TOPLUMU TOPTAN ÇÜRÜTME YOLU: MADDE BAĞIMLILIĞI

İlhan Tomanbay

Doğuya gittim. Bitlis’e… En yetkili ve sorumluluk taşıyan ağızlar bölgede madde bağımlılığının çok yayıldığını söylediler. Doğu’da köylerde yayıldığını… Anababaların çocuklarını koruyamadığını… Ailelerin ekonomik, sosyal ve kültürel nedenlerden ötürü bu belayla nasıl başedeceklerini bilemediklerini…  Belki abartma ama – belli köylerde uyuşturucunun girmediği aile kalmadığını… söylediler. Bu son söz rakama dayalı olmadığı için panik içinde söylenmiş, doğru olmayan bir söz olabilir. Ama bir doğruyu gösterir bize: İnsanlarının bu abartmayı söyleyebilecekleri kadar bu sorundan yıldıklarını, panik içine girdiklerini ve bu çaresizliğin söylettiği sözlerin bir gerçeği yansıttığını: Madde bağımlılığı Doğu’da köylere kadar yayılmıştır.

Doğu’da bu yolla PKK’nin ya da başka silahlı kesimlerin para sağladıklarını okuyorduk. İlk aklıma gelen düşünce bu yolla Doğu’da Kürt çocuklarını çürütme operasyonu yapıldığı oldu. Bugünkü kuşağa ve giderek gelecek genç kuşaklara saldırıydı bu! Böyle düşündüm.

Birkaç gün sonra Ankara’ya döndüm. İlk akşam televizyon haberlerinde Bursa’da uyuşturucu kullanma yaşının 11’e düştüğü bilgisi veriliyordu! Bugün gazetelerde bu haber uyuşturucu kullanma yaşının 10’a düştüğü biçimindedir (http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/467989.asp). Hatta Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ayşenur İslam konuyu ele aldı: “Uyuşturucuya ulaşmak kolaylaştı, kullanma yaşı çok düştü, aileler dikkat etsin.” dedi (WEB, gazetelerden… Örnek: www.haberimport.com/haber/bakan-islam-uyusturucu-kullanma-yasi-cok-dustu-aileler-dikkat-etsin-390086.htm).

Demek ki sorun Kürt çocuğu, Türk çocuğu değilmiş. Madde tacirleri satışını yapma konusunda Türktü, Kürttü ayırmıyor. Tüm gençliği, genç kuşakları, toplumu ve ülkeyi, düşünmeden çürütüyor. Gençliği para çürütüyor özünde, ama çürütüyor. Yayılma hızlıdır, acımasızdır. Ülkenin her tarafında hızlı ve dikkat çekici bir yayılma var. Klasik olarak tanınan uyuşturucu ya da uyarıcı maddelerin yanısıra son zamanlarda çok yayılan ve çok ucuza satılan Bonzai ve benzeri maddeler gençliğin geleceğini çalmaktadır. Toplumun yapısını bozmaktadır. Toplumu toptan çürütmektedir.

Bir toplumda madde bağımlılığını arttıran dürtüler neler olabilir? Önce bunu bilmeli ki ona uygun önlemler alınabilsin.

MADDE BAĞIMLILIĞINI ARTTIRAN İTKİLER

Bunlar toplumsal yapıdan, kişilerden, polisten ve kaçakçılardan kaynaklanan itkiler olabilir.

  1. Toplumbilimsel araştırmalara göre sanayileşme zararlı madde sorununu arttırmıştır. (Ancak tabii ki bu sanayileşmeye karşı olma düşüncesine getirmemeli bizi.)
  2. Kentleşme arttırmaktadır. Toplumda kentlileşme ne denli yayıldıysa madde bağımlılığı da buna koşut olarak yayılmaktadır.
  3. Bu etkenlere koşut olarak artan nüfus madde bağımlılığını tahrik eden bir ögedir.
  4. Sanayileşme ve kentleşme ortamlarının dışında yayılması da kentleşme ortamlarında yayılımın güçlendiğini, olayın artık kırsala taşmaya başladığını göstermektedir. (Kentsel ortamlarda yayılamadığı için kırsala yayıldığı görüşünde değilim. Kırsala bu denli rahatça yayılabilmesi için biryerlerde taban bulması gerekir.)
  5. Bir ülkede zararlı madde yayılımının genişlemesi uyuşturucu tacirlerinin iyi örgütlendiğini gösterir. Bu sonuç poliste bu konuda yeni düşünce yapılanmalarının gerekliliği için bir işarettir.
  6. Bir ülkede zararlı madde yayılımının genişlemesi bundan yarar uman güçlü dış odakların bulunduğu düşüncesini güçlendirir. Çünkü dış bağlantıları olmayan bir zararlı madde örgütlenmesi zordur.
  7. Uyuşturucu paralarının büyük ve stratejik amaçlar için kullanılması dış odak ve iyi örgütlenmiş bir madde satıcılığının güçlenmesini kolaylaştırmaktadır.
  8. Sanayileşme ve kentleşmenin kaçınılmaz sonucu olarak bu bağlamda ortaya çıkan sosyal ve kültürel değerlerin azalması, bağların zayıflaması da yayılımı kolaylaştıran bir toplumsal ögedir.
  9. Tüm bunların arasında sık sık söylenen televizyon ve internet gibi kitle iletişim araçlarının madde yayılımını özendirdiği görüşüne katılmıyorum ben. Kitle iletişim araçlarının zararlı konularda yayılımı arttırabildiği kadar insanların bağlarını güçlendirecek, doğruyu anlatacak birer eğitim araçları olduklarını unutmuyorum aynı zamanda… Kullanmasını bilmeli…

Görüldüğü gibi madde sorununu büyüten iç ve dış itkiler vardır. İç itkilerle dış itkilerin bütünleşmesi sorunun çözümünü güçleştirir. İç itkiler arasında madde üretimi için coğrafik alanların bulunması, bunların kolay kullanılabilmesi, yurt içinde bu ekonomiye gereksinim duyacak odakları isteristemez yaratan siyasal olayların yoğunluğu, iyi eğitilmemiş, sosyal önlemlerle sarmalanmamış, sosyal koruma altına alınmamış, genel anlamda baskı altında olan ve dengeli bir sevgi ortamında bulunmayan geniş bir genç nüfus, konu üzerinde yeterli bilgi ve bilinç düzeyinde olmayan yetişkin nüfus gibi etkenlerin olması da düşünülebilir.

Dış itkiler içinde ülkeye müdahale etmeyi düşünen dış güçlerin stratejik politik planları akla gelir. Dış itkiler üzerinde iktidar ve her boyuttaki güvenlik birimleri sorumluyken iç itkiler üzerinde polisin yanısıra biyopsikososyal çalışmaları gerçekleştiren disiplinler ve meslekler devreye girer. Bunlar, ana eksende psikiyatri ve psikiyatr (ruh hekimi), psikoloji ve psikolog, psikoterapi ve psikoterapist ile sosyal çalışma ve sosyal çalışmacıdır. Bunlara destek meslekler eğitim alanında öğretmenler, eğitmenler, hukuk düzeyinde yargıçlar, savcılar, avukatlar, sosyal alanında psikolojik danışmanlar, sağlık alanında her branştan hekimler ve yardımcı sağlık elemanları ile din adamları bulunur.

Kentleşmenin büyümesi ve karmaşıklaşmasının yaygınlaştırdığı madde satışı ve bağımlılığına karşı bir önceki paragrafta anılan tüm disiplin ve mesleklerin kesintisiz ve sürekli olarak elele vermeleri, birlikte örgütlenmeleri ve çalışmaları en temel koşuldur. Bu sorunu ne polis, ne yargı, ne tıbbi ve ne de sosyal müdahaleler; ne sadece eğitim birimleri tekbaşına çözebilir. Bu disiplinler ve meslekler anca elele vererek birbirlerini ve daha da önemlisi kendilerini geliştirebilip güçlendirebilirler. Türkiye’de bugereksinimin güçlü olmadığı görülüyor.

