyit içinde, bunca olayları sıra sıra anarak Ankara’dan Rasattepe’ye Anıtkabir’in inşaasına değin hiçbir önemli konuyu atlamadan uzanması insanı heyecanlandırıyor.

Bütün bu anlatımlar bu tarihi bilmeyenler için öğretici bir ders, bilenler için heyecan ve duygu yüklü birer anımsatmadır.

Bu nedenle Mustafa Kemal Mesnevisi günümüzün gençleri tarafından okunmalı, sindirilmeli ve anlaşılmalıdır. Böylelikle tarihte nereden nereye geldiğimiz, Mustafa Kemal’in yaptıkları ve Cumhuriyet’in temel değeri olan gençler tarafından daha kolay ve daha fazla anlaşılır.

Bugünü sadece bugünde yaşayan, kurtuluş ve Atatürk serüvenimizi bilmeyen ve merak etmeyen yeni kuşaklara ve o yılların sıkıntılarını yaşamadan, bilmeden Atatürk’e karşı konuşmaya yüreklenen, ona dil uzatma cahilliğini gösteren gericilik düşkünlerine, Mesnevi şairi Özçiçek’den Ulu Önder Atatürk’e uzanan şu inançlı sözler mutlaka ders olmalıdır:

“Düşmesin sineme senin bayrağın,

“Sözüm vardır, seni, koruyacağım.” (2367. Beyit)

Ne düşünüyorum biliyor musunuz? Bir çizgi sanatçısı bu beyitleri kare kare bir çizgi romana dönüştürse ne güzel olurdu. Bir tablo resssamı bu destandan tablolar yaratsa… Bir besteci bu Mesnevi’den bir oratoryo çıkarsa… Tarih kültürümüz yeni mücevherler kazanırdı. Kimbilir, belki de görürüz günün birinde.

Tarih vefalısı ve Atatürk sevdalısı Mustafa Özçiçek’in ellerine sağlık; duygularına sağlık.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir