“Dünya Sosyal Çalışma Günü 2015 Açılış Konuşması”

Prof. Dr. İlhan Tomanbay(*)

Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü

Bölüm Başkanı

Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarımıza ve Konservatuarımızdan programımıza katılarak bize nefis bir müzik ziyafeti sunan Yaylı Sazlar Dörtlüsüne (Quartet) bu güzel ziyafeti için teşekkürler ediyorum.

Türkiye’de Dünya Sosyal Çalışma Günü ilkkez adına layık biçimde uluslararası olarak kutlanıyor ve bu denli geniş katılımlı, bu denli coşkulu, bu denli heyecanlı kutlanıyor. Ve bu Hacettepe Üniversitesinde oluyor. Bu salon 475 kişilik ve aralardaki basamaklara oturanları kaba bir gözle sayarsak 600’e yakın bir katılımcı sayısı görünüyor.

Sadece Ankara’dan değil, özel otobüs kaldırarak bir otobüs dolusu öğrenci ve hocalarıyla birlikte Yalova’dan gelen, meslek yoldaşlarımıza, Istanbul’daki, Aydın’daki, Konya’daki sosyal hizmet bölümlerinden, Erzurum’dan ve saptayamadığımız başka kentlerden gelen öğrencilerimize merhaba diyorum.

Bizleri yalnız bırakmayan Sayın Rektör Yardımcımıza, Sayın Dekanımıza, sadece Hacettepe Üniversitesinde değil, Ankara’nın diğer üniversitelerindeki sosyal hizmet bölümlerinde ders veren ve panelimize katılan öğretim elemanlarımıza hoşgeldiniz diyorum.

Ankara başta olmak üzere Kırşehir gibi farklı illerden gelen meslektaşlarımıza, alanda çalışma zevkini yaşayan ve parlak başarılara imza atan arkadaşlarımıza hoşgeldiniz diyorum.

ABD Tennesse Üniversitesinden gelerek bizleri kırmayıp panelimize katılan Prof. Dr. Muammer Çetingök’e; Almanya Freiburg’dan 11 öğrencisiyle gelerek Bölümümüzü ziyaret eden ve panelimize katılan Prof. Dr. Beate Steinhilber’e ve öğrencilerine; yıllarca emeğini Türkiye sosyal çalışmasının gelişmesi için vermiş değerli kardeşim Prof. Dr. İbrahim Cılga’ya panelimize katılma önerimize evet dedikleri için, bizlerle görüşlerini paylaşacakları için çok teşekkür ediyor ve hoşgeldiniz diyorum.

Bu yıl Dünya Sosyal Çalışma gününü (World Social Work Day) üniversitemizde ilk olarak kutladığımız için çok mutluyum.

Bu özel gün bu yıl tüm dünyada 17 Mart 2015 Salı günü kutlanıyor. Yani bugün.

Bu tür günler bizi bize döndürür, bizdeki araştırma ve soruşturma güdüsünü harekete geçirir, farkındalık yaratır.

Dünya günleri ya da ulusal günler zaten seçilen günler üzerine farkındalık yaratılması, farkındalığın arttırılması için düzenlenmiştir. Yılda bir de olsa o güne yoğunlaşmak, ayrıntılarını tartışmak ve o konunun tanıtımını yapmak o sevilen konuya tezelik verir, güç verir. O güne sahip olanların da kararlılıklarını ve savaşım azimlerini biler.

Son birkaç yıldır giderek varlığını duyuran Dünya Sosyal Çalışma Günü de dünyada sosyal çalışma mesleğinin sorunlarının tartışıldığı, mesleğin konu ve sorunlarına dikkatlerin çekildiği bir gün olarak yerleşmeye başlıyor. Avrupa’da bugünlerde sosyal sorunlar, insan sorunları üzerine yürüyüşler, mitingler yapılıyor.

Türkiye sosyal çalışma mesleği içinde bulunduğumuz yıllarda gelişim sürecinde ve önemli bir aşamada. Tüm sorunlarına karşın gelişme belirtileri gösteriyor. Gelişecek de…

41 yıl gibi uzun yıllar tek bir yükseköğretim kurumuyla önü tıkalı kalan sosyal çalışma disiplini bugün, 13-15 yıl içinde, 40 dolayında öğretimi süren, 25 dolayında öğrenci almayı bekleyen, toplam 65 dolayındaki örgün ve açık lisans ve lisansüstü yükseköğretim kurumlarıyla ve bu kurumlarda çalışan ortalama 380 dolayındaki öğretim elemanlarıyla nicel gelişme yönünde tıkanıklığı hızla aşan bir gelişme içindedir.. Keşke bu gelişme çok daha önceden, çok yıllar önce, zamanında sağlansaydı da bugün altyapısı daha oturmuş, öğretim kadroları nicel ve nitel olarak yeterli ve deneyimli olarak günümüz gençlerine daha birikimli bir sosyal çalışma öğretimi verilebiliyor olsaydı. Şimdi sıra nitel gelişmededir. Şimdi hem sosyal hizmet bölümlerinde görev üstlenen öğretim elemanlarının hem de bu yükseköğretim kurumlarının bu disiplin çerçevesinde sayılarının yanısıra niteliklerinin geliştirilmesi de yaşamsal bir önem taşımaktadır.

Bu konuda hepimiz elele vermeliyiz. İletişimimizi güçlendirmeliyiz. Sık sık biraraya gelme ve tartışma ortamları aramalı ve yaratmalıyız. Çünkü sadece sevgi değil, bilgi ve bilim de iletişimle ve paylaşılarak ürer.

İçine kapalı olarak ve içine kapalı kalarak sosyal olunamaz. Sosyal olunamayacağı gibi sosyal bilgi de üretilemez. Kişisel görüşlerle, özellikle duygusal değerlendirmelerle, kişisel mantıklarla üretilmiş düşünceler de akademik düzeyde kullanılacak, kurama açılım yapacak bilgiler olamaz.

Bilim ve meslek dün Prof. Dr. Muammer Çetingök’ten zevkle dinlediğimiz gibi kanıta dayalı bilgilerle, kanıta dayalı uygulamalarla üretilebilir, geliştirilebilir.

Türkiye sosyal çalışma bilgisi yerlileştirilmelidir. Artık sosyal çalışma bilgisi, uluslararası kaynakları da elbette izleyerek, ancak, öncelikle kendi toprağından yeşerecek çalışmalarla yapılmalıdır. Türkiye’nin tarihi sosyal çalışmaya bilimsel yön verecek temel sosyal hizmet uygulamaları bakımından o denli zengindir ki, yaz yaz bitmez. Bunları gün ışığına çıkaracak genç akademik enerjilere gereksinim vardır.

Bu dönüşüm, evrensel temelli ama Türkiye’ye özgü bir sosyal çalışma disiplinini geliştirme yönünde önümüzü açacaktır. Ülkemize özgü mesleki bilgi birikimimizi arttıracaktır. Bu çalışmayı başlatabilmenin en önemli engelleyicisi olan de bugün sosyal bilimlerde maalesef tüm Türkiye’ye hızla yayılan ezbere dayalı bilgi aktarma alışkanlığıdır. Yerli bilgi üretimi bir ölçüde de olsa bizi bu tuzaktan kurtaracak, algıya dayalı bilgi üretmeye ve kavramaya yöneltecektir. Ezberlemeden kavrayarak öğrenmeye geçmeyi başarabilme, sadece dışardan alınan aktarma bilgilerden bize özgü üretilmiş bilgilerin kapılarını daha hızla açacaktır.

Dünya Sosyal Çalışma Gününün 2015 yılındaki temel belgisi “İnsan değerini ve onurunu sağlama ve yüceltme”dir.

İnsan değeri ve onurunun yüce görülmesi ve yüceltilmesi insanla çalışan sosyal çalışma mesleğinin temel hareket noktasıdır. Aynı zamanda bu konu, sadece sosyal çalışmanın değil aynı zamanda sosyal ve toplumsal gelişmenin de harekete noktasıdır.