Madde bağımlılığı sorununun yayılması için en uygun nüfus birimi gençlerdir. Türkiye’de 14-29 yaş arasını oluşturan gençlerin sayısı 19 Milyonun üzerindedir (TÜİK, 2013). Bu sayıyı yaşı biraz daha düşürerek 20 Milyon olarak düşünebiliriz. Bu, toplam nüfusun dörtte birinden fazla bir kesimi oluşturur. Ve bu işin tacirleri için bu oldukça geniş bir pazardır.

ALINMASI GEREKEN GENEL ÖNLEMLER

Alınması gereken önlemler neler olabilir?

Bu yazıda ilgili mesleklerin nasıl bir çalışma yapacakları konusuna girmek istemiyorum. O ayrı bir konudur ve bu konuda uygulama ağırlıklı ayrıntılı bir kitap çalışması SABEV yayınlarından eKitap olarak bugünlerde yayınlanmıştır. Bu tür bilgiler için internetten kolayca ulaşılabilir (İlhan Tomanbay, Eroinden Bonzaiye Madde Bağımlılığı ve Sosyal Çalışma, SABEV Yy. 52, Sosyal Çalışma Dizisi: 40, 2014 Aralık). Önemli olan yukarıda da andığımız bu alanda çalışan mesleklerin (ve kuruluşların) işyüklerini madde bağımlılığıyla ilgili olarak arttırmayacak koruyucu/önleyici çalışmalardır. Önleme ve koruma bir yandan iktidarın ve polisin işi iken gene aynı amaçla halkın, ailelerin düzenli ve sürekli eğitimlerle bilgilendirilmeleri ve kendi koruma kalkanlarını kendilerinin oluşturmasını sağlayacak donanımı kazanmaları sağlanmalıdır. Bunun model ve yöntemleri vardır.

Bunun için makaleler, kitaplar, televizyon ve radyo programları yaygınlaştırılmalıdır. Artık günümüzde bu tür haberlerin yayılması merakı ilgiyi arttırır görüşüne dayanmanın geçerli olmadığı görüşündeyim. Çünkü uyuşturucu tacirleri zaten kendileri için sessiz kitle iletişim kanallarını başarılı bir biçimde kullanıyorlar ve bunun olumsuz sonuçları medyaya çok çabuk yansıyor. Bu yayılımı yasaklarla durdurmaya çalışmak geçersizdir. Tersine bunların duyurulması ve bu bilgilerin üzerine yukarıda saydığımız mesleklerin kendi alanları çerçevesinde medya düzeyinde etkin bir bilgilendirme çalışmasına girmeleri ve böylelikle olumsuz haberlerin etkilerini azaltacak bir gücün oluşturulması eğitimin olumlu etkisine güvenme yönünde bir etkinlikler zinciridir. Kuşkusuz iş medya ile kalmayacaktır. Okulların çevresinde polisiye önlemler etkili bir biçimde alınırken içinde de öğretmenler titiz bir eğitim çalışmasıyla çocuklarımızı daha küçükten bilgilendirip ortak tavır geliştirmelerine destek vermelidirler.

EZBERCİ ÖĞRENİMLE MADDE BAĞIMLILIĞI İLİŞKİSİ

Bu noktadaki sıkıntı eğitimin tümünün ezbere dayalı olduğu bir ülkede kulaklarına algısız bir biçimde verilen ve ezberlenmesi istenen bilgilerle davranış değişikliği yaratılabilmesinin olanaksızlığında yatmaktadır. Kavramla başlayan, canlı, etkili ve kolayca davranış değişikliğini sağlayacak bir eğitimle, gençleri – küçük sivri gruplar dışında – madde bağımlılığı konusunda uyanık ve dirençli kılacak bir yapıya ulaştırmak zor değildir. Sonuç alınamıyorsa sıkıntı çocukların ve gençlerin öğrenememesinde değil, onlara yanlış öğretme yöntemlerinde, yani ezbere dayalı öğretimde aranmalıdır.

Türkiye’de son yıllarda patlama düzeyinde yaşanan bu zararlı madde yayılmasının eğitim boyutundan bakarak temel nedenlerinden biri de çocuklarımızı ve gençlerimizi çok uzun yıllardır içine düşürdüğümüz ezbere dayalı öğretim yöntemi olmasın? Bu konuyu bir düşünmek ister miyiz?

(22 11 2014, Ankara)

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir