ADLİ SOSYAL HİZMET Mİ ADLİ SOSYAL ÇALIŞMA MI?
ADLİ SOSYAL HİZMET Mİ ADLİ SOSYAL ÇALIŞMA MI?
(FORENSIC SOCIAL SERVICE OR FORENSIC SOCIAL WORK?)
Prof. Dr. İlhan TOMANBAY
İçindekiler
Özet
Abstract
- Doğru İletişim İçin Doğru Anlamak ve Doğru Anlaşılmak
- Disiplin; Interdisiplin; Transdisiplin
- Disiplinlerarası Çalışma: Adli Sosyal Çalışma
- Terminolojik Olarak Doğrusu
- Konunun Ana Kavramları
- Adalet
- Sosyal Hizmet
- Sosyal Çalışma
- Adlî Sosyal Hizmet
- Adlî Sosyal Çalışma
- Sonuç
- Kaynakça
ÖZET
Disiplinlerarası bir çalışma yapılırken gelişme ve başarı, ortak çalışma yapan disiplinlerin kullandıkları kavramları aynı içerikleriyle anlamaları ve kullanmaları halinde sağlanabilir. Oysa Türkiye’de “forensic social work” denmek istendiğinde bu teriminin Türkçe karşılığı olan “adli sosyal çalışma” yerine “forensic social service”in Türkçe karşılığı olan “adli sosyal hizmet” kavramı kullanılmaktadır. Bu da kavramları doğru ve farklı anlayan kesimlerle sosyal çalışma akademisyenleri ve uygulamacıları arasında sağlıklı akademik iletişim kurulamamasına yol açmaktadır. Böylece ortak düşünce üretimi ile disiplinlerarası çalışma güçleşmektedir. Bu da sosyal çalışma mesleğinin zararına olmaktadır. Çünkü herkes sosyal hizmet denilen alan etkinliklerini meslek sanmaktadır, çünkü sopsyal çalışmanın sahipleri bunu öyle gösterme hatasını yaşamaktadır. Türkiye’de adli sosyal çalışmalar geliştirilmek isteniyorsa ve sosyal çalışma mesleği sorunsuz tanınmak isteniyorsa önce kavramlar doğru kullanılmalı ve herkes tarafından doğru anlaşılması sağlanmalıdır.
Anahtar sözcükler: Sosyal hizmet, sosyal çalışma, adli sosyal hizmet, adli sosyal çalışma.
ABSTRACT
When an interdisciplinary study is carried out, development and success can be achieved if they understand and use the concepts used by the collaborative disciplines within the same contents. Yet in Turkey, when it is meant ‘forensic social service’ ,the Turkish meaning of ‘forensic social work’ is used rather than Turkish meaning of ‘forensic social service’.This is understood differently by the people who understand the concepts correctly and decently academic communication can not be established, and the production of ideas and interdisciplinary studies become difficult. In Turkey firstly the concepts must be used correctly and it must be ensured to be understood by everyone if it is desired to develop forensic and social studies.
Key Words: Social service, social work, forensic social service, forensic social work.
Doğru İletişim İçin Doğru Anlamak ve Doğru Anlaşılmak
Adli[1] sosyal hizmet kavramı, sosyal hizmetler alanında çalışacak sosyal çalışmacıları yetiştiren akademik ortamlarda Türkiye’de son on yılda güncelleşti. Daha önce sosyal çalışma alanyazınında bu alan eski ABD kökenli kavramlarla suçluluk ve sosyal hizmet, cezaevi sosyal hizmeti gibi kavramlarla anılıyordu. Adli sosyal hizmet kavramı tıbbi sosyal hizmete koşut daha bir derlitoplu deyiştir. Ancak, kastedileni karşılayan bir terim midir? Bakalım.
Belli bir tarihten önce Sosyal Hizmetler Akademisi (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) (1961-1982), onun devamı olan Sosyal Hizmetler Yüksekokulu (Hacettepe Üniversitesi) (1983-2010) ve bugün onun da devamı olan Sosyal Hizmet Bölümlerini (HÜ) (2011->) okuyan sosyal çalışmacılar sosyal çalışma kavramını (social work) SHA’dan gelen bir yanlış çeviriyle ve o dönemlerin eğitilmişlik düzeyindeki kalıplarla sosyal hizmet olarak öğrendiler. Bugün hala aralarında 1960’ların kavramlarıyla konuşup anlaşamakta ve kendilerine meslek adı olarak da hala sosyal hizmet uzmanı demeyi tercih etmektedir.
Uzmanlık sanının (titrinin) tüm dünyada yüksek lisansla alındığını herkes bilir. Hele üniversitede okuyanlar… Lisans öğrenimini bitirenlere uzman dendiğini gösteren çağdaş dünyada bir tek örnek yoktur. Ancak, burada bunu tartışmak istemiyorum. Sosyal çalışma mesleğine bundan daha çok zarar veren bir başka nokta var.
Üniversitelerin lisans düzeyindeki “sosyal hizmet” bölümlerini bitirenler “Ben sosyal hizmet uzmanıyım.” dediklerinde, çeşitli sosyal hizmet alanlarında meslekli mesleksiz birşeyler yapan ve herhangi bir sosyal hizmet bölümünde lisans öğreniminden geçmediği için sosyal hizmet kavramının doğal olarak social work olarak değil, “social service” olarak anlayan herkes, bir süre sonra rahatlıkla biz de sosyal hizmetlerin uzmanıyız; o halde biz de sosyal hizmet uzmanıyız diye düşünmekte ve kullanmaya başlamaktadır. Çünkü uzmanlık bir meslek adı değildir; olamaz. Bir insan, ya bir alanda akademik olarak uzman olabilir (yüksek lisans) ya da uygulamada derinleşerek uzmanlığını çevresine kabul ettirebilir. Bunda sorun yoktur. Oysa Türkiye’de lisans düzeyinde öğretim almış, İngilizce deyişiyle “social worker”lar, Almanca deyişle, “Sozialarbeiter”ler kendilerini sosyal hizmet(ler) uzmanı olarak tanıttıkları zaman kendilerini lisansla kazanılmış bir mesleğin ve disiplinin dışına itmiş oluyorlar ve, acısı, kendilerini mesleksizleştirmiş ve sosyal çalışma mesleğini saygınsızlaştırmış olduklarının farkına bile varmıyorlar. Çünkü, “sosyal hizmet uzmanıyım” diyenlerin dışında kalıp da sosyal hizmet alanlarında sosyal hizmet yapanlar sessizce bir algıya ulaşmakta ve sosyal hizmeti kavram olarak doğru anladıkları için, bir süre sonra “Madem ki biz de sosyal hizmet alanında çalışıyoruz; biz de bu alanda uzmanlaşıyoruz ve demek ki biz de sosyal hizmet uzmanı olabiliyoruz diye düşünmektedirler. Ve bu düşünce yanlış olamaz. Uzmanlaşma, bilimsel anlamda değil ama, bir alanda çok çalışarak kazanılan bir sandır aynı zamanda[2].
Böylece, kendilerine sosyal hizmet uzmanıyım diyen sosyal hizmet lisansiyerleri bir bakıma mesleklerini paylaşmaya kapı açmaktadırlar. Oysa sosyal çalışma mesleğini, sadece, bu mesleği lisans düzeyinde öğrenerek diploma alanların yapabileceğine önce kendileri görebilmeli, benimsemelidir. Mesleğini başka lisans ve önlisans mezunlarıyla paylaşan kaç meslek vardır dünyada? Kutsal değerlerin ve bu arada mesleğin paylaşımı olmaz.
Bir tarihlerde tanıştığım bir yaşlı adam mesleğimi sormuştu. Akademik yönümü söylemedim ve Sosyal Hizmetler Yüksekokulunu bitirdim dedim. Heyecanlandı. Gözleri parladı. “Abi, dedi, sizin ne güzel bir mesleğiniz var.” Sevindirdi beni. “Sen nerden biliyorsun bu mesleği?” diye sordum. Şu yanıtı verdi: “Abi, bilmem mi? Ben de sizler kadar sosyal hizmet uzmanıyım. Neden biliyor musun? Ben […] yetiştirme yurdundan emekli oldum. Orada 30 yıl çalıştım. Hizmet aracının şoförüydüm. Her gün, her gece, ne kadar genci hasta oldu, kaza geçirdi hastaneye taşıdım. Yurttan kaçan gençleri aracımla gece boyu sokak cadde aradım. O çocuklar için 30 yılda neler yapmadım ki? Onlarla top oynadım; sohbet ettim. Var mı benden daha iyi bir sosyal hizmet uzmanı?..”
Doğru söylüyordu. Bu sözleri söyleyen emekli servis şoförü hem sosyal hizmet kavramını hem de uzmanlık kavramını doğru ve yerliyerinde kullanıyordu. Yapılanlar sosyal hizmet olduğuna göre, o da 30 yıl boyunca bu işleri hem de heyecan duyarak yaptığına göre neden yaptıkları sosyal hizmet olmasındı ve 30 yıl yaptığına göre neden uzman olmasındı ki? Sosyal hizmet uzmanı budur. Genel bir alanın adı meslek adı olamaz. Hele uzmanlık hiçbir zaman meslek adı olamaz.
Tabii, 30 yıl sosyal hizmet kuruluşunda “sosyal hizmet” yapan arkadaşımıza kimse sosyal çalışmanın bir disiplin olduğunu, lisans öğreniminde bir disipline dayalı bir meslek öğretildiğini, bu mesleğin sosyal hizmet alanlarında çok önemli, yaratıcı ve sorun çözücü işlevi olduğunu anlatmamıştı. Bu işin lisansiyerleri ben sosyal hizmet yapıyorum dedikçe onu kendisinin de yaptığını düşünerek bu sonuca varıyordu. Hata nerede?
Öteyandan, “sosyal hizmet/ler”in (social service/s) uzmanı olduğunu söylemek namütenahi genişlikteki sosyal hizmetlerin uzmanı olduğunu söylemektir ve uzmanlık, ter bir alanda derinleşmeyle kazanılan bir sandır. Çok çeşitli alanların hepsinin birden uzmanı olunamaz. Gerçek uzmanlık hazzını içselleştirmiş bir benlik, birçok farklı alanın uzmanı olduğunu söyleyemez. Hem çocuk, hem kadın, hem hasta, hem engelli, hem yaşlı, hem tutuklu ve hükümlü…, kısası, her özel gereksinim grubunun hepsine birden uzman olunabilir mi? Kim diyebilir bunu?
Gerçek şu ki, içeriksel anlamıyla sosyal hizmet bir meslek değil, çok geniş bir etkinlikler alandır. Bu alanlarda (sosyal hizmet alanlarında) çok farklı meslekler çalıştığı gibi, meslek yapmayan gönüllüler ve sivil toplum bireyleri de çalışır.
Sosyal çalışmanın disiplin olup olmadığını irdelemek için tarihin yakın gerilerine gitmemiz gerekmektedir. 1950’li yıllardan gelme ve ABD kökenli “suçluluk ve sosyal çalışma” (delinquency and social work), “cezaevi sosyal çalışması” (prison social work) ya da “suçlularla sosyal çalışma” (social work with offenders) gibi kavramlar disiplinlerarası bir kavram değil, tek disiplinli kavramlardır. Hatta bu kavramların bu tür kullanımı, o tarihlerde sosyal çalışmanın disiplin olarak görülmediğini, sadece meslek olarak görüldüğünü gösterir. Suçluluk alanında sosyal çalışma uygulaması; cezaevlerinde sosyal çalışma uygulaması gibi.
Belirli uygulamaların disiplinleşmesi, yani meslekleşmesi o eylemin içeriksel doluluğuna, verdiği hizmetin kalıcılığına, etkililiğine ve etkinliğine göre başlayan bir süreçtir. Çünkü her eylem, her iş meslekleşmez. Bir süre sonra meslekleşme disiplinleşmeyi, yani, başlarda, belli bir bilim dalına, giderek başka bilim dallarına katılmasıyla, iletişime geçmesi ve dayanmasıyla geliştirir.
Sosyal çalışma da herşeyden önce, en temel gelişme kaynağı olan toplumun gereksinimlerine uygun olarak yaptığı uygulamalarla kendisini varetmiştir. Hemen arkasından, toplumbilimden, psikolojiden, ekonomiden, antropolojiden, kültürden, tarihten, sanat ve sanat tarihi, yöntembilim, istatistik gibi birçok disiplinden aldığı kaynaklarla, desteklerle gelişmiştir; alacağı kaynak ve desteklerle gelişimini sürdürmektedir.
Önce kavramları yerliyerine oturtmak gerekmektedir. Disiplinlerarası işbirliği ve ortak çalışma adından anlaşılacağı üzere birkaç disiplinin biraraya gelerek yaptığı bir çalışmadır. Bu çerçevede, disiplin, bilindiği gibi, bilim dalı demektir. Hukuk bir bilim dalıdır. İşbirliği yapması gereken diğer tarafın da bir bilim dalı (disiplin) olması gerekir ki işbirliği yapılabilsin. Bir bilim dalının bir alanla işbirliği yapması düşünülebilir mi? Bir disiplin bir alanda ancak uygulama yapar. Hukuk disiplinini disiplinlerarası işbirliği yaptığı konumuzla ilgili diğer disiplinin adı İngilizcede “social work”, Almancada “Sozialarbeit”tır. Work ve Arbeit, iş, çalışma anlamındadır. İşbirliği yapan bu iki disiplinin ortak adı da İngilizcede “forensic social work”tur. “Forensic social service” değildir. “Forensic medizin” (adli tıp), “forensic psycshology” (adli psikoloji), “forensic nursing” (adli hemşirelik)… gibi.
Almancada da, “forensicsch” ya da “gerichtliche” önekiyle diğer disiplinler sıralanır. Örneğin, adli tıp için “forensische Medizin” ya da “gerichtliche Medizin” denir. “Forensische Service” denmez! Yoksa, anlam kayar, değişir, farklılaşır. “Adli sosyal hizmet”in Almancadaki doğru karşılığı da aynı İngilizcedeki gibi “forensische Sozialarbeit”tır. “Forensische Sozialservice” değildir. Olamaz.
Disiplin; Interdisiplin; Transdisiplin
Akıl ve düşünce tarihinin gelişim sürecinde önce disiplinler oluşmaya başladı. Sonra bunlar kendi aralarında işbirliğine girişerek hem kendilerini hem işbirliğine girdikleri disiplinleri geliştirdiler. Böylece yeni çalışma ve uygulama alanları ortaya çıktı. Bu ikili iletişimden “interdisiplin” kavramı gelişti. Disiplinlerarası.
Gemi gibi ulaşım olanaklarının gelişmesiyle ortaya çıkan “international” kavramı, bu ulaşım kıtalar arasında da olsa söylenmek isteneni anlatmaya yettiği için somutlar dünyasında değişmedi. Oysa varlıklarını uygulamalardan alan disiplinlerin geliştikleri ve kendilerine benzer ülkelerde ulaştıkları kavramsal aşamalar aklın gelişmesinin sınırsızlığında bir süre sonra yeterli olamadı. Tarihsel süreç içinde sadece ulaşım dünyasının değil bilişim dünyasının da gelişmesiyle birbirinden çok farklı kıtalardaki kültürler ve onlara dayalı farklı uygulamalar bilim dünyasının sınırlarını zorlamaya başladı. İnternasyonal kavramı yetersizleşti ve onun yerine, anlatmak istediğinin daha ötesini hedefleyen bir kavram ortaya çıktı. “Transnational”.
Çılgınca gelişen bilişim, sanal bilgi paylaşımı dünyasında artık international disiplinlerden değil, aynı nationalite gibi “transdiziplinler”den sözedilmelidir. Böyle bir disiplinlerarası içiçe geçmişliğin dünyasında artık farklı, hatta birbirlerine çok ters gibi görünen disiplinler birbirlerini tanıyarak, etkileyerek ve etkilenerek, eski deyişle, birbirleriyle “hercümerç” olmuşlardır. Bu gelişme yeni bağımsız farklı disiplinlerin birbirinin üzerine çıka çıka yenilikler türetmesi demektir.
Böylece, zamanla disiplinlerin (bilim dalları) içedönük gelişim süreçleri çok daha ileri bir aşamaya geldi. Farklı disiplinlerle iletişim aşaması, interdisipliner çalışmalar transdizipliner çalışmalara dönüştü. Disiplinler arasında iletişim, tarihsel olarak İkinci Dünya Savaşından sonra öyle hızlı ilerledi ki bilimsel arena büyüklüğünü bu sayede aritmetrik değil, geometrik düzeyde arttırdı. Çok farklı yeni çalışma alanları ortaya çıktı. Görüş alışverişleri hızlandı. Bilim yeni boyutlar kazandı.
2000’li yıllarda yaygınlaşan ve internasyonalliği (internationality) aşan transnasyonallik (transnationality) hemen her uygulama alanında bilimsel bakışı da etkiledi, ona yeni boyutlar kattı. Uygulama modellerini varsıllaştırdı. Hemen her meslekte transnasyonal, yani, ulusaşırı yaklaşımlar, kuramlar, bakışlar geliştirildi. Sosyal çalışmada da… Örneğin, henüz Türkiye’de konu bile edilmeyen “uluslararası sosyal çalışma” evrensel planda aşıldı, ulusaşırı sosyal çalışma kavramı ve konuları konuşulmaya, tartışılmaya ve geliştirilmeye başlandı.
İnternasyonal yerine Türkçe karşılık olarak uluslararası, transnasyonal yerine ulusaşırı denmektedir. Elbette bilim her zaman uluslararası ve ulusaşırı olmuştur. Bilimin ulusçuluk (nasyonallik) gibi sınırları yoktur. Ancak ulusaşırı iletişimlerin, özelikle bilişim çağında sonsuzlaşması bilimsel etkileşimde ve bilim dalları arasındaki etkileşimde uluslararası kavramının bu alanda da aşılmasını zorunlu duruma getirmiştir. Disiplinlerarası çalışmalar da artık yatay bir biçimde “inter” değil, “trans” boyutundadır artık. Yatay ve dikey etkileşim ve iletişimlerin birbiriyle hamur olduğu bir dünyada kavram varsıllığı kaçınılmazdır. Kavram benzeştirmesiyle, disiplinlerarası (interdisipliner) çalışmalar, sanal dünyanın bilimsel etkileşimlere sağladığı boyutsuz kolaylıklardan ötürü artık disiplinlerarasılığı aşmış ve yeni bir kavramla yatay ve dikey bilimsel boyutlar birbirine karışmıştır: Transdisipliner, yani, ulusaşırı çalışmalar…
Türkçesi zihinlerde henüz tam oturmamakla birlikte, bilim dallarını aşan bir etkileşimden sözetmekteyiz. Bir başka deyişle, disiplinlerin yatay ve dikey düzlemde sınırsız, sadece fiziksel uzay olarak değil, bilimsel uzay olarak da yakınlıklarına uzaklıkların bakmadan birbirleriyle çok farklı düzlemde kaynaşmalarının gerçekleştiği bir dünyada sosyal çalışmanın kendisini hala bir disiplin ve disipline dayalı meslek olarak göremeyip kendisini hizmet alanı adıyla ifade etmeye çalışması meslek adına hazin bir gerikalmışlık olsa gerektir. Üzüntü vericidir, ancak, aşılacaktır.
Disiplinlerarası Çalışma: Adli Sosyal Çalışma
Bugün için adli sosyal hizmet kavramıyla adlandırılan disipliner (kuramsal) ve pratik (uygulamalı) terim yanlış oturtulmuştur. Yanlış oturmanın kökeni de maalesef bugünkü Hacettepe Üniversitesi ve onun türevleri olan Ankara, Yıldırım Beyazıt, Başkent üniversitelerindeki “sosyal hizmet” bölümlerini içinden çıkaran, Türkiye’de bu alanda açılan ilk yükseköğretim kurumu Sosyal Hizmetler Akademisi ve uzantısı HÜ Sosyal Hizmetler Yüksekokuludur. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü ile buradan yetişme akademisyenlerin görev yaptığı Ankara, Selçuk, Başkent gibi üniversitelerin özellikle kendi içlerinde ve mezunları arasında sosyal hizmet kavramından anlaşılmak istenen onun “meslek” adı olduğudur. Daha sonra meslek dışından akademisyenlerle açılan yeni sosyal hizmet bölümleri de haklı olarak bu okullardan aldıkları kavramlarla işe başlamakta ve isteristemez bu yanlışlığı sürdürmektedir. Zamanında, bu alanda öğretim görüp disiplini ve çerçeveyi kavrama olanağını bulamadan, keyfi çevirilerle, social work terimini sosyal hizmet olarak çeviren çeviri ve mesleki öncülerin izlemcileri ısrarla bu yanlış kavramlaştırmayı sürdürmektedirler.
Yukarıda belirtiğim ve sosyal hizmet dedikleri zaman sosyal çalışma (social work) demek istediklerinde ısrar eden odakların dışında lisans öğretimi görmüş ya da Türkçe düşünen ve bu kavramı zihninde canlandıran her mesleğin ve herkesin zihninde oluşan anlam “sosyal hizmet”tir (social service). Doğuştan Türkçe öğrenmiş, anadili Türkçe olan ve doğuştan dil algısı olanlar için böyle olması da doğal ve kaçınılmazdır. Yani, doğal olan kavramın gerçek anlamıdır.
Sosyal hizmetin İngilizce mantıkta da doğru karşılığı social service’dir. Sosyal servisin (sosyal hizmet) başka, sosyal çalışmanın (social work) başka bir anlam taşıması doğaldır. Social work’u herhalde acele yapılmış bir hatayla sosyal hizmet yapan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi çıkışlı çevirmenler daha sonra karşılarına çıkan social service kavramına karşılık olarak uzun yıllar ne diyeceklerini bilemediler. Meslek (social work) uzun süre hizmet alanını (social service) Türkçeleştiremedi; ironik deyişle, alansız kaldı. Alan olmayınca mesleki düşünce ve dolayısıyla meslek gelişemiyordu. Social work’u sosyal çalışma yapmaktansa daha pratik bir çözüm bulundu. Aynı çevirmenlerin önerileriyle social work yerine sosyal hizmet dendiğine göre social service yerine de sosyal hizmetler denilebilirdi!
Böylece belki de dünyada ilkkez bir dilsel gariplik ortaya çıktı. Bir terimin tekili ile çoğulu farklı anlam taşıyordu. Çevirilerde İngilizce bir yazıda social service (tekil) de görülse çoğul da (social services) görülse daima çoğul kullanılmaya başlandı: Sosyal hizmetler. Bu durum, düşünsel olarak tekil ya da çoğul terimler arasında farkın belirtilmesinin gerektiği yerlerde sıkıntı yarattı. Tekil ya da çoğul düşünce ayrımı yapılamaz oldu. Sosyal hizmet daima çoğul olmalıydı. Tekili düşünülemez oldu. Bundan daha da önemlisi, belki de Dünyada ilkkez bir sözcüğün tekili ile çoğulu arasında anlam farkı yaratılmış oluyordu. Bir benzetmeyle, elma dendiğinde armut anlaşılmalıydı, elmalar dendiğinde elmalar! Tekil olarak elma deme olanağı bulunmuyordu. Çünkü tekil elma armut anlamındaydı! Tekil olarak elma derseniz armut anlaşılmalıydı. Şaka değil bu: Biraz karışık ama sosyal hizmeti (social service) elmanın (social work), social work’u armutun yerine koyup düşünmeye çalışın lütfen.
Belirli bir disiplinin kavramları, belirli bir mesleğin terimleri açısından bakarsanız, düşünce üretimi ve yaratımının yıllarca nasıl bir kısırlaştırma içinde bırakıldığını görürsünüz. Böyle bir dil garabetinin başka bir dilde ve ülkede olduğunu sanmıyorum. Yalın, sıradan bir düşünme bile bunu reddeder.
Terminolojik Olarak Doğrusu
Oysa İngilizce’de social work (Almanca Sozialarbeit) bir sosyal mesleğin adıdır. Bu mesleğin çalıştığı alanın adı tekil social service, çoğul, social services’tir. Örneğin, medizin (tıp) bir disiplinin adıdır. Health (sağlık) tıp disiplininin içinde varolduğu alanın adı. Öğretmenlik bir meslektir. O mesleğin alanı eğitimdir. Aynı bunun gibi. Ne kadar basit bir mantık, değil mi?
Hem mesleği, hem alanı tek bir kavramla ifade etmeğe kalkarsanız düşünce gelişiminizi kısıtlamış; yeni düşünce açılımlarına ket vurmuş olursunuz. Bu size de (düşünme kapasitesi açısından), mesleğe de (gelişme açısından) zarar verir. Alan adıyla meslek adı birbirine karışan bir meslek kendisini ifade edebilir mi?
Şunu söyleyebilirsiniz: Biz okulda böyle öğrendik, böyle öğrettik. Böyle öğrenince de böyle oturacağını sanıyor bu düşünce sahipleri. Oysa böyle yanlış kavramlandırmayla öğrenilen terimleri o öğretimden geçmiş birkaç bin “mezunun” dışında kimse öyle anlamıyor ki! Diğer disiplin ve meslek sahipleri, doğru dilbilimsel ve terimsel adlandırmayla anlıyorlar. Sosyal hizmet deyince yapılan ve yapılması gereken işleri, yani alanı anlıyorlar. Social work meslek elemanına da onun kendi adlandırmasına saygı göstererek sosyal hizmet uzmanı diyorlar belki ama, bunu sosyal hizmet alanında çalışma konusunda uzmanlaşmış kişi olarak anlıyorlar. Bu anlama da mesleği anlama değildir. O alanda uğraşan kişi (meşgalesi olan) olarak anlaşılmak da ayrıca mesleğe ve disipline zarar vermektedir.
Düşünün: Siz mesleğinizi ve kendinizi anlatmak için sosyal hizmet diyorsunuz ve farklı disiplinlerdeki ve dili doğru kavramış milyonlar bunu sosyal hizmet etkinliklerinden biri olarak anlıyor. Kendinizi anlatamamış oluyorsunuz. Sizi anlamıyorlar ve tanıyamıyorlar. Bunun sorumlusu da herkesin doğru anlamını bildiği bir terimi meslek adı olarak yanlış kullanan siz oluyorsunuz elbette. Bu durum size de mesleğe de zarar vermez mi? Korkunç bir iletişimsizlik![3]. Kaldı ki sosyal hizmet bölümlerinde iletişim dersi de okutulmaktadır! Doğru iletişimi iletişim aracı olan kavramları yanlış kullananlar anlatabilir, anlayabilirler mi?
Konuya bu yazının çerçevesinde bir başka açıdan da yaklaşılabilir. Adli sıfatı ile bilim tamlanıyorsa (sıfat tamlaması) ve üst kavram olarak adli bilimler deniyorsa bu demektir ki adli bilimler kavramı altında çeşitli bilim dalları (bilimsel disiplinler) ya da alt disiplinler yeralmaktadır; almalıdır. Adli hekimlik, adli psikoloji, adli hemşirelik diyorsak ve bunlar da disipliner mesleklerse, sosyal hizmet alanında kendine özgü rol üstlenen “sosyal çalışma” da hem bir disiplin, hem de bu disiplinin uygulama mesleği olduğuna göre bu “adli” yapılan iş “sosyal hizmet” değil, “sosyal çalışma” olmalıdır. Çünkü adli sosyal çalışma adli alanda, hukukla, tıpla yüzleşerek/çalışarak kendi disiplinine yeni katkılar yapacak, kendine özgü bir mesleğin disiplinini ve buna bağlı uygulamasını (adli alanda) geliştirecek bir disiplindir.
Konunun Ana Kavramları
Adli sosyal çalışma konusunda başka kavramlar da vardır. Ortak kullanılan her kavramın ortak çalışan disiplinler tarafından açık olarak aynı anlamda anlaşılması disiplinlerarası çalışmaları başarıya götürür. O zaman, yukarıda yaptığımız açıklamalar çerçevesinde adli sosyal hizmet ve adli sosyal çalışmanın ana kavramlarına yeniden bakalım; doğru ve evrensel düzeyde anlamlarını yeniden anımsayalım.
Adalet
Önce adalet üzerine konuşmalıyız.
Adalet nedir? Adil olmaktır. Adil olmak nedir? Ölçülü olmaktır. Ölçüsüz adalet olmaz. Ölçülülük adalettir.
Adalet, Arapça kökenli bir sözcüktür (adālet). Dilbilgisinde ad olarak adlandırılan sözcüklerdendir. Birinci a kısa, ikinci a uzatılarak okunur. İngilizcesi justice’dir. Arapça kökü adl’dir. Adl, denge ve denklik demektir.
TDK Sözlüğünde, genel anlamda, adalet, “Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme” ve “Herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme, doğruluk” olarak tanımlanmıştır. Bu cümledeki hakkı olanı verme öznel bir anlam taşımaktadır ve adaletin güçlüğünü yansıtır. Burada herkesin hakkı olanın saptanması da vicdan temelinde konu ile ilgili ve uzman bir grubun mantıksal tartışmalar yaparak ve aralarında uzlaşarak koyacakları ölçüdür. Buradan hakkın da, yukarıda dediğimiz gibi, ölçülülük ölçüsünde belirleneceği noktasına geliyoruz.
Hukuk düzleminde ise, “Yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanılmasının sağlanması” anlamındadır. Türkçe karşılığı “türe”dir (TDK)[4]. Gene TDK’ya göre, adalet işini “uygulayan, yerine getiren devlet kuruluşları” da adalet olarak kullanılır. Örneğin: “Suçlular adaletin pençesinden kurtulamazlar.” Yani, devletin, adalet görevi olan ve adalet dağıtan devletin kamusal adil gücünden kurtulamazlar; yakalanırlar ve cezalarını çekerler. Böyle bir ifade hem adaletin önemini, hem devlet aygıtının adil gücünü gösterir.
Adaletin sıfat durumu adli’dir. İ uzun okunduğu için şapkalı olmalıdır. Sıfat olan bu sözcük adaletle ilgili demektir. Arapçada şapkalı i (î) ile biten sıfatların Türkçe açıklaması zaten hep kök sözcüğün anlamına dayalı olarak, – ilgili olmaktadır. Örnek olsun: Askerî, askerlikle, ticarî ticaretle ilgili demektir.
Adli sözcüğü arkasından gelen terimi/kavramı tamlar, tamamlar. Adli sağlık hizmetleri adaletle ilgili sağlık hizmetleri, adli sosyal hizmetler adaletle ilgili sosyal hizmetleri, adli tıp adaletle ilgili tıp, adil psikoloji adaletle ilgili psikoloji, adil sosyal çalışma adaletle ilgili sosyal çalışma demektir. Adli sözcüğünün arkasından gelen her mesleki disiplin ilgileri bağlamında nitelendirilmiş olur. Adli sözcüğüyle yapılan tamlamalar sıfat tamlamasıdır.
Adli’nin Türkçe karşılığı türe’den hareket edersek türel olur. Adli sıfatıyla ilgili bizi en sık ilgilendiren kavramlar, adli konular, adli bilimler, adli makamlar, adli hizmetler, adli tatil, adli sicil… olacaktır.
Gene sıfat olan bir de adil sözcüğü bulunmaktadır. Adil adaletli demektir. Adil insan adaletli insandır. Tersi deyişle, adalet sahibi, adaletten ayrılmayan insana adil denir. Adil bir başka bakışla, hakka uygun demektir. İnsanlara karşı dengeli hareket eden, denge gözeten insandır. Adil insan, adil davranış deyişlerine geçer.
Adl’den türeyen bir de adliye vardır. Adliye sözcüğü bir kurumu ifade eder. Yani adliye bi denge sağlama kurumudur. Hukuk ve adalet işlerinin yürütüldüğü kamu kuruluşlarına denir. Adliye binası, adliye örgütü, Ankara, Trabzon Adliyesi gibi deyişlerde kullanılır.
Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet, sözcüklerden çok açık olarak anlaşılacağı gibi, sosyal alanda/sosyal alanlarda verilen hizmet demektir. Sosyal hizmet bir etkinliktir. İngilizcede de sosyal hizmetin karşılığı “social service”dir. “Social” sosyal olarak türkçeleşmiştir; “service”nin Türkçe karşılığı da hizmettir. Bu yalın bir karşılaştırmadır ve kavramsal bir eşitliktir.
Sosyal hizmetler etkinlikler bütünüdür. Yani, sosyal alanda verilen düzenli hizmetlere, başka deyişle, sosyal boyutu olan hizmetlere sosyal hizmet denir. Sosyal hizmet, toplumlar büyüdükçe ve karmaşıklaştıkça giderek daha karmaşık, daha boyutlu, daha disipliner yaklaşımlara gerek duyan ve birçok sosyal meslek tarafından yürütülmesi gereken hizmetlerdir. Öyle ki, sadece sosyal çalışmacılar değil, eğitim düzleminde öğretmenler, araştırma düzleminde sosyologlar, davranış değişimi düzleminde psikolog, tıbbi sağlık düzleminde hekim, hemşire gibi meslek elemanları ile örneğin, adli boyutuyla, yargıçlar, savcılar ve avukatlar da sosyal hizmet alanında işlev üstlenebilirler.
Bunların yanısıra hiçbir meslek uygulaması olmayan gönüllü kişiler de sosyal hizmet alanlarının – hatta – vazgeçilmezleridir. Sivil toplum örgütlerine yapılan sosyal hizmetler ana eksen olarak gönüllüler tarafından yapılır.
Sosyal Çalışma
Yabancı dillerle kıyaslayarak sürdürelim. Sosyal çalışma, İngilizce “social work”, Almanca “Sozialarbeit” terimlerinin karşılığıdır. İngilizce “work” ve Almanca “arbeit” sözcüklerinin Türkçe karşılıkları iştir; çalışmadır.
Bu iki yabancı kavram bu dillerde bir meslek adı olarak kullanılır. Bir mesleğin her iki dildeki adlarıdır.
Sosyal hizmetlerin sanayileşme sürecinde disiplinel bir boyut kazanarak meslekleşmesi sosyal çalışma mesleğini ortaya çıkarmıştır. Yaygınlaşmış ve genel kabul görmüştür. Herkes sosyal hizmet alanlarında herhangi bir biçimde çalışabilir, ancak sosyal çalışma yapabilmek için sosyal çalışma lisans öğreniminden geçmek gerekir. Aynı şunun gibi: Herkes bir hastalığı iyileştirmek için kendisine göre sağlık hizmetleri verebilir, ancak hekimlik hizmetlerini sadece tıp öğrenimini tamamlamış olanlar verebilir. Bu örnekte, sağlık hizmeti sosyal hizmet; tıp da sosyal çalışma yerine örneklendirilmiştir.
Kısacası, herkes sosyal hizmete katılabilir, sosyal hizmet verebilir ve sosyal hizmetlerde kendine uygun bir rol üstlenebilir; ancak, herkes sosyal çalışmacı olamaz ve sosyal çalışma yapamaz. Bunun için sosyal çalışmacı yetiştiren lisansiyer bölümlerin bitirilmesi ve diploma alınması gerekir.
Herkes çalıştığı sosyal hizmet alanlarında çalıştıkça zaman içinde uzmanlaştığını düşünebilir ve uzman terimini kendisi için kullanabilir; ancak, sosyal çalışmacının uzman sanını (titrini) alabilmesi için lisans öğreniminin üzerine iki yıllık tezli yüksek lisans öğrenimini tamamlaması ve diploma alması gerekir. O zaman uzman sosyal çalışmacı olur.
Diplomalı bir meslek elemanı alanında ne kadar deneyimli olursa olsun yüksek lisans yapmadan meslek adının önüne arkasına uzman sözcüğünü koyup kullanamaz. Bu en azından etik olmaz. Etik dersini verenler bunu iyi bilirler.
Adli Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet alanlarında, her bir meslek elemanının kendi branşı kapsamında ya da bir gönüllünün, bir sivil toplum çalışmacısının kendi düşüncesi ya da planına göre sosyal alanda yaptığı hizmetlerin adli boyutları adli sosyal hizmettir.
Adli sosyal hizmet kavramı, adalet alanında, adliyelerde, adliye çalışanları ve sosyal hizmet alanlarında çalışan muhatapları arasında yapılan adli çalışmalarla ilgili olarak belki kullanılabilir. Ayrıca, adli sosyal hizmet, adliyede düzenlenen kermestir; adliye mensupları ve ailelerinin katıldığı pikniktir, kamptır; yarıaçık cezaevlerinde düzenlenen dışa açık programlardır.
Sosyal hizmetlere katılan ya da sosyal hizmet veren her bir meslek sahibi ile her bir gönüllünün, duruma göre ya kişisel ya da içinde bulunduğu kamusal ya da sivil toplum çalışmalarının önceden hazırlanmış plan ve programı çerçevesinde gerçekleştirdiği adliye ile bağlantılı her türlü çalışmalardır.
Kısacası adli sosyal hizmet
- adli alanda planlanan ve yürütülen sosyal hizmet ile,
- sosyal hizmet alanlarında ortaya çıkan adli olgularla ilgili yapılan çalışmalardır.
Adli çalışmalar, adliye çalışmaları toplumun her alanında ortaya çıktığı ve yapıldığı için alanın adını adli sıfatının arkasına ekleyerek yeni bir alan yaratma çabası çok da anlamlı değildir. Çünkü toplumda hemen her alanda adli olaylar yaşanmaktadır. Belki en fazla, bir durumu belirtmek için kullanılabilir.
Adli Sosyal Çalışma
Sosyal hizmet alanlarında, bir sosyal çalışmacının meslekî işlevlerini yerine getirirken ortaya çıkan adli olgularla ilgili olarak yaptığı mesleki çalışmaları ile meslekî işlevlerini adalet hizmetleri çerçevesinde kullanması ve yerine getirmesinin genel meslekî adıdır adli sosyal çalışma.
Adli sosyal çalışma, demek ki, iki farklı boyutta yapılan çalışmadır.
- Sosyal çalışmacının çalıştığı herhangi bir meslek alanında meslekî işlevlerini yerine getirirken ortaya çıkan istenmeyen adli durumlarda ya davranış ya da eylemlerin adli boyuta uzanmasını önlemek ya da adli boyuta gelmiş olayları sosyal çalışma disiplinine uygun ilkeler çerçevesinde katılarak çözmesi için yaptığı mesleki çalışmalar adli sosyal çalışmadır.
- Sosyal çalışmacının adli alanlarda bulunan ve adli kurum ve kuruluşlarda tutulan başvuranlarla meslek disiplininden doğan ilkelere uygun olarak ve adli kurallar çerçevesinde yaptığı çalışmalar adli sosyal çalışmadır.
Birincide sosyal çalışmacı herhangi bir meslek uygulamasını yaparken ortaya çıkma olasılığı olan adli durumları oluşmadan önleme amaçlı çalışır ya da adli boyutun ortaya çıkmasıyla başvuranın mesleki ilkelere uygun olarak yitirilmemesi yönünde meslekî çalışmalar yapar.
İkincide adli kurum ve kuruluşlarda adli kurallar çerçevesinde adli hizmetlere ve konu sahibi olan başvuranlara olumlu katkılar vermek için çalışır.
İkinci boyutlu adli sosyal çalışma birinci boyutlu adli sosyal çalışmaya kıyaslandığında sosyal çalışmacı için kesintisiz ve sürekli bir çalışmadır. Bu yüzden adalet, sosyal çalışma mesleği için sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik ile birlikte bir sosyal sektörün adıdır. Adalet sektöründe sosyal çalışma! Kuşkusuz adalet sektöründeki sosyal çalışmanın kullanacağı yaklaşımlar bir başka sektörde (sağlık, eğitim, sosyal güvenlik) yapacağı çalışmalardan farklı ilkeler, kurallar ve özellikler taşıyacaktır.
Birinci adli sosyal çalışma koruma önleme amaçlı ise düzenlilik ve süreklilik taşır; adli durumların istenmeden ortaya çıkması gibi durumlarda müdahale işlevi öne çıkar. Hedefe ulaşılınca çalışma biter. (Gözetim ve izleme farklı bir aşamadır.)
Sosyal çalışmacı her meslekî çalışmasını olduğu gibi adli sosyal çalışmalarını da ülkenin ve mesleğin sosyal politikalarına uygun olarak, dayandığı meslekî disiplin temelinde ve belirli plan ve programlar ile gerçekleştirir.
Adliyede çalışan sosyal çalışmacı aile mahkemelerinde bu kapsamda davacı ya da davalı ailelere ev ziyaretleri yapar. Ailelerle görüşür. Aile bireyleriyle işyerlerinde, yaşadıkları mekânlarda biraraya gelir, ortamlarını ve ilişkilerini inceler. Yaptığı gözlemleri, topladığı bilgileri raporlaştırır. Bu rapor dava dosyasına girer.
Çocuk mahkemelerinde çalışan sosyal çalışmacılar, bir yandan, cezaevlerindeki/ıslahevlerindeki/eğitimevlerindeki hükümlü çocuklarla düzenli çalışmalar yaparak onların – varsa – sosyal rahatsızlıklarını giderir; sosyal eksikliklerini tamamlar; sorunlarını dinler. Onlarla buluşur, sohbet eder. Birlikte oyunlar oynar, sanat ve spor çalışmaları yapar. Onların yeniden topluma kazandırılmaları için her düzlemde kesintisiz çalışmalar sürdürür.
Sosyal çalışmacılar adli alanda adliye ve güvenlik çalışanlarına yönelik ve adliye ve güvenlik çalışmalarını tanıtmak ve benimsetmek için topluma yönelik belirli yöntemleri olan mesleki çalışmalar yapar.
Adli sosyal çalışma sosyal çalışma lisans öğretimini tamamlamış diplomalı sosyal çalışmacıların ciddi çalışma alanları arasına girer. Türkiye’de, konu üzerine, gerçek boyutlarıyla üretilmiş pek fazla makale, yayın yoktur. Geliştirilmesi gerekir. Düşünce üretilmeli, sosyal çalışma disiplini içinde yeri ortaya çıkarılmalı, makaleler yazarak bu yer netleştirilmeli, sosyal hizmet alanlarındaki konu ile ilgili sorunlar ele alınmalı, irdelenmeli ve çözümler üretilmelidir. Yaşanan adli olgular izlenmeli, tartışılmalı ve makaleye dönüştürülmelidir. Adli sosyal çalışma çalıştay, seminer, sempozyumlarda konu yapılmalıdır. Bugüne kadar bu alanda bilimsel üretimin çok sınırlı olması, inanıyorum ki, adli sosyal çalışma gözlüğüyle değil, adli sosyal hizmet gözlüğüyle bakılmasındandır.
Adli sosyal çalışmanın bir tarafı adliye, diğer tarafı sosyal çalışmacı iken, adli sosyal hizmette bir taraf gene adliye iken diğer tarafta farklı çok çeşitli meslekler vardır. Sosyal hizmet alanlarında görev yapan her meslek bu tarafın öznesi olabilir. Psikolog, hekim, hemşire, öğretmen, sosyolog, çocuk gelişimci vb.
Örneğin, konuyu daha çabuk ve daha zevkli kavramak için, adli sosyal çalışma öncelikle hukukçuların mı alanıdır, sosyal çalışmacıların mı sorusuyla çok güzel bir tartışma (münazara) konusu açılabilir. Böyle bir tartışma yeni düşünceler yaratacak zevkli sonuçlar doğuracaktır. Yeni ufuklar açacaktır. Herhalde tartışmacılar, disiplinlerarası bir alan diyecek ve bu disiplinlerden biri olmadan diğer disiplinin çalışmasının adli sosyal çalışma kavramıyla adlandırılamayacağını söyleyecek ve iki disiplinin eleleliğinden sözedeceklerdir. Çünkü, biri olmadan diğeri olmaz.
Sonuç
Bu makalenin konusu adli sosyal hizmeti ya da adli sosyal çalışmayı tanıtmak, anlatmak değildir. Bu makalenin konusu adli sosyal hizmet kavramı ile adli sosyal çalışma kavramları arasındaki farkı ortaya koymak ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sadece kavramsal değil içeriksel hedef olarak da doğru olanının adli sosyal çalışma olduğunu göstermektir. Adli sosyal hizmet terimi yanlıştır; anlatılmak isteneni anlatmaktan uzaktır. Kastedileni karşılamamaktadır. Şairin, “Ben ne kastederim sen ne anlarsın.” dediği gibi kastedilen anlaşılamamaktadır. Oysa kavramlar kastedileni karşılamalıdır. Kastedileni karşılayan terim de adli sosyal çalışmadır. Doğru kavram, doğru kullanım doğru düşünce üretimin sağlar. Farklı ve işbirliği yapması gereken disiplinler arasında doğru iletişimi sağlar.
Adli sosyal hizmet, sosyal hizmet alanında görev yapan her meslek elemanı ya da gönüllünün çalıştıkları konularda karşılaştıkları olgularla adliye arasındaki ilişkilerden ortaya çıkan farklı bir kavramdır. Çok özel bir deyişle, adli sosyal hizmet ile adli çalışmalarda sosyal hizmet alanlarında adli çalışmalara katkı verecek olan ilgili sosyal meslekleri oluşturan disiplinlerin tümünün çalışmaları kastedilebilir. Sosyal çalışma da kendi disiplini çerçevesinde katkısını verir ve insan açısından bu katkı önemlidir. Adli sosyal çalışma ile tüm sosyal hizmet alanları rahatlayacak, sorunlar azalacaktır. Buna koşut olarak sosyal çalışma gelişecek, kendini yeniden üretecek, kurumlaştıracak ve mesleki uygulamada daha etkin olacaktır.
Yukarıdaki tanımlardan anlaşılacağı üzere konuya adli pencereden bakınca iki farklı boyut karşımıza çıkıyor:
- Adli sosyal hizmet (Genel, gevşek ve çok disiplinli bir alanla ilgili bir çalışma.)
- Adli sosyal çalışma. (Özel, sıkı ve her iki yönüyle disipliner bir çalışma.)
Bu ikisini birbirinden ayırmalıyız. Çünkü, adli sosyal hizmet dışa ve genele dönük bir bakış gerektirirken, adli sosyal çalışma içe ve disipline dönük bir bakış gerektirir.
Dışadönük çalışmadan (sosyal hizmet), sosyal çalışmacının ve alanda/üzerinde çalışılan konuda çalışan kişi ya da grubun alana yönelik düşünce ve çözüm üretmesi sonucu çıkar. Alanda çalışan sosyal çalışmacı değilse kendi mesleği ya da bakışına göre bir yaklaşımla adli sosyal hizmeti değerlendirir. Kuşkusuz burada temel belirleyici olan, ülkenin hukuk düzeni, adli kuralları, teamüller, yasaklar ve olanaklar… çerçevesinde çalışılacak olmasıdır.
İçedönük çalışma (sosyal çalışma), sosyal çalışmacının ve sadece sosyal çalışmacının etik değer ve mesleki ilkeler, kurallar çerçevesi içinde alana yönelik meslek bilimsel bilgi, yaklaşım, kuramlar ile düşünce ve çözümler üretmesi ve bunları çözüme yönelik olarak uygulama alanına aktarmanın yollarını geliştirmesi ve aktarması demektir.
Sosyal çalışmacı adli sosyal çalışmayı kendi mesleki bakışına uygun bir yaklaşımla değerlendirir. Burada da belirleyici olan, ülkenin hukuk düzeni, adli kuralları, teamüller, yasaklar ve olanaklardır, ancak, bu atmosfere sosyal çalışma mesleğinin tavrı (mesleki tavrı) etki yapar. Etkiler, yönlendirir, değiştirir. Adli sosyal çalışma mesleğin kendi içinde, kendine dönük bir yapılanması ve tavrıdır. Adli sosyal çalışmayı yöneten sosyal çalışma mesleğidir.
Yanlış kullanılan kavram ne disiplinleri ilerletir, ne meslekleri, ne hizmet alanları, ne “uzmanları”. Uzmanlaşma ve disiplinlerarası çalışmalar farklı disiplinlerin aynı terimleri doğru anlamında ortak kullanabilmesiyle olanaklı ve verimli olabilir.
Türkiye’de “sosyal hizmet uzmanları”, yanlış çeviri kapanından kurtulup kendilerini “sosyal çalışmacı”, disiplinlerini “sosyal çalışma”, alanlarını “sosyal hizmet” olarak görmeye başladıkça yerli ve öz düşünceler üreterek yazıya geçirmeye başlayacak; verimli tartışmaların tarafı olacak; böylece kısa zamanda hem kendileri üretken olacak; mesleklerini ve işbirliği yaptıkları disiplinleri geliştirecek ve göreceksiniz, yerlerinde saymayı bırakıp durmasız gelişeceklerdir. Bunun tersi, bilesiniz, ancak, sığ bir denizde dipteki kuma göğüsüstü uzanıp kulaç atmaktır. Yüzemezler.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Erükçü, Gamze; Emrah Akbaş, Mağdur Çocuklarla Adli Mülakat Teknikleri. Toplum ve Sosyal Hizmet 2013; 1(24): 199-207
İl, Sunay, Adli Sosyal Hizmet, Turkiye Klinikleri J. Psychiatry, 2003; 4(2), 141-146
Tomanbay, İlhan. 1999, Sosyal Çalışma Sözlüğü, Ankara, Selvi.
————–. “Sosyal Çalışma Disiplini ve Mesleğinde Kavram Sorunu”. İç: Bilim ve Ütopya, Aylık Bilim, Kültür ve Politika Dergisi, 2001, s. 34-37.
————–. 2012, Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetlerde Önce Kavram, Ankara, SABEV.
Yaman, Ömer Miraç; Burak Acar, 2017, Disiplinlerarası Suç ve Suçluluk Çalışmaları (1923-2015) Sosyal Hizmet Perpektifinde Bibliyografik Bir Değerlendirme, Istanbul, Bir.
Yücel, Didem; M. Burak Gönültaş, 2016, Adli Sosyal Hizmet Yaklaşım ve Müdahale, Istanbul: Nobel.
(07 02 2017, Ankara)
*
[1] Arapça kökenli adli sözcüğü Arapça telaffuza uygun olarak adlî olarak yazılmalıdır. Bu makalede genel güncel kullanıma uygun olarak adli olarak yazılması yeğlenmiştir.
[2] Uzmanlık sözcüğünün farklı anlamları için bakınız: İlhan Tomanbay, 2012, Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetlerde Önce Kavram, Ankara: SABEV Yy.
[3] Adlarını verdiğim odaklarda sosyal hizmet kavramının neden meslek olarak kullanılmasının tarihçesi ve gerekçesi ayrı bir yazının konusudur. Bu konuda tarafımdan yazılan bir kitap ve makalelerden biri kaynakçada gösterilmiştir.
[4] TDK sözlüğü adalet için türe karşılığını koyarken, BSTS / Medeni Hukuk Terimleri Sözlüğü (1966) ile BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü (1975), adalet için tüze karşılığını kullanmıştır. Oysa TDK sözlüğünde tüze hukuk (Ar.) karşılığı kullanılmaktadır, ki doğrusu da herhalde budur.