İnsan onuru ve değerinin yüceltilmesi için kesintisiz sürecek bir algı değişimine gereksinim vardır. Kültürel yapının tarım kültürünün egemenliğinden sanayi kültürüne dönüşmesi sürecinin hızlandırılmasına gerek vardır. İnsan değeri ve onuru ezber bilgiyle, sadece aktarma bilgiyle yüceltilemez. İnsanı algılayarak tanıyan ve bunu içselleştiren insan inanın değerine ve onuruna içtenlikli saygıyı duyabilir ve bunu pratiğe anca o zaman dökebilir.

İnsan onur ve değeri belgisinin, şiarının yaşama aktarılması sadece sosyal çalışmacı yetiştiren bölümlerde değil tüm üniversite öğretiminde kavramsal ve algısal öğrenmenin yolunu açmakla sağlanabilir. Çünkü taşıma bilgilerle insana dokunabilmek olanaklı değildir. İnsana dokunmak da sosyal sorunların çözümünün ilk adımıdır. İnsan değer ve onurunun işler olması için genel eğitim öğretim sisteminde değişiklik gereklidir.

Sosyal çalışma sosyal sorunları çözmek için vardır.

Bugün Türkiye’de insan onur ve değerini hızla yüceltmemizi gerektiren öyle sosyal sorunlar vardır ki sosyal çalışma Türkiye düzeyinde bir bütün olarak, elele vererek alarma geçme noktasındadır.

Kadına şiddet, çocuğa şiddet, insanın insana şiddeti, hayvana şiddet akılalmaz boyutlardadır. 

Hemen hemen hergün gerçekleşen kadın cinayetleri,

cinsel saldırıların haklı gerekçelere büründürülmeye çalışılma çabaları,

artan intiharlar, birkaç günlük taze haber, asker intiharları, yaşlı intiharları,

son yıllarda büyük oranda artan dilenci sayıları,

Suriyeli sığınmacılar için dünyanın en yaygın ve nitelikli sığınma kamplarını gerçekleştirmiş de olsak iki milyona yakın sığınmacının sokaklarda dilenmeleri, gece yatağa aç girmeleri, asgari ücretin çok altında çalıştırılmaları;

Diğer ülkelerden gelen ve sessizlik içinde ayakta kalmaya çalışan, varlıklarından bile haberli olmadığımız sığınmacılar;

ülke yoksulluğa dayalı olduğu açıkça görülen türden hırsızlıkların, soygunların, gaspların artması,

çocuklarla evlenmelerin giderek olağanlaştırılma çabaları,

farklı araştırmalarla arttığı yönünde bilgiler alınan ensest ilişkiler…

kullanımı hızla kolaylaşan ve tehlikeli bir biçimde yayılan madde bağımlılığı, uyuşturucu kullanımı,

komşularımızda durdurulamayan ve insanı insanlıktan çıkaran savaşlar; bunların hepsi,

meslek boyutunda sosyal çalışmacıların ve duyarlı olan herkesin insan onuru ve değerinin yüceltilmesi çabalarını zorlaştıran, yaygınlaştıkça da boşa çıkaracak olgulardır. Sosyal çalışmacılara umutsuzluğa yakın boyutta devasa sosyal sorunlar üretmektedir. Bunlarla mücadele edilmedikçe insan onurunun ve değerinin yüceltilmesinden sözedilemez.

Bu tür sosyal sorunlar her toplumda elbette vardır. Sosyal çalışma bu tür sorunları gidermek için vardır. Bizlere sıkıntı veren, bu tür sosyal sorunların bir kısmının giderek toplumsal sorun boyutuna ulaşmalarıdır. Yakalayabildiğimiz istatistikler her sosyal çalışmacıyı uykusuz bırakacak düzeydedir.

Şairin dediği gibi;

Değerim düştü demektir,

Paranın düştü değeri,

Yine bölüştü demektir,

Açla çıplak geceleri…

Bugün yılda açlıktan kaç kişinin öldüğünü, açlık nedeniyle hastalıklara yakalananların sayılarını bilme olanağına maalesef sahip değiliz.

Türk lirasının değerinin düşmesi, pahalılığın artması, sadece insanın onur ve değerinin düşmesi sonucunu doğurmaz; onurlu ve insanın değerini bilen çocuklar yetiştirilmesinin de önünü tıkar.

Yoksulluğun ve işsizliğin artması aile sorunlarını arttıracak, akran ilişkilerini güçleştirecek, evlenmeleri toplumsal cinsiyete dayalı onurlu yapısının dışına çıkaracaktır.

Sosyal yardım insanları yeni bir üretici yaşama aktarma yolunda geçici bir önlem olarak değerlidir. Ancak sosyal yardım insanlar için sürekli bir yaşam modeli olarak görüldüğü sürece insan onur ve değerini yüceltmek güçleşecektir.

Gerekli ve anlamlı olan kentsel dönüşüm çalışmalarında yapılar yenilenmekte, toplum dönüşmektedir. Bu dönüşüm sürecinde kültürleriyle yeni yapılar arasında sıkışan insanların zarar görmemesi için sosyal çalışma önlemleri alınmazsa insan onur ve değerinden sözetmek güçleşecektir. Çünkü kentsel dönüşümün maddi hızı insanları kültürel dönüşümlerinden hızlıdır. Kadın cinayetlerini ve cinsel saldırılara bir de bu açıdan bakmakta herhalde yarar vardır.

Bu sorunların tamamını bu kısa sürede anarak vaktinizi alma hakkına sahip olmadığımı biliyorum.

Sosyal çalışmacılar ve sosyal yardımcıların zorlu görevlerinde işleri kolay değildir. Sürekli kendilerini geliştirmek, sorgulamak, değerlendirmek ve toplumu tanıyarak topluma özgü çözümler üretmek zorundadırlar.

Bu kapsamda sosyal çalışma öğrencilerine de büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. İlk yıldan itibaren daha çok okuyarak, daha çabuk kavrayarak, toplumu tanıyarak ve mevzuat bilgisine sahip olarak uygulanmaya hızla hazır duruma gelmek için iştahlı olmalıdırlar. Toplumun onlara gereksinimi büyüktür.

Toplum ve insan geliştikçe sosyal sorunlar büyümekte ve karmaşıklaşmaktadır. Bu nedenle sosyal çalışma eğitim ve öğretimi de sürekli kendini yenilemek zorundadır. Bu kapsamda;

  1. Bu kadar çok farklı sorun dalları olan sosyal çalışmayı öğreten sosyal hizmet bölümleri uzmanlaşmayı sağlamak ve ayrıntılara inebilmek için hızla anabilim dalları kurma yoluna girmelidir. Sosyal çalışma yükseköğretimde en çok anabilim dalı geliştirme olanağına sahip bir bilim dalıdır.
  2. Sosyal sorunların bu denli çeşitlendiği, karmaşıklaştığı bir toplumda sosyal çalışma öğretimi hızla fakülteleşmek zorundadır. Fakülte ve bölümler altında sosyal sorunlara odaklanmak, sosyal sorunları enine boyuna kavramak, irdelemek ve çözümlerini üretmek kolaylaşacaktır.
  3. Bunun için akademik kadroların sayısı hızla arttırılmalı ve nitelikleştirilmelidir.
  4. Bunun için de sosyal hizmet bölümleri arasında mesleki ve disipliner işbirliği, iletişim ve etkileşim ortamları yaratılmalıdır.
  5. Sosyal çalışmacı yetiştirmek için yükseköğrenim programları hem dersler olarak hem derslerin içeriği olarak güncelleştirilmeli ve yeteri kadar uygulamayla desteklenmelidir.
  6. Sosyal çalışmacılar için mezuniyetten sonra meslek bilgilerini güncelleştirme gereksinimlerini karşılayabilmeleri için mesleki geliştirme/ilerletme eğitimlerini verecek kurumlaşmalar özendirilmelidir.
  7. Farklı sosyal hizmet alanlarında kendilerini bilgili ya da daha bilgili kılmak isteyen hem sosyal çalışmacıları, hem belirli alanla ilgili yakın meslek elemanlarını ve bu alanlarda çalışmak isteyen gönüllüler için üniversitelerde sosyal hizmet alanlarında kurslar, seminerler, programlar düzenlenmelidir.
  8. Sosyal çalışmacıların yabancı dillerini geliştirmeleri için ilgili kurumlar eliyle (YÖK, ilgili bakanlıklar, proje merkezleri tarafından) yabancı dil kursları ile mesleki bilgi ve görgü arttırılması için yurtdışına mesleki geziler düzenlenmelidir. Hazırlık yılı ile yabancı dil öğreten enaz birkaç bölüm yeterli yabancı dil bilen akademisyenleriyle birlikte hazırlanmalıdır.
  9. Sosyal çalışmacılar ile diğer sosyal meslekler arasında STÖ’ler ya da üniversitedeki bölümler eliyle sık sık paneller, yuvarlak masa toplantıları düzenlenerek bu meslekler arasındaki uygulamaya dayalı mesleki sınırların ve ortaklıkların belirginleşmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
  10. Önlisans ve lisans düzeylerindeki sosyal hizmet öğretimlerindeki sorunlar derhal gündeme alınmalıdır. Konuyu bilenlerden bir kurul oluşturularak önlisans ve lisans sosyal hizmet öğretimleri arasındaki mesleki farklar, işleyiş, statü, görev farkları belirlenmeli, netleştirilmeli ve hızla mevzuatlaştırılmalıdır. Bu çalışma ve ayrım her iki öğretimde yeralan öğrenciler ve mezunlar için de rahatlama ve hizmet üretmede güdülenme sağlayacaktır. Huzursuzluklar ortadan kalkacak, mesleklerin çalışmaların niteliği artacaktır. Bugünkü durumda sayıları yüzbinlerin üzerine çıkan açıköğretim öğrencilerinden ilerde ne olacaklarını, ne iş yapacağını bilmeden okumaları istenmektedir. Bu yanlıştır, kendilerine haksızlık yapılmaktadır.
  11. Tüm dünyada;

lisans düzeyinde mühendislik ve mimarlık, önlisans düzeyinde teknikerlik, teknik sekreterlik;

lisans düzeyinde harita mühendisliği önlisans düzeyinde tapu ve kadastro konusunda bilgili elemanlar;

lisans düzeyinde hukukçuluk (avukatlık, yargıçlık, savcılık), önlisans düzeyinde zabıt katipliği, cezaevi katipliği, icra memuru, cezaevi memuru, infaz koruma memurluğu, mübaşirlik gibi meslekler; (Adalet Meslek Yüksekokulundan mezun olan ara elemanlar cezaevi müdürlüğü, icra müdürlüğü de yapabilmektedirler.)  

lisans düzeyinde hekimlik, önlisans düzeyinde hemşirelik, hastabakıcılık, tıbbi sekreterlik, sağlık kurum ve kuruluşları için özel temizlik elemanlığı, sağlık memurluğu gibi meslekler;

gene bu tür mesleklere ek olarak aşçılık, kurum/kuruluş/bina teknik sorumluluğu, şoförlük, tır şoförlüğü, vatmanlık, güvenlik elemanlığı, bakıcı analık,  vb. gibi daha birçok yardımcı meslekler hem hastaneler, hem cezaevleri, hem bakanlıklar,  hem belediyeler, hem özel ve kamusal sosyal kuruluşlar, sosyal hizmet kuruluşlarının sürekli gereksinimi olan ve nitelikleri tartışılmaz olan yardımcı meslekler

varken ve bunların önlisans ya da lisans öğretimleri yapılırken;

Türkiye’de sosyal çalışmacıların ağır işyüklerini paylaşacak, onlara yardım edecek örneğin, sosyal sekreterler, çocuk, yaşlı, engelli, bakım elemanları, genç, kadın konularına uzmanlaşan sosyal yardımcılar, gençler ve kadınlar için destek elemanları, başka deyişle kadın yarımcıları, gençlik yardımcıları, üstün zekalı çocuklarla çalışacak sosyal yardımcılar, uluslararası sosyal çalışma yardımcıları, göçmenler için sosyal yardımcılar gibi daha birçok yardımcı meslek elemanları ayrı ayrı yetiştirmek için orta ve yükseköğretimde yeni planlamalar yapılmalıdır.

  • Çeviri kitaplara da kuşkusuz gerek vardır. Ancak kendi toplumsal ve sosyal sorunlarımızı irdeleyen, çözüm yollarını arayacak ve sosyal çalışmanın çalışma modellerini kültürümüze uygun olarak modelleyecek yerli bilimsel üretimler başlatılmalıdır.
  • Sosyal çalışmacılar odasının kurulmasının yolları açılmalıdır. Sosyal çalışmacılar da bilimsel verilere dayalı hazırlıklar ve güncel raporlarla odalaşmak için çabalarını kesintisiz sürdürmelidirler. Bunun için her sosyal hizmet bölümünden ve programından mezun olan ve olacak gençler odalaşmak hedefiyle biraraya gelmeli, komisyonlar oluşturmalı ve kendilerini oda hedefine hazırlamalıdırlar. Çünkü oda bir mesleği pekiştirir, etik değerlerini sağlamlaştırır. Sadece mesleki birliği değil mesleki dirliği de sağlar. Mesleği güncel gelişmelere koşut olarak hızla gelişmesine ortam hazırlar.
  • Benim bilgi alanım içine giren bu tür düzenlemelerin yanısıra alanda çalışan sosyal çalışmacıların özlük haklarından, işyerindeki görüşme odası, hizmet aracı, yolluk gibi düzenlemeleri hızlandıracak ve niteliklendirecek fizik koşulların sağlanmasına kadar bir dizi eksiklikler giderilmelidir. Sosyal çalışmacıların hizmete yönelik gereksinimleri karşılanmalıdır.
  • Uygulamacılar ile akademisyenler arasında düzenli ve sürekli bir iletişimin sağlanması için mesleki STÖ’ler ve akademik kurumlar programlar yapmalıdır. Böylelikle akademisyenlerin uygulamacılardan beslenmesi ve topluma ve kültüre uygun bilgi üretebilmeleri; uygulamacıların akademisyenler yoluyla bilgilerini tazelemeleri ve güncel bilgilere ulaşabilmeleri sağlanmalıdır. Karşılıklı beslenme her iki taraf içinde sağlıklı gelişmenin kapılarını açacaktır.
  • En önemlisi bu alanlardaki istendik gelişmelerin sağlanabilmesi için Türkiye’deki tüm sosyal hizmet bölümleri yetkilileri ve akademisyenlerinin biraraya gelmeleri ve birlikte çalışmalarıdır.

Böyle bir günde temel sorunları birkaç cümleyle de olsa değinmeyi görev saydım.

Bütün bu öneriler yaygın ortamlarda akademik buluşmalarla, panellerle, sunumlarla tartışmaya açılmalıdır. Farklı düşünen arkadaşlarımız mutlaka olacaktır. Yavaş da olsa birbirimizle konuşa konuşa doğruyu bulacağımıza inanıyorum.

Bunları konuşabilmek olgunluğuna camia olarak sahip olduğuma inanıyorum. Bu konuları tartışabilmek, ortak noktalara ulaşabilmek için Türkiye’deki tüm sosyal hizmet bölümleri yetkilileri ve akademisyenlerinin, alanda çalışan uygulamacıların, mezunların biraraya gelebilmeleri sağlanmalıdır. Ortak hedefimiz sosyal sorunları çözmektir.

Bugün Türkiye’de insan onur ve değerini hızla yüceltmemizi gerektiren öyle sorunlar vardır ki bu sorunlarla başedebilmek için sosyal çalışma Türkiye düzeyinde bütünleşerek alarma geçmek zorundadır.

İnsanların sosyal sorunlarının çözülmesi yolunda kendilerini adayan; insan onuru ve değeri için tüm yaşamlarını vermeye hazır olan ve veren sosyal çalışmacıların uluslararası günü tüm dünyada kutlu olsun.

*


(*) Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Tomanbay’ın 17 Mart 2015 Salı günü Hacettepe Üniversitesi İİBF Sosyal Hizmet Bölümü tarafından düzenlenen ve Beytepe’de H.Ü. Hukuk Fakültesi Kongre Salonunda yapılan Dünya Sosyal Çalışma Günü anma toplantısı ve paneli açış konuşması.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir