DÜNYA SOSYAL ÇALIŞMA GÜNÜ (DSÇG) 2017’NİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

WORLD SOCİAL WORK DAY (WSWD) 2017

Prof. Dr. İlhan Tomanbay

Son yıllarda Türkiye’deki sosyal hizmet bölümlerinde anılması giderek yaygınlaşan Dünya Sosyal Çalışma Gününe (World Social Work Day; World Social Service Day değil!) bir makaleyle katkı vermek isterim. Umarım bu önemli evrensel günün anlaşılmasında bir katkı sağlar.

Dünya Sosyal Çalışma Günü (DSÇG) bu yıl da tün dünyada kutlanıyor. Bu yılki DSÇG’nin belgisi (motto) “Promoting Community and Sustainable Development”, yani, “ Topluluğu Canlandırma ve Sürdürülebilir Kalkınma”dır. Başka bir deyişle, çevresel sürdürülebilirlik ve toplulukları buna özendirmedir.

Neden İngilizce belgide toplum (Society) değil de topluluğu (Community) denmektedir? Çünkü sosyal çalışmacı toplumla çalışmaz. Toplulukla çalışır. Tabanla çalışır. Yaşadığı fizik çevre içinde bulunan sosyal çevre ile çalışır. Sosyal çalışma yerel olanla, yani toplulukla çalışır. (Birey, grup, toplum!)

Neden DSÇG’nün bu yılki İngilizce belgisinde toplulukları değil de topluluğu demektedir? Çünkü sosyal çalışma yerel bir meslektir. Kendi topluluğuyla çalışır ve burada söylenmek istenen, her ülkedeki sosyal çalışmacının görevi çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için kendi, içinde yaşadığı ve çalıştığı topluluğunu bu sürdürülebilirlik anlayışı ve eylemine özendirmesidir. (Internationale Social Work üzerinde ayrıca konuşulması gereken özel bir oluşumdur.)

Bu iki belgi, toplumlarda gerçekleşmesi istenen sürdürülebilir kalkınmanın, kesintisiz gelişmenin sağlanmasında doğrudan sosyal çalışma mesleğine büyük görev yüklüyor. Bu aynı zamanda sosyal çalışmanın (mesleğin) 2000’li yılların ilk çeyreğinde ulaştığı yeni kuramsal ve uygulamasal boyuttur. Mesleğin yeni boyutu, yeni toplumsal kazanımları, yeni zenginliği ve yeni sorumluluk alanıdır.

Bu yıl İsviçre’nin Cenevre kentinde düzenlenecek anmalar iki gün sürüyor. 21 Mart 2017 Salı günü 16:00-18:00 arası ile 22 Mart 2017 Çarşamba günü Saat 10:00-16:00 arası Cenevre’de bulunan Uluslar Sarayı (Palais des Nations) olarak adlandırılan BM binasında, 16 Numaralı odada yapılacağı bildirilmiştir.

Birleşmiş Milletler tarafından Cenevre’de Dünya Sosyal Çalışma Günü ile ilgili 2017 yılında yapılan açıklamada, Dünya Sosyal Çalışma Gününün (World Social Work Day- WSWD) Dünya’da ilk olarak 1983 yılında Uluslararası Sosyal Çalışmacılar Federasyonu (IFSW) tarafından New York’taki BM Genel Merkezi’nde kutlanmaya başlandığı, daha sonra Uluslararası Sosyal Çalışma Okulları Birliği (IASSW) tarafından da programlar yapıldığı belirtilmektedir.

1983’te Dünya Sosyal Çalışma Günü’nün Mart ayının üçüncü salı günü, Viyana, Nairobi, Santiago de Chile’de olmak üzere dünyadaki sosyal hizmet örgütleriyle birlikte ve bu yıl ilk kez Bangkok’ta kutlandığına işaret edilmektedir.

Aynı kaynaktan bir bilgi daha: Cenevre’de Birleşmiş Milletler Dünya Sosyal Çalışma Günü, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC) ile istişari statüye sahip IASSW ve IFSW’nin girişimiyle 2012’den beri kutlanmaktadır.

Dünya Sosyal Çalışma Günü, sosyal çalışmanın başarılarını vurgulamayı, topluma katkılarını ve sosyal hizmetleri daha görünür kılmayı ve sosyal adaleti, toplumsal gelişmeyi ve insan haklarını savunmayı amaçlamaktadır.

Yukarıdaki cümlede sosyal çalışma ve sosyal hizmet ayrımını net olarak gösteren ifade şudur:

“World Social Work Day […] the achievements of social work, to make its contributions and social services more visible, and to defend social justice, social development and human rights.”

Bu cümle özetle, Dünya Sosyal Çalışma Gününün sosyal çalışmanın başarılarını vurgulamayı, [ve] sosyal hizmetleri daha görünür kılmayı amaçlamaktadır. Bu cümle ve bu cümledeki iki ayrı bağlam iyi anlaşılmalıdır. Burada geçen sosyal çalışma (social work) ve sosyal hizmet (social service) kavramlarının ikisine de tekil çoğul sosyal hizmet derseniz bu verilem isteneni tam olarak anlaşılmasına yetebiliyor mu? Örnek olsun: Dünya Sosyal Hizmet Gününün sosyal hizmetin başarılarını vurgulamayı, sosyal hizmetleri daha görünür kılmayı amaçlamaktadır dendiğinde meslekle yapılan işlerin yeraldığı alanın ayrımını kolayca algılayabiliyor musunuz?

Aynı cümlede geçen sosyal adalet (social justice), sosyal kalkınma (social development) ve insan hakları (human rights) nasıl birbirinden çok ayrı üç kavramsa, sosyal çalışma (social work) ve sosyal hizmet (social service) de o denli birbirinden ayrı iki kavramdır.

Sözkonusu belgeye göre, DSÇG’nün BM açısından hedefleri şunlardır:

–           Mevcut iletişimleri güçlendirmek ve yenilerini kurmak; bu kapsamda, BM örgütleri ve uluslararası STÖ’ler ile işbirliği ve ortaklığı genişletmek,

–           BM kuruluşları ve uluslararası STÖ’ler arasında sosyal çalışma, değerler, ilke ve yöntemlerle ilgili bilgi ve kuramsal bilgileri uygulamada ve kuramda yaygınlaştırmak,

–           Ortak hedefler peşinde sosyal çalışma eylemlerini, politikalarını ve başarılarını vurgulamak,

–           BM etkinlikleri, hedefleri, programları ve kampanyaları hakkında sosyal çalışmacılar ve sosyal çalışma örgütlenmeleri ile okullar arasındaki bilgileri yaymak.

Aynı belgeye göre, Sosyal Çalışma ve Sosyal Gelişim için Küresel Gündem oluşturan BM Cenevre Ofisi 2012’de Uluslararası Sosyal Çalışma Konseyi (ICSW) ile birlikte uluslararası sosyal örgütlenmelerle (IASSW ve IFSW) birlikte ortak bir politika geliştirmiştir. Bunun adı Sosyal Çalışma ve Sosyal Gelişme İçin Küresel Gündemdir. Gündem şöyle formüle edilmiştir: Bu girişim toplumlarımızın büyük zorluklarına yönelik ortak eylem için ortak bir temel oluşturuyor ve mesleğimiz [social work] ve sonrasında ilgili sosyal konuları belirliyor. Küresel gündem, sosyal çalışma için, sosyal ve ekonomik eşitliği, insanların onurunu ve değerini, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirliği ve insan ilişkilerinin önemini arttırmaya yönelik güçlü bir üzerlenmedir (taahhüttür), görevlendirmedir.

DSÇG belgisinde dile getirilen konu, Sosyal Hizmet ve Sosyal Gelişim için Küresel Gündemin amaçlarına göre iki yıl için belirlenmiştir. “Toplumu çevresel sürdürülebilirlik için özendirmek” (Promoting Community and Environmental Sustainability). Bu konu, 2017 ve hatta 2018 yıllarında Cenevre’deki BM’de Dünya Sosyal Çalışma Gününün ana başlığı olarak tutulacaktır. Çünkü toplumu canlı tutmak ve çevresel sürdürülebilirlik kısa süreli bir hedef olamaz; kısa sürede gerçekleştirilemez. Hatta sosyal çalışma için sonsuz bir mesleki hedef olarak görülmelidir.

BM Cenevre DSÇG Bildirisi “sosyal çalışma topluluğu” diyerek özel bir kavram kullanmıştır (Social Work Community). Bu deyişe dikkat çekilmelidir. Sosyal çalışma mesleğini uygulayan takım bir topluluk olarak görülmelidir. Sosyal çalışma uygulamalarında, yani bu mesleğin uygulamalarında sosyal çalışmacı yalnız değildir. Nasıl ki sosyal hizmet uygulamalarında hiç yalnız değildir, sosyal çalışma uygulamalarında da yalnız değildir. Ancak sosyal çalışma topluluğu sosyal hizmet topluluğu (çalışma çevresi) kadar geniş değildir. Sosyal çalışmacının yanısıra sosyal çalışmacı ile birlikte sosyal çalışmaya katkı veren başka belirli meslekler de vardır. Yerine göre hekim, psikiyatr, psikogun yanısıra yaşlı bakım elemanı, engelli bakım elemanı, gençlik destek elemanı, kadın destek elemanı, uluslararası sosyal çalışma elemanı, göçmen destek elemanı gibi çok değişik sosyal hizmet alanlarında sosyal çalışmacı ile birlikte, onunla bir bütün olarak çalışan meslek elemanları hepbirlikte sosyal çalışma topluluğunu oluştururlar.

Yapılan herhangi bir sosyal hizmet etkinliğinde sosyal çalışmacının olmaması sözkonusu olabilir. Başka birçok meslek de, branş da, ücretli ya da gönüllü çok farklı mesleklerden insanlar da sosyal hizmet yapar, sosyal hizmet etkinliğini gerçekleştirebilir. Oysa, sosyal çalışmacının rol almadığı bir sosyal çalışma uygulaması sözkonusu olamaz. Sosyal çalışmacı sosyal çalışma uygulamasında yalnız da, yardımcı ve destek meslek elemanlarıyla birlikte de rol alabilir. Birlikte olunduğu zaman, birlikte olunduğu içindir ki sosyal çalışma topluluğundan ve topluluk çalışmasından sözedilmektedir.

2017 Cenevre DSÇG Bildirgesi tüm dünyada sosyal çalışma topluluklarını belirtilen iki ana konu üzerinde birleştiren geri plandaki etmenleri de şöyle özetlemiştir:

  • Çevresel bunalımlar,
  • Sosyal bunalımlar,
  • Sürdürülebilir kalkınma hedefleri,
  • Sosyal çalışma.

Çevresel ve sosyal bunalımları açmaya burada herhalde gerek yok. Bunlar herkesin içine bulunduğu konuma göre farklı da olsa yaşadığı bunalımlardır. Her toplumda ve toplulukta sözkonusudur.

Sürdürülebilir kalkınma hedefleri 2015 yılının Eylül ayında BM Genel Kurulunda “Dünyamızı Değiştirme: Sürdürülebilir Kalkınma İçin 2030 Gündemi” çalışması için oluşturulan ve kabul edilen 17 Sürdürülebilir kalkınma hedefi ve buna bağlı toplam 169 hedefe işaret etmektedir. (Bu yazının boyutunu aşacağı için bu 169 hedefe burada giremiyoruz.)

Dört numaralı “sosyal çalışma” maddesi ile de vurgu yapılmak istenen, 1990’lı yıllardan bu yana, sosyal çalışma topluluğu içinde sosyal çalışma ile çevre sorunları arasındaki sorunlu bağlantılar üzerine giderek artan farkındalığa dikkat çekmektir.

Bu kapsamda, “eko-sosyal çalışma”, “yeşil sosyal çalışma” ya da “ekolojik sosyal çalışma” denebilecek bir mesleki çalışma türü yeni bir paradigmayı, yeni bir modeli gösteriyor. Bu da, insanlarla yeryüzündeki doğal kaynaklar arasındaki ayrışmaya dayanan ve daha önceki yıllarda savunulan ve yaşanılan “insan-merkezcilik”ten geri adım atılması gerekliliğidir. Bildiride bu doğal kaynakların, insan türünün sürdürülmesi için sadece bir araç olduğu belirtiliyor. Sosyal çalışmacıların çevresel konuları izlemesine ve bu çalışmalara geçit vermesine, insan toplulukları arasındaki ilişkilerin anlaşılmasını derinleştirecek yenilikçi yaklaşımlar geliştirilmesine dikkat çekiyor. Bu önemlidir.

Bu açıklama sosyal çalışma düşüncesinin zenginleştirilmesi yönünde bence bu yılki DSÇG kapsamında geliştirilen en önemli ve değerli düşünsel katkıdır. Öyle ki, sürdürülebilir kalkınma terimi, herkesin bildiği gibi, daha 1987 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yapılan çalışma sonunda hazırlanan raporda ilkkez tanımlanmış ve 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Jenario kentinde yapılan ve zamanında büyük ses getiren Çevre ve Kalkınma Konferansının ana gündem maddelerinden birini oluşturmuştur (3-14 Haziran). Öyle ki fiziksel çevre kastedilerek, bu “Rio Konferansı”na o tarihlerde “Yeryüzü Doruğu” adı da verilmişti.

Daha 1980’li yıllarda fizik çevre için gündeme gelen çevresel sürdürülebilirliğin 2017 yılında sosyal çalışma mesleğinin bakış ve hareket açısına alınması ilginçtir. Yeni bir mesleki yaklaşımın ve boyutun ortaya çıkarılmasına yöneliktir. Bu açıdan çok önemlidir.

Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ve refah seviyesini yükseltme çabalarını, çevreyi ve yeryüzündeki tüm insanların yaşam kalitesini koruyarak gerçekleştirme yöntemidir. Bu raporda da belirtilmiştir.

Sosyal çalışmaya son on yıllarda zaten katılmış ve katılması hayli geç kalmış olan bu sürdürülebilir çevre ya da çevresel sürdürülebilirlik yaklaşımı daha da ileri götürülmelidir.

Gönül ister ki sosyal çalışma fiziksel çevreye çalışma öznesi olan insan açısından göstermesi gereken özeni çoktan geliştirmiş, oturtmuş, içselleştirmiş ve hatta artık aşmış olmalı ve yeni bir söyleme ve belgiye geçmelidir.

Bizim, burada, DSÇG 2017’de dikkat çekmemizi gerektiren bir başka nokta, sosyal çalışma mesleği tarafından üstlenilmesi gereken en önemli görevlerden birinin de çevresel sürdürülebilirliğin sadece fiziksel çevre ile sınırlı kalmayıp sosyal çevre ile de zenginleştirilmesi anlayışıdır. İnsanın sadece içinde yaşadığı fizik çevre içinde değil içinde yaşadığı topluluk içinde de yabancılaşmadan ve yalnızlıktan kurtarılarak her insan için sürdürülebilir bir sosyal çevrenin oluşturulması sosyal çalışmanın kaçınamayacağı temel görevlerinden biridir de aynı zamanda. Bu yaklaşım artık sürekli gündeme alınmalı ve vurgulanmalıdır. Bu yaklaşım geliştirilmeli, sosyal çalışma öğrencilerine verilecek derslerde işlenmelidir. Özellikle günümüz karmaşık bilişim topluluklarında sürdürülebilir sosyal çevre çok sıkıntılı bir aşamaya gelmiştir. Sosyal çevreden kopuk bilinçsiz bir sosyal medya bağımlısı olan zaten fizik olarak yalnızlaşmış, sosyal medya marifetiyle daha da yalnızlaştırılmış insan için bugün sosyal çalışmanın seferberlik ilan etmesi gereken söylem, model, kuram ve uygulama bu olmalıdır: İnsan için sürdürülebilir sosyal çevre. Tüm topluma ve hatta ilgilendiği politikaya bile yalnızlaştığı ve kendi içine kapandığı bilgisayar ekranının arkasına saklanarak bakan yeni “toplumsal” insan, “sosyal insanlıktan” uzaklaşmış olmaktadır. Sosyal olamayan insan sosyal çalışmacı olabilir mi? Sosyal olamayan insan sosyal sorunlarını aşabilir mi?

Sosyal çalışmacılar için çevre kavramı mutlaka artık geniş görülmeli ve kuşkusuz insan için düzende tutulması gereken fizik çevre ile ilgili sorumluluk unutulmadan ve onun üzerine oturtup kurgulayarak oluşturulmuş bir sürdürülebilir sosyal çevre konusu sosyal çalışmacılar için gündeme alınmalıdır.

Umalım ve bekleyelim ki, gelecek yılların DSÇG’lerinin birinin ana belgisi bu olsun. Bilişim Toplumlarının İnsanları İçin Sürdürülebilir Sosyal Çevre!

(20 Mart 2017, Ankara)

*

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir