BİR VİDYO ÜZERİNE SOSYAL HİZMET VE SOSYAL ÇALIŞMANIN GELECEĞİ
Prof. Dr. İlhan Tomanbay
İstinye Üniversitesi
Geçenlerde telefon ekranıma bir vidyo, bir TV programından bir kırpık (klip) düştü. Alman TV’lerinin birinden kırpılmış vidyoda bir konuşmacı/sunucu eski Fransa Cumhurbaşkanlarından François Mitterand’ın danışmanı Jacques Attali’nin 1981 yılında söylediği sözleri aynen okuyordu. Şöyle:
“Gelecekteki sorun nüfusu azaltmanın bir yolunu bulmak olacak.
“Önce yaşlılarla başlayacağız, çünkü 60-65 yaşını aşar aşmaz ürettiklerinden daha uzun yaşıyorlar ve bu da topluma bir maliyet getiriyor.
“Sonra zayıf olanlar ve sonra işe yaramazlar; topluma hiçbir katkısı bulunmayan, çünkü sayıları gittikçe artıyor ve özellikle aptal olanlar.
“Bu grupları hedef alan ötenazi gelecekteki toplumlarımızın [çoğul!] vazgeçilmez bir aracı olmak zorunda kalacak her durumda.
“Tabii ki insanları infaz edemeyiz. Toplama kampları kuramayız. Kendi iyilikleri için olduğuna inandırarak onlardan kurtulacağız.
“Çok büyük bir nüfus ve büyük çoğunluğu gereksiz. Ekonomik olarak çok pahalı birşeydir.
“Sosyal olarak insan makinesinin kademeli olarak bozulmasındansa aniden durması da çok daha iyidir.
“Milyonlarca ve milyonlarca insan üzerinde zeka testleri yapamayız tahmin edeceğiniz gibi. Onların kolay ve yaygınca ölümlerine yolaçan birşeyler bulacağız ve sebep olacağız.
“[Örneğin:] Belirli insanları hedef alan bir salgın [İngilizcesi pandemi. Biliyorsunuz siz onu.].
“Gerçek bir ekonomik kriz ya da değil. Yaşlı ve şişmanları etkileyen bir virüs, ne fark eder?
“Zayıf ve korkaklar ona boyun eğecek. Aptal olan buna inanacak ve tedavi edilmeyi isteyecek.
“Çözüm olacak tedavinin (!) planlamasını sağlamış olacağız.
“Aptalların seçimi böylece kendi kendine gerçekleşecek. Mezbahaya kendikendilerine gidecekler.” (Çeviri: @lizzy_bennett17)
Şimdi bu yazıyı yorumlayarak okuyalım:
“Gelecekteki sorun nüfusu azaltmanın bir yolunu bulmak olacak.” Çünkü bu kadar üretmeyen nüfus çok pahalıya geliyor bizlere, yani biz, sermaye sahiplerine. Mavi ve ak yakalıları çalıştırarak kazandığımız servetimizi üretim dışında bulunanlara niye harcayalım?! …anlamı çıkmıyor mu bu yazıdan?
“Önce yaşlılarla başlayacağız.” “Çünkü 60-65 yaşını aşar aşmaz ürettiklerinden daha uzun yaşıyorlar ve bu da topluma bir maliyet getiriyor.” (Dikkat! Yaşlılar sosyal çalışma mesleğinin sağlıklı toplum ilişkilerine ulaşmak için çalıştığı hedef gruplarından.)
“Sonra zayıf olanlar ve sonra işe yaramazlar; topluma hiçbir katkısı bulunmayan…” “Sayıları gittikçe artıyor.” “… ve özellikle aptal olanlar”, diyor. Belli ki, kastettikleri “engelliler”. (Engelliler sosyal çalışmanın sağlıklı topluma ulaşmak için çalıştığı hedef gruplarından.)
“Bu grupları hedef alan ötenazi” diyor. Ötenaziyi genel olarak yasallaştıracak ve sevimli ve seçilir kılmaya başlayacaklar. “Ötenazi gelecekteki toplumlarımızın (çoğul ifade kullandığına göre, yani bütün toplumlarda uygulanacak bu; elbette önce varsıl ülkelerden önce ikinci sınıf gördükleri ülkelerin toplumlarından başlayarak) vazgeçilmez bir aracı olmak zorunda kalacak her durumda.” İfade bu. Bugün insan haklarına uymadığı için sınırlı birkaç ülke dışında yasak olan ötenazi tüm dünyada yaygınlaştırılacak. (İnsan hakları insan ve insan hakları temelli sosyal çalışma mesleğinin tüm toplum için temel hareket noktası.)
Yaşlılar ve engelliler için “… çok büyük bir nüfus ve büyük çoğunluğu gereksiz.” diyenler için gerekli insanlar sadece üretim yapabilenler, yani çalışanlar oluyor. Gereksiz bir nüfusa para harcanacak ve o gereksiz nüfustan ekonomiye katkı çıkmayacak. Neden gelir sağlayamadıkları bir alana harcama yapsınlar, değil mi?
Çözümde ilk akla gelenler: “Tabii ki insanları infaz edemeyiz. Toplama kampları kuramayız. Kendi iyilikleri için olduğuna inandırarak onlardan kurtulacağız.” deniyor. Ne kadar tarihten ders alan, insancıl bir söylem! Toplama kampları kurmayacak, ötenaziyi yaygınlaştıracaklar tüm toplumlarda. Toplama kamplarına kıyasla çok daha ince ve dolaylı bir yöntem.
Bu söylenenler Hitler’in postmodernist sürümü (versiyonu). 1981’de söyledikleri Hitler’in 1932-33 ile savaş süresince söylediklerinin güne uygun ve hatta günü aşan yinelemesi. Peki ötenazi toplu ve tekli infaz değil mi?
Gelecekte nüfusu azaltmanın bir yolu olarak düşünülen öneri de kestirmeden söyleniyor: “Sosyal olarak insan makinesinin kademeli olarak bozulmasındansa aniden durması da çok daha iyidir.” İnsanı insan değil, makine olarak gören bir anlayış bunu açıkça söylüyor. Sosyal çalışma için insan insandır, makine değildir. Duyguları vardır, değerleri vardır, bizatihi değerlidir.
Tek tek zeka testleri yaparak aptalları seçip öldürmek zor iş, başa çıkamayız, çünkü o da ayrı bir masraf, bunun yerine “onların kolay ve yaygınca ölümlerine yolaçan “… birşeyler bulacağız ve sebep olacağız.” Bu da “Belirli insanları hedef alan bir salgın.” Salgının İngilizcesi pandemi değil mi? Tanıyorsunuz siz bunu. Hatta korona pandemisinin planlayarak çıkarıldığını söyleyen tezlere inanıp inanmamak bu vidyodan sonra size kalmış.
“Gerçek bir ekonomik kriz ya da değil.” ifadesi de çok dürüst. Gerçek krize hazırız, ancak o bizi de vurabilir, gereksiz bulduğumuz insanları öldürmek için sahte bir kriz yaratabiliriz, denmek istenmiyor mu bu cümleyle? Bu yüzden 60’lı ve 70’li yıllarda HIV Virüsü (AIDS) ile Ebola salgınlarının Afrika’da, 2020 yılında korona virüsünün Çin’de ortaya çıkması rastlantı mıdır?
“Yaşlı ve şişmanları etkileyen bir virüs, ne fark eder?” derken, görüldüğü gibi yaşlı ve engelliler hemen aşılmış, sıra şişmanlara gelmiştir!
Evrensel planlamacılar “zayıf ve korkaklar”ın planlarına kolayca “boyun eğecek”lerini düşünüyorlar. Diyorlar ki, “Aptal olan buna inanacak ve tedavi edilmeyi isteyecek.” Bu hedefe ulaşmak için onlara vaatlerde bulunacaklar. İnanacağı şey ya kendi ölümünü istemekle Dünyada kalan yakınlarına iyi bakılacağı gibi bir söylem; Müslüman ülkelerde de ötenazi yaparlarsa Dünya’da yasak olan kadının, çocuğun, şarabın hasına cennette hemen ulaşabilecekleri inancını körükleyen bir söylem neden olmasın? Öyle inandırıcı ki.
“Çözüm olacak tedavinin (!), yani özöldürmenin, kendini öldürmenin (ötenazi) planlamasını sağlamış olacağız. Aptalların seçimi böylece kendi kendine gerçekleşecek. Mezbahaya kendikendilerine gidecekler.” Kimler gidecek mezbahaya? Mezbahaya hayvanlar gider kuzu kuzu. İnfaz yapmayacaklar, toplama kampı değil, mezbaha kuracaklar. Aralarındaki fark nedir?
Sosyal çalışma boyutuyla çözüm:
Önce bu konuşma ve planlama sosyal çalışma mesleğine doğrudan bir saldırı değil mi? İnsan haklarından yaşama hakkının “kibarca” ortadan kaldırıldığı, yaşlıların ve engellilerin planlı olarak ortadan kaldırıldığı bir Dünya’da sosyal çalışmanın işlevi ne olacak?
Suçluları, suç işleyenleri, suça eğilimli olanları, suça sürüklenenleri suça yönelten çevreyi değiştirerek, insanların suç işleme algılarını, hiçbir zorlama yapmadan suç ortamlarını ortadan kaldıracak çalışmalar yaparak, suç işleme anlayışlarını silecek sosyal eğitimlerle (Sozialpädagogik, f), sosyal çalışma mesleği eliyle herkesi suçsuz dünyanın insanları olarak yetiştirmek varken, nedir bu öneri?
Yaşlıları etkin yaşlanma yöntemleriyle daha diri, daha mutlu ve kendilerinden daha genç kuşaklara bilgi ve umut aktararak, aşılayarak hatta yaşlarına göre üretimler yapmalarını sağlayarak sevdikleriyle yaşatmak varken, nedir bu öneri?
Sosyal çalışma ekonomik üretim yapmaz. Yapmaz ancak, sosyal üretim yapan sosyal çalışmanın çabalarıyla yaşlılar da, engelliler de, toplumdan ya da sosyal çevreden dışlanmışlar da, ötenazi önerisi yapanlar gibi bu bir kez geldikleri Dünya’dan zevk alarak yaşayıp Tanrı’nın biçtiği zaman gelince gittikleri zamana değin mutlu yaşatmak varken, nedir bu?
Ekonomik üretim yapmayan, sosyal üretim yapan sosyal çalışma yaptığı sosyal üretimle ekonomik üretimin insanca gelişmesine büyük katkıda bulunur. Ailede sevdikleri yanlarında ve huzurluyken üretim yapanlar daha huzur içinde daha çok ve nitelikli üretim yaparlar. Araştırmalar söylüyor bunu. Yani sağlıklı bir sosyal çalışma ülkenin ekonomik üretimine de katkıda bulunur.
Sermaye, sanayi devrimindenberi sadece ekonomik bakımdan gözle görülecek üretimlere sıcak bakan ve bu hedefe kilitli tarihsel bir anlayışa sahiptir. Onlara anlatmalıyız ki, ötenazi kapsamına alınan gruplara dar durumlarda verilen sosyal hizmet için para ayırmak yerine, iyi bir uygulamalı öğretimden geçmiş bir sosyal çalışmaya yapılacak, ekonomik görünmeyen, ancak ekonomiyi çok geliştirecek sosyal yatırım mesleği olan sosyal çalışmaya yatırım yapmayı görebilirse (ceteris paribus), insana her boyutuyla değer veren bir anlayışa ulaşırsa bir yandan üretmeyen nüfusun bir ekonomik sorun olmadığını, öteyandan sosyal huzurun sağlandığı bir ülkede üretim güçlerinin üretim kapasitelerinin de arttığını görecektir. Bunlara ek olarak teknolojinin gelişmesi de bir yandan üretim güçlerinin yapısını değiştirecek, öteyandan üretim artışına katkı verecektir.
“Gelecekteki sorun nüfusu azaltmanın bir yolunu bulmak” ötenaziyle mi olur sadece? Doğum ve nüfus planlaması ne güne duruyor? Üstelik gelişen teknolojiyle engelliliğin daha doğumdan önce görülebilip önlem alınabildiği bir teknolojik aşamada, yapay zeka söyleyecektir doğacak çocuğun engelli olacağını ve engelli doğumlar ilerde yaşanmayacaktır.
Öteyandan eğer toplumları iyi eğitirseniz iyi eğitim görmüş kesimler, tüm araştırmaları bırakın, gözlemler bile gösteriyor ki, ekonomik durumları ne olursa olsun çok çocuk yapmıyorlar. Okumayanlar, tevekküle yatanlar, Allah çocuğu rızkıyla verir diyenler çok çocuk yapıyorlar. Aydınlanmış toplumlarda doğum oranı düşüktür. Toplumları cahil bırakmadığınız zaman nüfus hiçbir toplumda bu denli artmayacaktır.
Bütün bunların yanısıra avcı toplayıcı çağ, tarım çağı, sanayi çağından sonra artık başlamış olan dijital çağda bu çağı biçimleyen yapay zeka tartışmalarında klasik üretimi zeki makinaların yapacağı ve onların yarattığı üretim hacmının tüm insanları doyurmaya ve mutlu kılmaya yeteceği ABD ve Avrupa’da birçok ortamda konuşulup birçok kitapta yazılıyor. Yanlış da değil. Klasik, sıradan, süreğen fizik üretimleri niye artık insan yapsın ki?
Artık işçilik ölüyor. Yapay zeka işçilerin yerine geçtikçe üretim işçiliği, beyaz yakalılık daralarak yoka doğru gidecek. Hizmet elemanlığı yaygınlaşacak, sosyal hizmetler yaygınlaşacak. Gidip almak mı istersiniz, eve mi gelsin tercihimizi yapacağız ve gereksinim maddelerimiz evlerimize gelecek, aynı gereksinim gelirlerimiz (ücret değil) bankamıza yattığı gibi. İnsanlar çalışmadan sanat, kültür spor üretimleriyle zamanlarını geçirecekler. Bu çağın planlamaları yapılıyor. Bu planlama çalışmalarına yapay zeka ve dijital çağ konularında kendisini donatıp, o düzeye gelip sosyal çalışma da hızla dahil olmalı.
Çünkü dijital çağda az sayıda ayakta kalacak meslekler arasında sosyal çalışma da olacak. Bu yüzden günümüzde sosyal çalışma kendisini çağcıl ve gerçek işleviyle yenileme tartışmalarına başlamalıdır. Kongreler düzenlemelidir. Yeniden yapılanacaktır sosyal çalışma, Teknoloji ve değişen toplum bunu zorluyor. Yeni kavramlarıyla, yeni bakışları ve yeni işlevleriyle yeniden yapılanacaktır. Yoksa sosyal yardım dağıtan memur statüsüne inecektir ve onun için de lisans okumaya gerek yoktur. Sosyal çalışmanın ortaya çıktığı 1890’lı yılların sanayi ve sosyal sorun ortamları çok aşıldı. O çağın sosyal çalışması da aşılmalı artık.
İnsanların sanayi dönemi üretimi sosyal sorunları günümüzde birdenbire ortadan kalkmayacak. Üstüne üstlük yapay zeka kimi sosyal sorunları ortadan kaldırırken yeni sosyal sorunlar ortaya çıkaracak. Karl Marx’ın getirdiği kentlileşmenin yarattığı yabancılaşma önce teknoyabancılaşmaya dönüşmüştü, oradan dijital yabancılaşmaya dönüşecek. Bunların getireceği sosyal sorunları çözebilmek için sosyal çalışma, yaşayacaksa yeni kuram, yeni yöntem ve yeni çözümleriyle varolacak.
Yapay zeka üretimi arttıracak. Toplumun sadece hastaları, yaşlıları, engellileri, hükümlüleri değil, doğası ve tüm hayvanlarıyla tüm insanlık yapay zekanın ürettiği tüketim maddelerini tüketerek ve yapay zekanın yarattığı değerlere uygun olarak yaşayacak. Tüm dünyada özel konumdaki meslekler dışında kimse mal üretmeyecek. Sadece yaşlı ve engelli değil.
Toplumsal yapı ve yaşam biçimi değişiyor. İçine girdiğimiz çağ artık insanlara konfor çağı olarak olanaklar sunuyor. Tüm insanların Dünyayı gezecekleri, sanatla, sporla, kültürel etkinliklerle yaşamlarını renklendirecekleri, ömürlerini daha uzun ve daha keyifli geçirmelerini sağlayan olanakları sunmaya başlayacak. Yaygın yapay zeka üretimlerine yaygın olarak geçilememesi bu çağın gelmediği anlamına gelmez.
Yaşlılar toplumlarının yolgöstericileri, engelliler insanın insanı düşünmesini sağlayan uyarıcılarıdır. Bunları yoketmek toplumları insanlıktan çıkarıp makineleştirmektir.
Çünkü bu iki grubun ardından tedavileri masraflı olan hastaların ötenaziye özendirilmesi gelecek, ki bu tıbbi sosyal çalışmanın alanıdır.
Çünkü bunların ardından uzun yıllar cezaevlerinde yatan ve sadece tüketen hükümlülerin “kibarca” yokedilmesi gelecek, ki bu cezaevi sosyal çalışmasıdır.
Çünkü bunların ardından, örneğin, dayak yiyen kadınların tedavi masraflarının sosyal sigortalara yüklediği ek maliyet tartışılmaya başlanacak, ki bu şiddete karşı sosyal çalışmadır; kadın sosyal çalışmasının bir parçasıdır.
Çünkü bunların ardından, örneğin, sosyal toplumun, eğitimsizliğin, yanlış ekonomik kararların kurbanı olan işsizler gelecek, çalışmak istemeyenler gelecek, üretici olmayan anaya babaya sahip bebekler gelecek, ki bu sosyal çalışmanın alanıdır. Bunun sonu yok ki!!!
Hitler dönemi gibi toplama kampları kurmayacaklarını söylüyorlar, ne güzel, ne insancıl; infaz yapmayacaklar, ne büyük insanseverlik, ama, özöldürüm taleplerini arttıracak sıkıntı ve acılar içine sürükleyecekler insanları; “…kendi iyilikleri için olduğuna inandırarak onlardan kurtulacağız” diyorlar. İş mi bu?
Kurtulmak istedikleri nüfus gruplarına, yaşam olanaklarını daraltıp, onları ötenaziye özendirecek sosyal hizmetler vererek tasarruf etmeye başlayacaklar. Diyecekler ki bakın sizlere zaten iyi bakamıyoruz. Bakın zaten sizler de insan gibi yaşamayıp devletin – karşılıksız – sosyal hizmetlerine, sosyal yardımlarına muhtaçsınız. Böyle yaşam mı olur? Yavaş yavaş gitmeyi düşünseniz? Gitmeyi düşündürecek sosyal sosyal hizmetlerle yaşayanları da bu durumda sadece insan değeri boyutunda değil, ekonomik olarak da ezecekler. Tasarrufa daha on gruplar yaşarken başlayacaklar. Bu yüzden sosyal hizmetlere gereksinimleri artacak.
Yoksul bırakıp sosyal yardım, aç bırakıp kapısına bir parça yemek, zorlayıp yalın ve eşyasız bir palyatif oda vererek, (a) yoketmek istedikleri nüfus gruplarını “ölüme itecekler” ve aynı zamanda (b) bu düşünce sahipleri “tasarruf edecekler”.
Ölüme itilen insanlar açısından ölümü kolaylaştıran en kolay yöntem onları yapısal ve özellik olarak sınırlı sosyal hizmetlerle yaşatmaktır. Oysa o insanlara bilgili, bilinçli, örgütlü ve yeterli sosyal çalışma vererek yapacağınız harcamanın geridönüşünü çok farklı yollardan alırsınız. Hem hedefteki insanların yeterli yetersiz zevkli alanlarda üretime yöneldiklerini görürsünüz, hem o sevilen insanların daha uzun yaşamalarıyla şevklenen aile bireylerinin topluma, devlete, sermayeye bağlılıklarının ve dolayısıyla üretimlerinin arttığını görürsünüz. Yakınları öldürülenler mi daha zevkle ve çok üretir, yakınları huzur içinde yakınlarında, yanlarında olanlar mı? Düşünmek ister misiniz?
Yaşam arenasında bugün son eşiğe gelmiş olanları geri döndürmek için sosyal hizmet verilir. Öbür dünyaya yollamak istiyorsan önce insanların kendi kazanç olanaklarını ellerinden alacaksın (emekli parası), vereceğin sosyal hizmeti daha daraltıp azaltarak vereceksin. Buna da hizmet diyeceksin. Yok başka yolu.
Sosyal hizmet Attali’nin getirdiği modele hizmet ederken sosyal çalışma insan olan, canlı olan herkesin insanca yaşadığı bir toplumun inşaası için çalışır.
Sosyal hizmetin daralttığı kapıları sosyal çalışma mesleği açar.
Umutları genişletmeyen sosyal hizmetin yanında sosyal çalışma insanları, yaşama bağlar, enerjilerini ve üretimlerini arttırır.
Örgütlü ve sağlıklı işleyen sosyal hizmet devleti de çaresiz gösterirken, sosyal çalışma örgütlü ve sağlıklı işleyen sosyal çalışma devleti de güçlü ve güleryüzlü gösterir.
Ama şunu da düşünmeden edemiyorsunuz. Sermayenin ekonomik kaygıyla ürettiği bu düşünceleri söylettiği kişi de zamanın sosyalist Cumhurbaşkanı Mitterand’ın danışmanı Attali’dir. Ne diyelim? Söyleyene değil, söyletene bak!
(28 01 2023, Istanbul)
*