SOSYAL HİZMETLER ALANINDA ÖNLİSANS AÇIKÖĞRETİM VE ARA ELEMANLAR 2011

Prof. Dr. İlhan TOMANBAY
Hacettepe Üniversitesi
Sosyal Hizmet Bölümü
Öğretim Üyesi
i.tomanbay@gmail.com

17 Eylül 2011 Cumartesi günü Sosyal Hizmet Uzmanları Derneğinde yapılan sosyal hizmetlerde açıköğretim eğitimiyle ilgili verimli toplantının bir yerinde, önlisans (iki yıllık öğretim) ve ara meslek elemanları konusunda bir yazıyı hemen o gece yazacağımı söylemiştim. O gece başladım, ancak yazı uzadıkça uzadı. Geciktim. Hemen, kendisinden de yayınlaması için onayını dilediğim sevgili Kemal Gökcan dostumuza yolluyorum. Çok uzun olduğu için yayınlar mı bilemem. Ancak, bu yazı üzerine görüşlerinizle yazıyı daha da geliştirmeyi düşünüyorum. Yazı kısa sürede acele yazıldığı için fiziksel yanlışlıklar taşıyabilir. Bu nedenle buradaki düşünceler, her türlü eksiklikler, yanlışlıklar ve getirdiğim öneriler üzerine görüşlerinizi herhangi bir yolla bana iletirseniz çok sevineceğim. Yazıyı görüşlerinize göre biçimlendireceğim. Teşekkürlerimle… İlhan Tomanbay

İÇİNDEKİLER

Önsöz

Giriş

Önce Kavram Kullanımı

Açıköğretim Önlisans Programının Kurulmasıyla Taşınan Kaygılar ve Yapılan Değerlendirmelerden Birkaç Örnek

Sonra Genel Giriş Bilgileri

Örgün Öğretim ve Açıköğretim Nedir?

Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Hizmetler Programının Kısaca Tanıtımı

Ara Eleman Nedir?

Sosyal Hizmet Alanlarında Ara Elemanlar Kimler Olabilir?

Sosyal Sekreter

Sosyal Yardımcı

Sosyal Bakıcı

Çocuk Bakıcısı/Bakıcı ana

Yaşlı Bakıcısı

Engelli Bakıcısı

Gençlik Yardımcısı/Gençlik Sorumlusu/Gençlik Animatörü

Kadın Yardımcısı/Kadın Sorumlusu

Açıköğretim ve Sosyal Çalışmanın İnsana Dönük Yüzü

Sonuç

Öneriler

Ek: Konuyla İlgili Tartışmalardan Örnekler

Kaynakça

ÖNSÖZ

Türkiye’de son yıllarda bir süreç yaşanıyor. Hızla her üniversitede “sosyal hizmet” ya da “sosyal hizmetler” bölümleri (lisans düzeyinde), programları (önlisans düzeyinde) açılıyor. Bunun yanısıra örgün öğretimin yanı sıra açıköğretim program ve bölümleri de açılmaya başlandı ve bu süreç denetimsiz (Bu denetim ile akademik denetim kastediyorum) hızlanacak; öyle görülüyor.

Bugün sosyal hizmetler alanında açıköğretim olur mu olmaz mı diye tartışan sosyal hizmet çıkışlı elemanlar açıköğretim ve önlisans öğretimi konusunda bilgili değillerdir. Hatta açıköğretim alan öğrencilerin de bilgili olmadıkları yazı ve yakınmalarından görülüyor, Bu yazı onlara önlisans ve ara elemanlar konularında bilgilendirmek amacıyla da yazılmıştır.

Dünyada sosyal hizmetler alanında lisans düzeyinde de önlisans düzeyinde de yükseköğretim kurumları bol miktarda vardır. Sosyal çalışma mesleğinde açıköğretim kurumları da vardır. Sosyal hizmet öğretimi açıköğretimle olmaz, bu meslek açıköğretimle yapılamaz demek gericiliktir. Önemli olan, açıköğretimin, (a) sosyal çalışma mesleğinin uygulama ve disiplin özelliklerine, (b) toplumun gereksinimlerine ve yapısına ve (c) bilişim teknolojisinin olanaklarının insana uygun kullanımına titizlik gösterilerek düzenlenmesidir. Bu da inanıyorum ki her ilgilinin isteğidir. (Açıköğretimin yurtdışında nasıl olduğu ve Türkiye’de nasıl olması gerektiği ayrı bir yazının konusudur.)

Şu vurgulanmalıdır: Bu hızlı bölüm ve programlar açma süreci doğaldır, çünkü, toplum değişir ve toplumda sosyal sorunlar çığ gibi artarken bu sosyal sorunlarla ilgili meslek elemanı yetiştiren ve uzun yıllardır tek başına varolan bir sosyal hizmet bölümü kendisini toplumun gelişen koşullarına uygun olarak üretememiştir. Sosyal hizmetlerin akademik boyutta gelişmesi sürecine sahip çıkamamış, onu yönetememiştir. Toplumu ve sorunları kucaklayamamıştır.

Toplum siyasette olduğu gibi her alanda, akademik alanda da, örgütlenme düzeyinde de boşluk kaldırmaz. Günün çözümleriyle boşlukları doldurur. Boşluklar, aslında hiçbir akademik gelişme süreci için tasvip edilmeyen bir biçimde hızla doldurulmaktadır. Bunun sorumluluğunu, süreci yönetemeyen, geleceği göremeyen, dolayısıyla planlayamayan, strateji belirlemekten uzak kalanlar oturup düşünmelidirler. Sosyal sorunlar çözümlerini pek de istemediğimiz bir modelle doldurmaktadır, ancak bu kaçınılmazdır. Bu engellenemez ve küsüp sırt çevrilecek bir olay da değildir. Binlerce genç bu öğretim kurumlarından yetişme sürecine girmişlerdir.

Bugüne değin yeni yükseköğretim kurumlarının açılmasına uzak kalanlar, hatta engelleyenler, bugün hala engelleme ya da görmezden gelme tavırlarını sürdürseler de, üzücü de olsa bu yükseköğretim kurumlarının açılma süreci yaşanacaktır.

Gerçekten “sosyal hizmet” öğretimi görenler bu ülkenin insanları ve bu mesleğin elemanları olarak, yardım istendiği ölçüde bu sürece olumlu anlamda müdahale etmek, hataların azaltılmasına, doğruların arttırılmasına katkı vermek durumundadırlar. Bugüne değin, yıllarca, görmezden gelerek ve engelleyerek bugünün gelmesi engellenilebilmiş midir ki, bundan sonra açılan okulları görmezden gelerek ve engellemeye çalışarak bu süreç durdurulabilsin. Geçmişi irdeleyerek, aynı hataları yapmadan geleceğin yeniden yapılandırılmasında etkin rol almak varolma sorumluluğumuzdur. Toplumsal gelişmeyi reddedemezsiniz. Ya bu gelişmeye katılır rol alırsınız ya da geride kala kala yokolur gidersiniz. Toplum yürümektedir. Hem de açılan her bir bölümde ya da programda sayıları hızla artan toplumun geleceğini oluşturacak olan genç beyinlerin toplum adına en iyi bir biçimde yetişmelerinin sorumluluğunu duyarak; onları görerek…

Burada gelişme ile ilgili tüm sorunlar tartışılmamaktadır. Sadece, sosyal hizmetler önlisans programlarına bir yeniden yapılanma önerisi geliştirilmiştir. Onun da, bugünkü ve gelecek başlangıçlar için ilgili yönetici ve öğretim elemanlarının ortak kabulü olursa gerçekleşebilecek bir öneri olduğunun bilincinde olarak bu yazı yazılmıştır. Burada iyiniyetle gözetilen amaç Türkiye’de sadece başarılı ve etkin bir sosyal çalışma öğretiminin geliştirilebilmesidir.

GİRİŞ

2008 Yılında Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesinde bir önlisans programı açıldı. Adı: Sosyal Hizmetler Programı. Mevzuata uygun, bütün dünyada örnekleri olan, kendine özgü ve Türkiye’de ilkkez açılmış bir bölüm. İlk deneyim. Sosyal hizmet ailesi içinde ilk günden büyük gürültü kopardı. Konu üzerinde bilgisizlik olduğu kadar, uzun yıllar kapılarını kendisiyle ilgili tüm gelişmelere kapalı tutan bir bölüm olarak Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü bu kapalılığının ve hazırlıksızlığının da rolü var. Kendisi dışında sosyal hizmetlerle ilgili ortaya çıkan gelişmelere zamanında etkin ve olumlu müdahalede bulunulamadı. Kendisi dışında ne yapılıyorsa olmazcı, kapatmacı, kavgacı ve hırçın yaklaşımlarla konuyla ilgili kamuoyu daha da bir belirsizliğe ve kavgaya sürüklendi. Konu üzerinde özellikle gençler arasında gereksiz tartışmalar yaşandı ve yaşanıyor.

Oysa bu gelişmelerin tümü doğaldır. Toplum ehil olanların zamanında harekete geçerek doldurmak istemediği ya da dolduramadığı boşlukları kendi yapılanması içinde doldurur. Toplum sürekli olarak, siz getirmezseniz, kendi yarattığı düzenekleriyle gelişmektedir, gelişecektir. Buna engel olunamaz.

Bu saatten sonra gerekli olan ve “duayen” bir meslek grubuna yakışan, kendisine karşın ve kendisi dışında ortaya çıkan kurumsal ve toplumsal gelişmeleri, bireylerin (öğrencilerin), grupların (gençlik gruplarının ve ailelerinin), toplulukların (bölüm ve programların açıldığı yerleşimlerin) ve toplumun yararı ve çıkarı doğrultusunda daha iyiye gitmelerini sağlayacak olumlu müdahalelerde bulunmaktır. Bunun yolu da yeni açılan bölüm ve programlarla işbirliği ve eşgüdüm içinde, gerginlik yaratmadan çalışmaktır. Çünkü destek ve hizmet bekleyen kesim insan, kitle toplumdur. Bunun ikisi de sosyal çalışma mesleğinin temel iki ögesidir. Sosyal çalışma bu çalışma alanlarını boş bırakamaz. Bırakırsa kendisi işlevsizleşmeye başlar.

AÇIKÖĞRETİM ÖNLİSANS PROGRAMININ KURULMASIYLA TAŞINAN KAYGILAR, YAPILAN DEĞERLENDİRMELERDEN BİRKAÇ ÖRNEK

Açıköğretim önlisans programının kurulmasıyla taşınan kaygılar, yapılan bilgidışı yorumlar sözel boyuttan çıktı, internet sitelerine taşındı. Örnekler:

 “ARKADAŞLAR BU YIL ANADOLU ÜNİVERSİTESİ İKİ YILLIK SOSYAL HİZMET BÖLÜMÜ AÇMIŞ, MESLEĞİN GELİŞİMİNDE NERELERE VARILABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜN, 145 PUAN AL SOSYAL HİZMET UZMANI OL, VE MESLEKLE İLGİLİ KİMSENİN HABERİ YOK. BU KADAR KOLAYMI SOSYAL HİZMET UZMANI OLMAK, TAMAM MESLEK ELEMANI AZLIĞI BAHANESİ FALAN OLABİLİR AMA 4 YILLIK ÖRGÜN BÖLÜMLER AÇILIYOR, YENİ YENİ gerçekten üzüldüğümü belirtmek istedim. SHU A.K.: (http://www.rehabilitasyon.com/ct/Sosyal_Hizmet_Uzmani/Forum/post/ANADOLU_UNV__IKI_YILLIK_2__ACIKOGRETIM_SOSYAL_HIZMET_BOLUMU-39633) (Erişim. 18 09 2011)

“bu haberi okuyunca insanın üzülmemesi elde değil. okadar 5 yılemek verelim adamalr 2 yılda shu olsunalr ve hemde evde oturudğu yerden kıtapalrını okuyarak..bu kadrınada pes artık. dernekle sorumlu olan sayın yetkılıler lütfen konuya dayarsız kalmayın. yazılı girşimlerde bulunulsun.aksi halde durum vahim..” SHU H.K. (agy)

“ben bu yıl a.ö sosyal hizmetler okucam ne yani biz torpilli mi oluyoruz siz okulda aynı dersleri görüyosunuz bizde evde KENDİMİZ yardm almadan çalışıyoruz ayrıca konuyu bilmiyosunuz tamamen uzman olmak için 4 yıl okuman lazım öyle 2 yıllık okuyup olamıyosun lütfen bu konu hakındaki yaklaşım yanlış ve bize hakaret…” (Bilinmiyor. E.) (agy)

“Arkadaşlar Emine hanımın da belirttiği gibi,sosyal hizmet uzmanı/sosyal çalışmacı ünvanı almak için lisans programını btrmk gerekyr, belirttiğiniz bölüm mezunları bu ünvanı alamaz yardımcı pozisyonunda olucak…endişeler yersiz…kolay gelsin…” (SHU S.D.) (agy)

Sosyal Hizmet Uzmanı H.D. “arkadaşlar avrupada sistem böyle çalışıyor… iki yıllık mezunlar var ve bu meslek elemanları yardımcı statüsünde olmaktadır. yani sosyal hizmet uzmanı değil veya sosyal çalışmacı her ne isek o olmuyor yani… yani bu bölümü seçecek olanlar şimdiden şuna kapılmasın, anladığım kadarıyla iki yıllığına okurum ve 5 yıllık okuyanlardan daha uzman olurum mantığınyla hareket etmesinler…. uzun bir süre önce sınıf öğretmenleri için haklarının ilerleyen zamanlarda alınabileceğini taa 2005 yılında söylemiştim ve çok tepki toplamıştım ama son çıkan genelgeyle bazı sınıf öğretmenlerinin özel eğitime tabi tutulanları kastediyoru mağdur etmektedir…. yani 2 yıllık sosyal hizmeti açıköğretimden okuyanlara ve okumak isteyenlere şunu söylüyorum… -ki yıllar beni haklı çıkaracak eminim– siz yardımcı eleman olacaksınız ve bunun içeriği zamanla doldurulacak bunu bilerek tercih yapmanız hayatınızın ileriki dönemleri için çok önem taşıyacak bu bir uyarı değil bu dostane bir ileri görüştür umarım ileride mağdur olmazsınız…. çünkü ülkemizde önce hak verilir ve sonra alınır ardından siz kazanılmış hak diye yıllarca şurada burada söylenip durursunuz gerçekler bu ve benzeri durumlardan ibaret emin olun…. herkese hayırlısı olması dileğiyle…. ayrıca yakında shu/ sosyal çalışmacı açığı da kalmayacak çünkü yaklaşık 9 bölümün mezunları yakında iş saflarına katılacak.” (agy)

Sosyal Hizmet Uzmanı A.B: “merhaba arkadaşlar bende anadolu üniversitesi sosyal hizmetler 1.sınıf öğrencisiyim bu kadar kızmayın her bölüm ve uzantısı farklıdır ve sosyal hizmetleri bitirince sosyal hizmetler uzmanı olmuyorsunuz öyle birşey yok saçmalayın gerekli biligleri iyice okuyun ondan sonra yazın 2 yılı bitirdikten sonra 4 yıla tamamlamak zorundasınız sosyal hizmetler uzmanı olamak içinde kpss’ye girip çok iyi bir puan almanız gerek size okulu bitirinde sosyal hizmetler uzmanlığı ünavanını verelim demiyorlar onu olmak için mücadele etmek gerek herşey okunduğu gibi kolay değildir hayat mücadele etmek demektir.” (agy)

“[ 20-10-2009 ]yardımcı eleman olarak 2 yıllık sosyal hizmet mezunlarını bekliyoruz. daha iyi bir çalışma ve sosyal hizmet için…” (agy)

Sosyal Hizmet Uzmanı T.S: “arkadaşlar 2 yıllık sosyal hizmet bölümündeki kitaplara baktım bize yakın dersler var ama genelllikle büro yönetmi üzerine. yani artık kırtasiye işinden kurutulup mesleğimizi tam anlamıyla yapacaz gibi geliyo. uygulama ve saha çalışmasına daha çok zaman ayıracaz, verilen dersler bunu gösteriyo. herkese slm” (agy)

F.Ç: “ARKADASLAR MERHABA GÖRUSLERİNİZE SAYGI DUYUYORUM VE SİZLERİN BİLGİ BİRİKİMİNE SIGINARAK BİŞEY SORMAK İSTIYORUM SOSYAL HİZ.ÖRGÜN OKUYANLAR STAJ YAPIYO YADA YAPACAKLARDIR PEKİ SİZCE ACIKÖGRETİMDE NASIL OLUCAK YADA OLUR EGER BU KONUDADA GÖRUS VE FİKİRLERİNİZİ PAYLAŞIRSANIZ MEMNUN OLURUM SİZLEREDE BASARILARR” (agy)

“bilgilendirirmisiniz acaba bu konuda bizleri. okuyan arkadaslar yardımcı olabilirmi acaba. sosyal hizmetler acık oğretim yazmalımıyım” (agy)

Sosyal Hizmet Uzmanı Y.Y: “yazdıgınız yorumlar çok saygısızca başkada birşey demiyorum ….” (agy)

Sosyal Hizmet Uzmanı E.D: “EĞİTİMİN BU KADAR YOZLAŞTIĞI,MESLEKLERİN BİRBİRİNE GİRDİĞİ BU ÜLKEDE 2 YILLLIK SOSYAL HİZMETE ŞAŞIRMAMAK LAZIM…ARADKİ FARK MESLEĞE BAŞLANDIĞINDA ORTAYA ÇIKIYOR…TIPKI AÖF OKUL ÖNCELERİ İLE 4 YILLIK FAKÜLTE MEZUNU OKUL ÖNCESİ ÖĞRETMENLERİ ARASINDAKİ BAŞARI FARKI GİBİ” (agy)

Öğrenci M.B: “Herkes kendince birşey ler başarmaya çalışıyor yaşadığımız ülke de malasef ki işsiszliğin yanısıra bir de örgüncüler,açıköğretimliler diye bir de sizler ayırım yapmayın lütfen.Bırakın da herkes neyi başabilecekse onunla ilgilensin.BİRAZ DAHA HOŞGÖRÜ VE SAYGI…………” (agy)

Öğrenci N.T: “neden bukadar vahım bır durummus gıbı algılandı bu ıkı yıllık anlamadım ben.ıkı yıllık acık ogretım okuyanlar sosyal hızmet uzmanı olmuyor zaten.ayrıca denmıskı evlerının rahatında kıtap okuyarak uzman olacaklar…keske benımde sızın gıbı okula gıtme sansım olsaydı ayrıca okula gıderek mı okumak kolay yoksa senede ıkı kez sınava gırerek koca koca kıtaplara calısmak mı?acık ogretımın bukadar kucumsenmesıne uzuluyorum herkezden cok harc yatırıyoruz ne ogretmen var ne okul var kendı cabamızla okumaya calısıyoruz bıde ustune belkıde ılerde meslektas olacagımız ınsanlar tarafından kucumsenıyoruz” (agy)

Sosyal Hizmet Uzmanı A.B: “neslihan hanım,kesinlikle size katılıyorum,bende açıköğretim sosyal hizmetleri okuyorum son sınıfım,bu tepkilere,küçümsemelere anlam veremiyorum,eğer örgün öğretimdeki meslektaşlarımızda bizi küçümserse diğer bölümdekiler hayli hayli küçümser,o zaman örgün öğretimdeki arkadaşlarla yer değiştirelim anlasınlar açıköğretimin ne kadar zor olduğunu,okula gitmiyoruz,ders anlatan hocamız yok,yılda iki kere sınava giriyoruz neymiş açıköğretim kolaymış,bir kere bizim yatırdığımız harcımız yeterde artar bile,şunuda bilin arkadaşlar”gülmeyin komşunuza gelir başınıza” (agy)

Bunlar gibi kararsızlık, bilgisizlik, dehşet, kaygı, umutsuzluk ya da yanlış umutlar içeren yazılar facebook gibi diğer sosyal sayfalarda da görülüyor ve gereksiz ve temelsiz bir tartışma hala sürüyor. Burada görüşlerini yazan gençler, kuşkusuzdur ki, kendilerine en iyisini düşündükleri bir gelecek arıyor, duyarlı davranıyor ve doğru bilgilere ulaşmak istiyorlar. Bu bilgilendirmeyi zamanında sağlıklı diyaloglarla yapamadık. Kusurluyuz.

Durum hiç de tartışmalarda görüldüğü gibi karışık ve yanlış değil.

(NOT: Bunlar gibi daha pek çok farklı görüşler, korkular, yılgınlıklar ve tartışma örnekleri var. Giriş kısmını çok uzatmamak için, genel bir fikir alabilmemiz için bu kadarını buraya aldım. Diğer örnekler yazının sonuna koyulan ek bölümündedir.)

ÖNCE KAVRAM KULLANIMI

Türkiye’de bugün ilgili mesleğin okullaşmada iki adı görülüyor. Sosyal Hizmet Bölümü ya da Sosyal Hizmetler Bölümü. Türkçe baktığımız zaman bu iki kavramın birincisi tekil, ikincisi onun çoğulu olarak görünüyor. Ancak durum öyle değil. Doğaldışı!

Önce doğrusu: Mesleğin alındığı ABD’de mesleğin adı “social work” olarak kullanılıyor. Bunun Türkçesi birebir çeviriyle “sosyal çalışma” oluyor. “Sociala work” adlı mesleğin çalışma ve etkinlik alanlarına da “social services” deniyor. Görüldüğü gibi çoğul yazıldı. Türkçesi, birebir çeviriyle “sosyal hizmetler”. “Sosyal hizmetler”in tekili “sosyal hizmet”, yani birebir çeviriyle “social service”.

Türkçe’de yerleştirilen kullanım biçimi: Mesleğin adına “sosyal hizmet” deniyor. Yani, “social work” yerine “sosyal hizmet”… Mesleğin etkinlik alanları için de “sosyal hizmetler” terimi kullanılıyor. Yani, bunu anadili İngilizce olan biri çevirecek olsa mesleğin adını, “social work” olarak değil de “social service” olarak çevirecek. Aile, çocuk gibi birtek “social work” alanını ifade etmek istese onu da Türkçe’ye “social service” olarak çevirmek zorunda. Alanları anlatan “sosyal hizmetler” terimini de “social services” olarak çevirecek. Meslek “social service”, alanlar “social services” olunca da çeviri ve algılama güçlüğü başlayacak. Oluyor zaten.

Türkçe’deki doğal anlamıyla baktığımızda da “sosyal hizmet” “social service”dir ve “social service” meslek adı olamaz. Ve işte Türkiye’de ilk düğmeyi yanlış iliklediğimiz için “sosyal hizmetler” bölümleri açılıyor ve bu meslek adı değil. O zaman, “sosyal hizmet bölümleri” mesleği, “sosyal hizmetler” bölümleri mesleğin alanlarını mı öğretiyor. Hayır. İkisi de “social work” ve “social services”i birlikte, iç içe öğretiyor. Ve öğrencilere sosyal hizmet ve sosyal hizmetleri ayrı anlamlarda öğretmeye başladığımız için de öğrenen herkesin doğal olarak anlaması ve kavraması güçleşiyor.

Bu nedenle, ben bu yazıda “social work” anlamını kullandığım zaman “sosyal çalışma”, “social service” anlamını kullandığım zaman “sosyal hizmet”, “social services” anlamını kullandığım zaman da “sosyal hizmetler terimlerini kullandım. Sanırım daha anlaşılır oldu. Meslek ile alan/ları ifade ederken anlamlar karışmasın diye. Türkçemiz yoksul değil!

SONRA GENEL GİRİŞ BİLGİLERİ

  1. Bugün Türkiye’de sosyal hizmet olarak adlandırılmış bulunan, İngilizcesi social work olan meslek, toplumdaki sürekli ya da geçici dönemde herhangi bir sorun yaşayan kişi, grup, aile, ve toplulukların sorunlarının çözümü, onları, sorularıyla başedebilen, sorunlarını aşabilen, üstesinden gelebilen, gelemedikleri taktirde de sosyal desteklerle bu sürece katkı veren, bilimsel bilgi, beceri ve insan değerlerine dayalı profesyonel bir meslektir.
  2. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Hizmetler Programı kavramında adı geçen sosyal hizmetler, İngilizcesiyle “social services”, “social work” meslek adına uygun çeviriyle sosyal çalışma mesleğinin varlığını borçlu olduğu, geniş etkinlik alanlarını tanımlayan bir kavramdır. Örneğin, özel gereksinim grupları içinde yeralan aileden çocuğa, gençten yaşlıya, kadından engelliye, hastadan tutuklu ve hükümlüye, alkolikten uyuşturucu kullanana… vb. kadar çeşitli sorun ya da nüfus grupları sosyal çalışma mesleğinin etkinlik alanları olarak genel anlamda sosyal hizmetlerdir.
  3. Türkiye’de ilk sosyal çalışma meslek elemanını yetiştiren ilk yükseköğretim kurumu 7355 sayılı yasaya dayanılarak o zamanki adıyla Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde açılmış, 1961 yılında öğrenime başlayan özgün adıyla, Sosyal Hizmetler Akademisi idi. 1965 yılında ilk mezunlarını verdi. 1983 yılında YÖK düzeninin başlamasıyla Sosyal Hizmetler Yüksekokulu adını alarak Hacettepe Üniversitesi bünyesine alındı. Bu arada 1967 yılında Hacettepe Üniversitesi bünyesinde açılmış ve 16 yıl aynı meslek elemanlarını yetiştiren Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bölümü kapatıldı. Böylelikle o tarihlerde sayıların iki olan sosyal çalışma yükseköğretim kurumlarının sayısı bire indirilmiş oldu.
  4. 2003 yılına değin tekbaşına görev yapan Sosyal Hizmetler Yüksekokulu aynı yıl Başkent Üniversitesinde Sosyal Hizmetler Bölümünün açılmasıyla uzun yıllar sonra ilk kardeşine kavuştu.
  5. 2006 yılında da Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne bağlı olan Sosyal Hizmetler Yüksekokulu aynı üniversitenin İktisadi ve İdari bilimler Fakültesine bağlı Sosyal Hizmet Bölümü olarak yeniden yapılandırıldı.
  6. 2006 yılında YÖK tarafından tüm üniversitelere gönderilen bir yazıyla her üniversitede sosyal hizmet ya da sosyal hizmetler bölümler hızla açılmaya başlandı. Bugün sayıları 30 dolayındadır. Bunların arasında lisans düzeyinde açılmış bir açıköğretim sosyal hizmet bölümü de var.
  7. Bu süreç içinde Türkiye’nin ilk açıköğretim önlisans sosyal hizmetler programı da Anadolu Üniversitesi çatısı altında gerçekleşti.

Bu genel giriş bilgilerinden sonra ikinci ana konuya gelmeliyim.

ÖRGÜN ÖĞRETİM VE AÇIKÖĞRETİM NEDİR?

Konuyu gereksiz sonu gelmez tartışmalardan kurtarmak için konu ile ilgili mevzuattan hareket etmek istiyorum. 2547 Sayılı Yükseköğretim Kurulu Yasasının 3. Maddesine (değişik:3/4/1991 – 3708/1 Md.) göre, önce;

“d) Üniversite: Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim – öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan; fakülte, enstitü, yüksekokul ve benzeri kuruluş ve birimlerden oluşan bir yükseköğretim kurumudur.” Bu kapsamda önlisans öğretimi de vardır.

“r) Ön Lisans: Ortaöğretime dayalı, en az dört yarı yıllık bir programı kapsayan ara insangücü yetiştirmeyi amaçlayan veya lisans öğretiminin ilk kademesini teşkil eden bir yükseköğretimdir.” Anadolu Üniversitesindeki Sosyal Hizmetler Programı önlisans düzeyindedir.

“s) Lisans: Ortaöğretime dayalı, en az sekiz yarı yıllık bir programı kapsayan bir yükseköğretimdir.” Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmete Bölümü ve diğer sekiz dönemlik bölümlerin hepsi lisans düzeyinde kurulmuş bölümlerdir.

Örgün öğretin modelinde önlisans öğrenimi meslek yüksekokullarında yapılır. “ı) Meslek Yüksekokulu: Belirli mesleklere yönelik ara insangücü yetiştirmeyi amaçlayan dört yarı yıllık eğitim – öğretim sürdüren bir yükseköğretim kurumudur.”

Aynı maddenin “u” fıkrasına göre;

“u) Yükseköğretim Eğitim Türleri: Yükseköğretimde eğitim – öğretim türleri örgün, açık, dışarıdan (ekstern) ve yaygın eğitimdir.” Yani kurulan açık öğretim fakültesi ve buna bağlı bölümler bu yasa maddesinden yaşam bulmaktadırlar.

Şimdi de yasal temelde örgün eğitim ile açık öğretimin farkına bakalım. Aynı yasanın aynı maddesinden:

“(1) Örgün Eğitim: Öğrencilerin, eğitim – öğretim süresince ders ve uygulamalara devam etme zorunluluğunda oldukları bir eğitim – öğretim türüdür.” Buna göre lisans düzeyinde de olsa önlisans düzeyinde de olsa bu koşula uyan bölümler örgün eğitim yaparlar. (Aslında yükseköğretim düzeyinde buna öncelikli olduğu için örgün öğretim demek daha doğru olacaktır.) Fakültelere bağlı bölümler lisans, rektörlüklere bağlı meslek yüksekokulları önlisans bölümlerini barındırırlar.

“(2) Açık Eğitim: Öğrencilere radyo, televizyon ve eğitim araçları vasıtasıyla yapılan bir eğitim – öğretim türüdür.” hükmü de açık öğretimi anlatmaktadır. (Aslında buna da bugünün daha sok kullanılan kavramıyla açıköğretim demek (ve bitişik yazmak) daha doğru olacaktır. Çünkü üniversitelerde birincil etkinlik öğretim ve ona bağlı ondan kopmaz ikincil etkinlik eğitimdir. Zaten bugün açılan fakültelerde açık öğretim terimi kullanılmaktadır.) Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler Programı açıköğretim modelindedir.

(Bu arada lisans düzeyinde olup fakültelere bağlı yükseköğretim kuruluşlarına bölüm, önlisans düzeyinde olup meslek yüksekokullarına bağlı yükseköğretim kuruluşlarına program adı verilmektedir. Durum örgün öğretimde de açıköğretimde de aynıdır.)

Bölüm (lisans), ilgili fakülte kurulu kararı, rektörlüğün uygun görüşü ve YÖK Genel Kurulunun onayı ile kurulur.

Program (önlisans), yani, iki yıllık açıköğretim programı açıköğretim fakülte kurulunun , dolayısıyla dekanlığın kararı ve üniversite yönetim kurulunun, dolayısıyla rektörlüğün onaylarıyla kurulurlar ve durum Yükseköğretim Kuruluna bildirilir.

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ SOSYAL HİZMETLER PROGRAMININ KISACA TANITIMI

Üniversitenin WEB sayfasından alınan bilgilere göre, programın amacı; “halen sosyal hizmet alanında çalışan ancak konuya ilişkin akademik bir eğitim almamış olan bireylerin niteliklerini geliştirmek ve sosyal hizmetlerin örgütlenmesi ve uygulanmasında gereksinim duyulan yeni elemanları yetiştirmektir.”

Program üzerine şunlar eklenebilir: “Bu bölümde okutulan dersler yıllıktır ve bölümün öğretim süresi iki yıldır.”

“Uzaktan Eğitim sistemine göre öğretim yapan fakültelerin öğrencileri yılda üç kez oturumlu olarak sınavlara katılmaktadırlar. Ara, yılsonu ve bütünleme sınavı olarak gerçekleştirilen bu sınavlara öğrenciler bağlı oldukları büronun bulunduğu ilde katılırlar.”

“Programdan mezun olan öğrenciler ‘Sosyal Hizmetler Önlisans diploması’ alırlar ve sosyal hizmet alanında çalışabilirler.”

Ve bunlara ek olarak, “Bölümden mezun olan öğrenciler, ‘Meslek Yüksekokulları ve Açıköğretim Önlisans Programları Mezunlarının Lisans Öğretimine Devamları Hakkında Yönetmelik’ hükümleri uyarınca örgün veya Uzaktan Eğitim Sistemi ile öğretim yapan programlara dikey geçiş yapma olanağına sahiptir.”

Buraya değin tüm bilgiler mevzuat hükmüdür ve kimse karşı çıkamaz. Kurulamaz, açılamaz, hakları yok gibi söylemler duygusal tepkiler olmaktan kurtulamaz.

Şimdi gelelim aynı fakültenin tanıtım sayfasındaki ilgili bilgilere http://www.anadolu.edu.tr/akademik/fak_aof/) (Erişim: 18 Eylül 2011):

“Uzaktan öğretim, “öğrencinin iletişim teknolojilerinden yararlanarak öğrenmesini sağlayan” çağdaş bir uygulamadır. Gelişmiş ya da gelişmekte olan pek çok ülkede uygulanmakta olan uzaktan öğretim yoluyla, her yaş her gelir ya da her meslek grubundan insanın, üretkenliklerini yitirmeden, öğrenimlerini kendi hız ve kapasitelerine göre ayarlayarak, eğitimlerini sürdürdükleri bir sistemdir. Farklı mekanlardaki öğrenci, öğretim elemanı ve eğitim araçlarını iletişim teknolojileri ile bir araya getiren eğitim modellerini kapsayan uzaktan eğitim, çağın teknolojisinden yararlanılmasını sağlayan bir eğitim felsefesidir.”

Aynı sayfadan alınan bilgiye göre, dersler basılı ders malzemeleri ve televizyon yayınlarından yararlanmanın ötesinde, internet, bilgisayar destekli eğitim, videosunuş gibi gelişmiş teknolojileri kullanımıyla sürdürülmekte, “uygun bulunan bölgelerde” elektronik yollun yanısıra yüzyüze eğitim de verilmektedir.

Bu tümcedeki tek sıkıntı gerekli olan yüzyüze eğitimin neden tüm öğrencilere değil de “uygun bulunan bölgelerde” verilebildiğidir. Fırsat ve nitelikte eşitlik ve denge tüm öğrencilere aynı hizmetle verildiğinde sağlanacaktır.

Yukarıdaki satırlarda belirtilen “çağın teknolojisinden yararlanmasını sağlayan eğitim felsefesi” tüm dünyada sosyal hizmetleri de kapsamaktadır. Sadece Türkiye’ye bakarak sosyal hizmetlere uymaz yaklaşımı doğru değildir. Kaldı ki, aynı açık öğretim fakültesi altında, öğreniyoruz ki, Adalet, Bankacılık ve Sigortacılık, Büro Yönetimi ve Yönetici Asistanlığı, Çağrı Merkezi Hizmetleri, Dış Ticaret, Elektrik Enerjisi Üretim İletim ve Dağıtımı, Emlak ve Emlak Yönetimi, Ev İdaresi, Fotoğrafçılık ve Kameramanlık, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, İnsan Kaynakları Yönetimi, İşletme Yönetimi, Kültürel Miras ve Turizm, Laborant ve Veteriner Sağlık, Lojistik, Marka İletişimi, Medya ve İletişim, Menkul Kıymetler ve Sermaye Piyasası, Muhasebe ve Vergi Uygulamaları, Özel Güvenlik ve Koruma, Perakende Satış ve Mağaza Yönetimi, Radyo ve Televizyon Programcılığı, Sağlık Kurumları İşletmeciliği, Sosyal Bilimler, Sosyal Hizmetler, Spor Yönetimi, Tarım, Turizm ve Otel İşletmeciliği, Turizm ve Seyahat Hizmetleri, Yerel Yönetimler, Bilgi Yönetimi, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Eczane Hizmetleri, Gıda Kontrolü ve Analizi, İlahiyat, Kimya Teknolojisi, Tıbbi Laboratuar Teknikleri, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler, Adalet Mesleki Eğitimi, Deniz Kuvvetleri Meslek Eğitimi, Hava Kuvvetleri Meslek Eğitimi, Jandarma Meslek Eğitimi, Kara Kuvvetleri Meslek Eğitimi, Polis Meslek Eğitimi önlisans programları da bulunmaktadır ve bunların çoğu da önemli derecede uygulama (staj) olmazsa olmaz programlardır. Buraya birkısmı örnek olsun diye alınmışlardır.Bugün Türkiye’de 2010-2011 öğretim döneminde örgün ya da açıköğretim olarak öğrenci alan toplam meslek yüksekokulu sayısı 432, program sayısı 335’tir.

Açıköğretim fakültesinin temel amacı ilgili sayfada, “bünyesinde bulunan farklı iki yıllık ön lisans programları ile ülkemizin ihtiyacı olan nitelikli ara eleman açığını gidermek” olarak formüle edilmiştir. Ayrıca, “sistemde yer alan özel projeler (Kara, Hava, Deniz, Jandarma ve Polis Meslek Eğitimi Önlisans Programları) ile” halen çalışan yurttaşların eğitim düzeylerinin yükseltilmesine katkı sağlamaktır.

Bu paragraftaki ikinci tümce, “halen çalışan yurttaşların eğitim düzeylerinin yükseltilmesi”nin de açıköğretimin amaçlarından olduğu anlaşılmaktadır. Bu önemlidir. Bir bakıma, çalıştığı alanda kendisini yetiştirmek isteyen herkesin katılabileceği programlardır bunlar.

Ancak bu yazı kapsamında en önemli bilgi ilk tümceden gelmektedir: İki yıllık önlisans programları ile ülkemizin ihtiyacı olan nitelikli ara eleman açığını gidermek temel amaçtır ve bu amaç, yukarıda aktardığım mevzuat hükümleriyle çakışmaktadır.

ARA ELEMAN NEDİR?

Ara eleman, işlevsel olarak, bir mal ve hizmet üretim sürecinde o mal ya da hizmeti tasarlayan, planlayan, yatırımını yapan ve işleten meslekler ile mal ya da hizmeti gerçek anlamda üreten kişilerin sahip oldukları meslek ya da nitelikler arasında (üretici işçiler, hizmet elemanları…) bağlayıcı, destekleyici ya da yardımcı işlev taşıyan meslek elemandır. Her iki meslek grubu arasında, son değerlendirmede, bağ kuran, böylelikle, işin yürümesini, üretimin artmasını, hizmetin nitelikçe daha iyi olmasını sağlayan varlıkları yadsınamaz, vazgeçilemez meslek elemanlarıdır. Bu iki grup çalışanın arasında bir rol adlıkları için ara eleman denmiştir. Bundan başka bir anlam taşımaz.

Ara eleman teknik ve sosyal mesleklerin ikisinde de gerekli ve önemli bir elemandır. Mühendislik gibi teknik meslekler için bu meslek sahipleri ile (lisans ve lisansüstü okumuş) ustabaşları/ustalar/işçiler arasındaki bağı kuran ve rutin işleri yapan vazgeçilmez kişidir. Bunlara yasa ile genel olarak tekniker unvanı verilmiştir. Yöneticilik, işadamı gibi pozisyonlar ile sosyal çalışmacı başta olmak üzere benzer sosyal mesleklerde bu meslek sahipleri ile (lisans ve lisansüstü okumuş) onların ilgilendiği başvuranlar (müracaatçılar) arasındaki bağı kuran, ilişkileri kolaylaştıran ve onların yanında meslek uğraşları içinde rutin işleri yaparak işlerini kolaylaştıran vazgeçilmez kişidir. Bunlara yasa ile genel olarak meslek elemanı unvanı verilmiştir. Teknik meslekler düzleminde, planlayan ile üreten arasında, sosyal meslekler düzleminde, hizmet sunan meslek sahibi ile başvuran ilgili kişi (müşteri, başvuran, hasta, hizmet alan…) arasında gerekli bağı kuran, kurumsal bağlamda eşgüdüm kuran ve bunlarla ilgili işleri yapan kişidir. Aynen sosyal alanda da planlama ile üretim, nitelikli hizmet ile hizmet alımı arasında iletişim sağlayan, kurumsal düzlemde eşgüdümü kuran, bu çerçevede gerekli işleri yapan kişidir.

Ara elemanlar bir mesleğin dışarıya karşı görünen yüzüdür. Hastaların, müşterilerin, başvuranların ilk yüzyüze geldikleri kişilerdir ve bu yüzden bu yüzün “güzel” olması o mesleğin dışarıya, başvurana karşı izlenimi konusunda ilk anda olumlu (ya da olumsuz) bir görüntü, bir imgelem verecektir. Anlıyorsunuz ki, bu güzellikle kastettiğimiz nitelikli, düzenli, aksamayan bir çalışma ortamının sağlanmış olmasıdır. Bunun için de ara elemanların bilgili, çalışkan, insan ilişkilerinde kibar, güleryüzlü, dinamik, iletişim becerileri yüksek kişiler olması o mesleğin ve yanında çalıştığı mesleğin saygınlığını ve görünümünü büyük ölçüde etkileyecektir. Örneğin, bir tıbbi sekreterin gelen hastaya gösterdiği nitelik, bir oda arkasında bulunan ve hastanın tıbbi sekterden geçip yanına girdiği doktora güven içinde girmesini sağlayacaktır. Bir inşaat teknikerinin işine gösterdiği titizlik çalıştığı firmanın niteliğinin göstergesi olacaktır… Görülüyor ki, genel baktığımız zaman, bir toplumda ara elemanlar nitelikli oldukları sürece o toplumun görünümünü güzelleştiren ögelerdir. Bu nedenle denebilir ki, bir toplumda ara elemanlar o toplumun vitrinidir. Vitrin ne denli güzel (nitelikli) olursa içerisi üzerine o denli olumlu izlenim bırakacaktır.

Neden vitrin diyorum? Çünkü ara elemanlar tabanda çalışan daha çok sayıda insan ile ya da müşteri, hasta, başvuran gibi ilgili kitle ile hiyerarşik anlamda yukarıda ya da perde arkasında bulunan çok daha az sayıdaki meslek sahiplerinin arasında yeralan geniş bir katmandır ve vitrin genişliğindedirler. Geniş katmandan o dar katmana geçiş vitrin yanındaki kapıdan olur.

Ara eleman salt ilk izlenim olarak değil toplumsal mal ve hizmet üretiminde de en etkili kesimdir. Hiyerarşik olarak yukarıda bulunan az sayıdaki planlayıcı, geliştirici ve bu anlamda üretici olan meslek sahipleri ile tabanda bulunan ve işi sadece üretmek olan kesim arasında iletişim aracıdırlar. Bu iletişimin niteliği o işteki üretimin nicelik bakımından planlandığı kadar ve nitelik bakımından doyurucu, hatta gözkamaştırıcı mal ve hizmetin çıkarılmasında tam anlamıyla etkilidir. Mal ve hizmet üretiminin yeterli ya da yetersiz olması – tabii ki, tavandaki nitelikli yönetim, planlama ya da hizmet ile tabandaki üretim etmenlerine de bağlı olmak üzere diğer değişkenlere de bağlı olarak – özellikle ara elemanların çaba ve niteliklerine bağlıdır. Bu açıdan da toplumun üretici yüzünde de tavan ile taban arasında sinerji yaratacak enerji ögeleridir ara elemanlar. İşleri hızlandırabilirler, yavaşlatabilirler, verimlileştirebilirler, verimsizleştirebilirler. Çok şey onlara bağlıdır. Toplumun sinerji kaynaklarıdırlar.

Teknik ve sosyal alanda uzmanlık işleri yapanlar, planlayanlar çok ortalarda görünmezler, odalarındadırlar. Geneli oluşturan sokaktaki insanlarla fazla etkileşimleri yoktur. Planlama ile ya da başvuran bireylerle, hastalarla vb. ilgilenirler. Üreten büyük kesim de işyerlerinde, inşaatlarda, madenlerde, tarlalarda vb. dağılmış ve yoğun bir biçimde işlerine kapanmış durumdadırlar. Bunların arasındaki zor iletişimi kurarken bir yandan da toplumdaki çok geniş müşteri, hasta ya da başvuran kitlesine açık tek çalışan ögesi ara elemanlardır. Bu nedenle vitrindirler ve güzel donanmış olmak zorundadırlar.

(Ara elemanın bilgisunarda (internette) birbirinden kes yapıştır yöntemiyle alınarak birçok yerde kullanılmış olan “Meslek liselerinin, meslek yüksekokullarının, çırak okullarının veya halk eğitim merkezlerinin yetiştirdiği alt düzeydeki işçi” olarak cümlelenmiş tanımdaki alt düzeydeki işçi anlatımı tamamen yanlıştır. Bir, sigortalılık işlemleri dışında işçi değillerdir. Sigortalılık işlemleri çerçevesinde, avukatlık gibi birçok meslek mensubu da bu anlamda işçi statüsündedir. Oysa, burada kastedildiği gibi toplumsal statü anlamında işçi değillerdir. Kaba deyişle, işçilerle işverenler arasında yeralan farklı bir statünün sahibidirler. İki, bu yanlış anlatım, daha çok niteliksiz işçiyi (vasıfsız işçi) çağrıştırmaktadır. Nitelikli bir işçi de alt düzeyde değildir. Bu anlatım bozuk ve kabadır. Değiştirilmelidir.

(Üzüntü vericidir ki, bu tanım değiştirilerek Türk Dil Kurumu sözlüğünden alınmış görünüyor. Oradaki tanım, “Meslek liselerinin, meslek yüksekokullarının, çırak okullarının veya halk eğitim merkezlerinin yetiştirdiği işçi” biçimindedir. Bu diğer birçok sayfaya taşınırken yanlış bir ekleme yapıldığı görülmektedir. TDK tanımı doğru bir çerçevede yeniden yazması gereklidir.)

Teknik alanda, başlarında kaskla dolaşarak hizmetin aksamasız sürdürülmesini sağlayan kimseler, bilgisayar başında teknik resim çizen, biyoloji laboratuvarlarında çözümleme yapan kimseler ya da teknik sekreterler vb. teknikerler ara elemanlardır. Sosyal alanda şık giysileriyle, kimi mesleklerde ilginç tektip giysileriyle, beyaz ya da yeşil gömlekleriyle, fularlarıyla, bandajlarıyla çalışan sosyal elemanlar da ara elemanlardır. Bunlar sekreterlerdir, tıbbi sekreterlerdir, özel kalemlerdir vb.

Günümüz teknolojisi sosyal çalışma mesleği için de ara elemanları zorunlu kılmış ve sosyal çalışmacıları giderek yeni ara elemanlara işlerin hızlı akışı, nitelikli sürdürülmesi adına bağımlı kılmıştır.

Özellikle Türkiye’de sayıları sosyal sorun alanlarının olağanüstü ölçekte gerisinde kalan sosyal çalışmacılar ara elemanlara ençok gereksinim duyan meslek elemanlarından biri olmalıdırlar aslında. Çünkü o denli geniş bir çalışma ve etkinlik alanları vardır ki! Tüm bu işlerin altından topu topu birkaç bin aynı meslek sahibinin, üstelik tek bir meslek unvanına sarılarak kalkabilmesi düşte bile gerçekleşemeyecek birşeydir.

Ancak, bu birkaç bin sosyal çalışmacı da Türkiye’de bugüne değin, oturup, işlerini daha verimli kılabilmek ve daha yoğun ve etkili çalışabilmek için ne gibi düzenekle geliştirmeleri, ne gibi önlemler almaları ve hangi meslek elemanlarının desteklerinden yararlanmaları gerektiğini düşünmelerini sağlayacak bir tarihsel aşamaya, öyle görülüyor ki, henüz gelememişlerdir. Üzüntü vericidir ki, uygulamacılara öncülük yapması gereken kurumlar ve kuramcılar da onları bu yönde düşünmeye ve devinmeye yönlendirememişlerdir. Koşullar getirmektedir onları bu aşamaya. Kendi dışında yeralan dış ve iç güç odaklarının harekete geçmesiyle… Önlisans, yani kendi etkinlik alanlarında ara eleman yetiştiren yükseköğretim kurumlarının açılmasıyla… Bu meslek adına üzüntü verici bir durumdur.

Bir başka üzüntü verici durum da, bugün, 2011 yılında, genel kavram olarak sosyal yardımcıları bulunmayan bir mesleğin ve buna gerek duymayan sosyal çalışmacıların varlığıdır. Sosyal yardımcılar olursa mesleğimizi elimizden alırlar diye düşünen sosyal çalışmacıların kaygılarının doğruluk payının olabileceği bir 2011’de yaşamamızdır. Ancak bilinmelidir ki, hukukun olduğu yerde mesleklerin birbiri içine girmeleri olanaklı değildir ve Türkiye de bir hukuk devletidir.

Türkiye’de, şu anda, anımsayamıyorum ancak, 1970’li yıllarda, belirli bir süre Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Sosyal Hizmetler Enstitüsü tarafından sosyal yardımcı eğitimlerinin yapılmış olması ve belli bir sayıda sosyal sekreterin sosyal çalışmacıların yanında çok verimli görevler yürütmüş olmalarıdır. Bir süre sonra sosyal yardımcı eğitimi durdurulmuş ve uygulamadan vazgeçilmiştir. Bu konu bugüne değin sosyal hizmet bölümlerinde ne akademisyenler ne tez çalışması yapan öğrenciler tarafından araştırılmamıştır. Araştırmaya muhtaç bir konudur. Hangi tarihler arasında, nasıl bir eğitimle, hangi amaç ve gereksinime bağlı olarak yetiştirilmişlerdir? Hangi görev alanlarında hangi boşlukları doldurmuşlardır? Neden eğitimden vazgeçilmiştir? Eğitim programları nasıldır? gibi soruların yanıtları bugün alınarak üzerinde düşünülmelidir.

Diğer birçok sosyal mesleğin önlisans programları da vardır, yardımcı meslek elemanları da vardır. Örneğin, bugün Türkiye’nin 11 üniversitesinde bilgi yönetimi alanında açıköğretim bulunmaktadır. Bunların ikisi ikinci öğretim olmak üzere beşi örgün, altısı uzaktan öğretim modelindedir. Lisans düzeyinde bilgi belge yönetimi çıkışlı meslek elemanlarına (eskiden kütüphaneci denirdi, şimdi bilgi mimarı denmektedir) yardımcı eleman olarak yetişen bilgi yöneticileri bilgi mimarlarının hizmetlerinin hız kazanması ve niteliklerinin arttırılmasında büyük rol oynamaktadırlar.

Bir üniversitede (İnönü Üniversitesinde) önlisans düzeyinde evde hasta bakımı programı bulunmaktadır. Bu programın da gelişen evde bakım hizmetlerinin Sağlık bakanlığınca geliştirilme çalışmaları nedeniyle hızla gelişme göstereceği görülmektedir.

Önlisans düzeyinde Türkiye’de toplam 30 halkla ilişkiler programı ile 149 halkla ilişkiler ve tanıtım programı bulunmaktadır. 179 ayrı halkla ilişkiler programı öğrenci kabul etmektedir.

Bunlar gibi çeşitli sayılarda işçi sağlığı ve iş güvenliği programı (27), iş ve uğraşı terapisi programı (1), orta kademe yöneticilik programı (1), tahribatsız muayene programı (2) gibi tek başına meslek olacağını daha önceden düşünemediğimiz uğraşlar meslekleşmiş ve önlisans düzeyinde yükseköğretim kurumlarına kavuşmuşlardır.

İçinde bulunduğumuz yıllar sosyal politikanın, sosyal güvenliğin ve sosyal hizmetlerin yaşamın her alanında, doğru ya da yanlış güncelleştiği ve yayıldığı yıllardır. Sosyal hizmetler lise düzeyinde de açıldı, meslek yüksekokulu düzeyinde de lisans düzeyinde de… Örneğin, meslek yüksekokullarında sosyal güvenlik bölümleri açıldı. Düzce Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Sosyal Güvenlik Bölümü bu alanda açılan ilk önlisans düzeyinde yükseköğretim kurumu olup hem örgün hem ikinci öğretim olarak aynı üniversitede iki ayrı program olarak açılmıştır.

Radyo Televizyon programı, radyo ve televizyon programcılığı, radyo ve televizyon teknolojisi ile radyo ve televizyon yayıncılığı programları gibi kendi içinde üç ayrı uzmanlaşma sağlamıştır. Ayrıca televizyon yapım ve yönetimi programı da bulunmaktadır (1).

Bunun gibi birçok alanında yardımcı elemanlarını sürekli geliştiren tıbbın ayrı ayrı önlisans programları mevcuttur. Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik (190), tıbbi görüntüleme teknikleri (50), tıbbi laboratuar teknikleri (76), tıbbi tanıtım ve pazarlama (7), tıbbi ve aromatik bitkiler (25) gibi programlar önlisansta yerini almıştır.

İleriki bölümlerde sosyal hizmetler alanında gençlik yardımcılığı, gençlik animatörlüğü olarak önerdiğim programı turizm alanında turizm animasyonu adıyla açmışlar. Şimdilik sayıları 4. Ancak, turizm alanında uzmanlaşma bu kadarla kalmıyor. Turizm (1), turizm rehberliği (32), turizm ve otel işletmeciliği (260), turizm ve seyahat hizmetleri (61) gibi aynı, benzer ve ayrı alt branşlarda programlar geliştirilmiş.

Eskişehir Anadolu Üniversitesinde önlisans sosyal bilimler programı (1) hizmet vermektedir.

Bu örnekleri şundan verdim. Toplumsal yapının gelişme koşulları içinde her meslek daha alt dallara ayrılarak giderek daha fazla uzmanlaşmakta, birbirlerine destek sağlayacak birçok yeni meslekleri de türetmektedirler. Bunlara korkmadan sahip çıkmakta ve kendi erbabları geliştirmektedirler. Hacettepe Üniversitesinde bulunan en eski sosyal hizmet yüksekokulu tek okulluk varlığını koruma çabası içinde yıllarını geçirmiş, kendisini üretememiş ve bu arada kendisine büyük destek verecek, kendi meslek gizilgücünü (potansiyelini) geliştirecek ara meslek elemanlarını, yardımcı meslek elemanlarını da kucaklayarak varkılamamıştır.

Çok uzun süredenberi bizzat söylediğimiz yaşlı bakım önlisans bölümüne hayır derken birgün o bölümdene kendi açtırmama çabasına karşın 26 ayrı önlisans bölümü açılacağını, hem de hızla, birkaç yıl içinde açılacağını niye hesap edememiştir. Üretmeden ve kendini geliştirmeden geçen yıllara hem de çok yazık olmuştur.

Yukarıda dediğim gibi, sosyal hizmetler alanında doğrudan anlam taşıyan bir program, yaşlı bakımı programı şimdiden 26 ayrı önlisans yükseköğretim kurumu 2011 yılında hizmet vermektedir ) (http://www.tabanpuanlar.net/2009/03/sosyal-hizmetler-bolumu-taban-puanlar.html) (Erişim: 19 09 2011)

Ancak, 2010-2011 Yükseköğrenim Yılı sınav kataloğundan taradığınız zaman, henüz, sosyal hizmetler içinde çok önemli yerler tutan engelli bakımı programı göremiyorsunuz. Henüz açılmamış. Daha önemlisi Türkiye’de henüz sosyal sekreterlik, sosyal yardımcılık, sosyal bakım, gençlik yardımcılığı, kadın yardımcılığı gibi meslekler henüz türememiş, geliştirilmemiş. Bunlar henüz başta “duayen” bölüm olmak üzere sosyal hizmet ya da sosyal hizmetler bölümlerinin öncülüklerini bekliyor. Hiç korkmayın yakın zamanda sırayla açılacaklardır. Çünkü toplumun gereksinimi vardır. Bunlar çok önceden sosyal çalışma mesleğinin öncülerinin önayak olmasıyla açılmalıydılar.

Bu gelişmeler sosyal çalışmacılar için önemlidir. Onları kendilerini değerlendirmeye, geçmişleriyle yüzleşmeye çağırmalıdır. Özellikle kendilerini duayen sayanların geçmişlerine ve geçmişte neler yapıp yapmadıklarına, gösterip göstermedikleri çabalara dönüp bakmaları ve kendilerini değerlendirmeleri için uyarıcı bir döneme gelinmiştir. Sürekli red politikasının ulaştığı yerdir burası. Geleceği daha iyi kurabilmek için bu sürekli red politikasının psikolojik boyutu iyice çözümlenmelidir.

SOSYAL HİZMET ALANLARINDA ARA ELEMANLAR KİMLER OLABİLİR?

Öncelikle söylenmelidir ki, sosyal hizmet alanlarında çalışabilecek ara elemanların hepsi kendi alanlarında birbirinden önemlidir. Bunların en geneli, yaygın olacağı düşünülebilecek, sosyal sekreterlerdir. Bu meslek elemanını sosyal yardımcı, sosyal bakıcı, yaşlı bakıcısı, engelli bakıcısı, gençlik yardımcısı, kadın yardımcısı gibi meslek elemanları izlemektedir.

(Gençlik yardımcısı ve kadın yardımcısı kavramları çok oturmamış görünebilir. Ofis yardımcısı, apartman görevlisi kavramları gibi zaman içinde oturacağını düşünüyorum. Kuşkusuz bunlar yerine daha benimsenebilecek terimler geliştirilebilir. Örneğin, gençlik destek elemanı ile kadın destek elemanı gibi. Bu tür destek elemanlarının önlisans çıkışlı olması bence daha da yakışık alacaktır. Çünkü, lisans düzeyinde öğretim gören ve görev yapan sosyal mesleklerin destek değil bizzat meleklerini uygulamaları beklenir. Lisans düzeyinde öğrenim görmüş elemanların mesleklerinin bir içeriği vardır ve onun uygulanması için öğrenim görmüş ve eğitilmişlerdir. Yardımcı alanlar destek için geliştirilmişlerdir.)

Şimdi, açıköğretim düzeyinde öğretim almaları sosyal hizmet alanları ve toplum için önemli bir değer taşıyan önlisans meslek elemanlarını ayrı ayrı kısaca tanıtmak istiyorum.

Sosyal sekreter

Öncelikle, özel bilgi ve beceri gerektiren çalışma alanlarında sekreterlerin de özel bilgilerle donatılmış olmaları, özel becerilere sahip olmaları o işin verimi, önemi ve gizliliği açılarından kaçınılmazdır.

Bu nedenle teknik alanda teknik sekreterler vardır. Hatta teknik sekreterler içinde bile sağlık tekniği sekreteri ve onun içinde diş teknik sekreteri gibi uzmanlaşmalar meslek yüksekokullarında kendi programlarını geliştirmişlerdir.

Yurtdışında sosyal alanda sosyal sekreterler vardır. Bunların arasında tıp alanında tıbbi sekreterler, hukuk alanında hukuk sekreteri, bilgisayar alanında site sekreteri, büyük oteller için resepsiyon sekreteri gibi sekreterlik alanları yapılacak işin hızlanması, daha nitelikli eller tarafından yapılması gibi gerekçelerle sürekli olarak artmaktadır. (Bu arada çalışama alanlarına göre sekreterler dışında yarı zamanlı sekreter, bölüm sekreteri gibi çalışma konumlarına bağlı sekreterlik türlerini hiç karıştırmıyorum.)

Hatta sekreterlik alanında ofis sekreteri, yönetim yardımcı gibi adlarla görev alacak kimseler bu uzmanlık alanlarına ayrılmış deneyimli sekreterler içinde çıkarsa daha da başarılı ve etkin olacaklardır. Çünkü bu tip uzmanlık alanlarına ayrılmış sekreterlerden sekreterlik bilgi ve becerilerinin yanısıra belirlenmiş bir yüzde içinde (% 50-60 gibi) çalıştığı alan bilgisine sahip olması da istenir. Salt teknik gereçleri kullanabilmesi değil o alanın teknik gereçlerini ve yazılımlarının kullanılmasına egemen olması istenir. Eğitimi içinde o meslekle ilgili özel bilgileri de alır.

Sosyal sekreter, sosyal hizmet alanlarında çalışmak üzere özel öğrenimden geçmiş, insan bilgisi, iletişim ve eşgüdüm bilgileri almış, kavrayışı iyi, insan anlayışı üstün, eli çabuk, hızlı çalışmayı seven, teknik donanım bilgileri yeterli, on parmak daktilo yazmayı ve sesten elektronik ortama kayıt almayı bilen, dilbilgisi kusursuz, insan ilişkileri iyi, güleryüzlü, sabırlı, disiplinli meslek elemanlarıdır.

Size soruyorum. Teknik alanları bırakıyorum; tıp, hukuk, bilgisayar alanlarında özel sekreterlerin gereğine inanılıyor da, belirli sosyal hizmet alanları ya da genel olarak sosyal hizmetlerle ilgili özel bilgilere sahip bir sekreterin sosyal çalışmacı ve o alanda çalışan diğer sosyal meslek elemanlarının işlerini kolaylaştıracağına neden inanılmıyor?

Bugün Türkiye’de sosyal çalışmacıların en yakındıkları konulardan biri sosyal inceleme raporu (SİR) yazmaktan başka iş yapmaya, hatta başvuranla ilgilenmeye fırsat bulamadıklarıdır. Adını vermeyeceğim, ziyaret ettiğim bi doğu merkez ilçede çalışan bir sosyal çalışmacı, bilmiyorum, belki de abartarak, günde 70 SİR yazmak zorunda olduğunu sohbetinde bana söyledi. Bir sosyal çalışmacı günde bırakın 70’i, haydi saat başına iki diyelim, 16’dan fazla SİR yazamaz. Kaldı ki bu sekiz saatlik çalışma süresinde, bırakınız diğer işleri yazdığı SİRler üzerinde çalışması, yani, konuyla ilgili kişilerle görüşmesi, içerik düzenlemesi, yazım yanlışlarını gözden geçirerek düzeltmesi, çıktı alması, dosyalaması için bile harcadığı zaman yaptığı iş boyutunda bakarsanız yazıktır, israftır. Kaldı ki, bir tam günün SİR yazmaya verecek olursa durum budur. Bir de başvuranlarla karşılaşması var, karşılaması var, odaya alması, uğurlaması var, görüşmesi var; SİR yaptığı mesleksel etkinliğin raporlamasıdır ve rutin bir iştir. Diğer işleri çok önemli olmalıdır. Nasıl yapar bilir misiniz? Ya başvuranla görüşürken ya da o odadan çıktıktan sonra masasındaki ses kayıt aygıtına, sıcağı sıcağına, kısaca sesli, konuşarak vereceği değerlendirme bilgileri ve bunun yanında vereceği formlar gibi kağıda kayıtlı bilgileri sosyal sekreter öğretimle kazandığı bilgi ve becerisiyle derhal rapor haline getirecek ve sosyal çalışmacının istediği anda kendisine sunacağı bir düzende dosyalayacaktır. Sosyal çalışmacının yaptığı ayrı önemli bir iştir; onun görüşmelerinin sonucu olan raporlaştırma ayrı önemde bir iştir. Bu iki iş, birinin değişken (düşünsel ve yaratıcı), diğerinin beceri kazanmış bilgili biri tarafından hızla yapılacak rutin bir iş olmalarıdır. Bunun birincisini sosyal çalışmacı yapar, ikincisini sosyal sekreter…

Böylelikle, bu düzende çalışan bir sosyal çalışmacının insan ilişkilerinin yoğunlaşmasının, okuyup kendisini yetiştirmesinin, konularıyla ilgili tüzel bilgilerini tazelemesinin, başvuranların sorunlarına eğilmesinin, daha çok başvuranla görüşebilmesinin, meslek yöntemlerini rahatça kullanabilmesinin, yönetim sorumluluklarını daha etkin yerine getirebilmesinin, kişisel ve mesleksel niteliğini daha geliştirmesinin önü açılmış olacaktır. Böylelikle;

  1. Türkiye’de sayıları sorunlar karşısında ne kadar lisans düzeyinde yüksekokul açılırsa açılsın hiçbir zaman yeterli olamayacak olan sosyal çalışmacılar, biryandan, kendilerinden beklenen mesleksel etkinliklerini daha etkin ve verimli yerine getirip uygulamalarını zenginleştirme ve giderek kendilerinin ve mesleğin etkinliğini arttırma mutluluğunu yaşarken,
  2. öteyandan, çalışmalarının kayıt ve rapor altına alınması, düzenli dosyalanması, görüşmelerinin düzenlenmesi, başvuranların bekletilmemesi, hizmet vermeden geri yollanmaması, görüşmelere zamanında gelip gitmeleri, girip çıkmaları nitelikli sosyal sekreterler eliyle sağlanmış olacaktır.

Bunlar mesleğin niteliğine etki yapacak ve bunun yanısıra kamu ya da özel olsun hizmet düzeninin sağlanmasıyla bu kez topluma düzen ve nitelikli katkı olarak dönecektir.

Bu yazdıklarımı destekleyen bir epostayı sizinle paylaşmak istiyorum.

“Zeki KARATAŞ / Sosyal Hizmet Uzmanı
“Rize İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü.
www.manevisosyalhizmet.com
www.psikiyatriksosyalhizmet.com

 “Merhaba, […] SHÇEK’te çalışan (ben de dahil), Sosyal Hizmet Uzmanı arkadaşların en çok yakındıkları konu fiiliyatta “Evrak Memurluğu” yapıyor olmalarıdır. Örneğin müracaatçının dosyasına gelir evraklarını yerleştirmek, ikametgah, nüfus kayıt örneği çıkarmak, dosyaları klasörlemek, veri hazırlamak buna benzer pekçok büro işleri malesef Sosyal Hizmet Uzmanları tarafından yerine getirilmektedir. Bu konuyla ilgili 2009 yılında Sosyal Hizmet ve Sosyal Dışlanma Sempozyumu’nda bir bildiri de sundum. SHÇEK bünyesinde acilen “Sosyal Hizmet Sekreterliği” kadrosu açılması gerekmektedir. 

“Aynı konuyla ilgili 05-09.04.2010 tarihleri arasında Rize İli Çayeli Hizmetiçi Eğitim Merkezi’nde çeşitli illerden gelen 34 Kız Meslek Lisesi Öğretmenine “Sosyal Hizmetler” konulu eğitim veriyoruz. Pek çok ilde “Aile ve Tüketici Bilimleri” alan programı altında “Sosyal Hizmetler” dalı açılması çalışmaları başlatılmış bile. Yıllardır açılmasını istediğimiz Sosyal Hizmetler Lisesi açılamadı ama Kız Meslek Lisesi’ne bölüm olarak açıldı. Şu anda eğitim modülleri hazırlanıyor. İçeriğinde Sosyal Hizmetlere ait tüm konulara yer verilmiş olduğunu gördüm. Bu gençler 4 yıl sonra mezun olacaklar. Temel Sosyal Hizmet eğitimi aldıkları için ara eleman olarak çok rahat çocuk, yaşlı, engelli bakımında, sosyal hizmet sekreterliği alanında çalışabilirler. Sosyal Hizmet Uzmanları da müracaatçılarına daha fazla zaman ayırır ve hatta artan zamanlarında da koruyucu, önleyici hizmetler sunabilir.

“Sosyal çalışma (social work) geleceğin etkin mesleği, sosyal hizmet (social service) de geleceğin önemli bir alanı olma yönünde emin adımlarla ilerliyor. Saygılarımla…

Bu meslektaşım meslek yaşamının, uygulamanın içinden gelerek bunları yazıyor; aynen katılıyorum. Sosyal sekreterlere gereksinimin kısa zamanda daha da artacağı görülmektedir.

Sosyal sekreterlik için hoş bir örneği de bir filmden vermek istiyorum. Komiser Rex adlı bir film. 1994-2004 yılları arasında Alman-Avusturya yapımı olarak çekilmiş… Zamanında reytingi % 38.8’e kadar çıkmış… Filmde bay ve bayan iki sivil polis ve yanlarında dolaşan Rex adlı bir köpek var. Polis ya da dedektiflere yardımcı oluyor…

Bu filmde komiser bir eve gidiyor, evin kapısında aradığı kişinin adı yazılı, yani biliyor kime gittiğini; kapıyı çalıyor, açan olmayınca maymuncukla kapıyı açıyor ve evin içinde bir şeyler arıyor, derken köpek Rex sokağa çıkıyor, bir büfenin önünde bira isteyen ve oracıkta için bir adamı izliyor. Adam, birasını için parasını vermek için cüzdanını çıkarınca köpek atlayıp cüzdanı kapıyor ve koşmaya başlıyor. Adam da peşinde… Köpek adamın ağır koşarak peşinden gelmesini sağlıyor. Adamın evine gidiyorlar. Adam köpeğin peşinden eve giriyor ki, evin adamın evi olduğu, aranan kişinin o kişi olduğu ve köpeğin adamı polise getirdiği anlaşılıyor. Yakalanıyor adam.

Karakola getiriliyor ve oturdukları zaman, polis, adını soyadını, adresini, her şeyini bildiği sanığa bir teybin düğmesine basarak ardı ardına aynı soruları yeniden soruyor. Sanık yanıtlıyor: Adı, doğum yılı, adresi vb. İlk anda bildiği soruları niye yeniden soruyor diye düşünüyorsunuz. Ancak teybin düğmesine bastığını gördüğünüz için anlıyorsunuz. Bilgiler kayda geçiyor. Artık polis o olgunun kaydıyla ilgilenmeyecektir. Sekreter yazacaktır raporu.

Polis önokuma yapıp ekleyeceklerini ekleyebilir, çıkartacaklarını çıkartabilir. Ancak o raporu yazmaya ve düzenlemeye ayıracak zamanı yoktur.

1990’lı yıllarda yapılan bu uygulama bugün Türkiye’de yabancılanıyor.

Gene aynı yıllarda, Berlin’de düşünce ve yorumlarını sohbet içinde kasete okuyan doktora hocam Prof. Dr. Carl Wolfgang Müller’in sesini hemen ardından sekreteri hızla kağıda döküyor; hocam, gözatıp düzeltmelerini yaptıktan sonra ders notu ve kitap olarak biriktiriliyordu. Doktora hocamın kitap ve makale sayısının çokluğunun nedeninin çalışkanlığını teknolojiyle uyumlandırmasında yattığını düşünürüm hep… Almanya’da her profesörün yazılarını yazacak bir sekreter vardır üniversitelerde.

Sağlık alanında tıbbi sekreter de tıp elemanlarının işini çok kolaylaştırmaktadır, ki bunlar özel bir öğrenimle yetiştirilmektedirler.

Bugün Türkiye’de sosyal inceleme raporunu yazan sosyal çalışmacılar belirli yerleri kes yapıştır ile her rapora eklemektedirler. Uysa da uymasa da… Zaman kısıtlığından… Zaman dar… Hatta yorum bölümünün bile kes yapıştır farklı görüşmelerde kullanıldığının örnekleri vardır. Oysa SİR’ler kişiye özel, hepsi birbirinden farklı olması gereken raporlardır.

Sosyal yardımcı

Sosyal çalışmacılara, sağ kolları olarak, her alanda ve her bakımdan yardımcı olacak kişidir sosyal yardımcılar. Sosyal çalışmacının görev yaptığı tüm meslek alanlarında, çocuklarla, gençlerle, yaşlılarla, kadınlarla, engellilerle, alkoliklerle, uyuşturucu bağımlılarıyla, hastalarla, tutuklu ve hükümlülerle vb… sosyal çalışmacının meslek uygulamalarına katkı veren, onları kolaylaştıran, hızlandıran, etkinleştiren ve etkilileştiren yardımcıdır. Görev aldığı alan ve meslek üzerine bilgili, toplumu tanıyan, insanla çalıştığı için insancıl, değer bilgisine sahip, duyarlı, mesleksel beceri sahibi, örgütleme ve düzenleme bilgi ve becerisi gelişmiş, etkin rol alabilen, iletişim becerisi yüksek, sabırlı ve güleryüzlüdür.

Sosyal yardımcının çalışması sosyal çalışmacının oturması anlamına gelmez. Sosyal yardımcı, sosyal çalışmacının verdiği hizmetlerde multiplikatör rolü oynar. Onun hizmetlerinde ortaya çıkacak verimliliğin çarpanıdır. Sosyal çalışmacının çalıştığı süre içinde verdiği hizmetlerin etkinliğini arttırır. Sosyal sekreterle güçlü bir bağ içinde çalışır. Sosyal çalışmacı tarafından verilen hizmet, sosyal sekreter tarafından verilen hizmet ve sosyal yardımcı tarafından verilen hizmet üçlü bir bütünlük oluşturur.

Sosyal sekreter büro elemanı iken sosyal yardımcı alan elemanıdır, O, mesleksel hizmet verilen kuruluş içi ya da açık her alanda hizmet elemanıdır.

Sosyal bakıcı

Sosyal bakıcı, yaşlı bakıcısı, engelli bakıcısı gibi sınırlı bir alanda değil, bakım boyutunda her başvuran grubuna hizmet sunan bir bakım elemanıdır. Bu bakım yataklı bakım değildir. Ayakta bakımdır. Sosyal bakım, özel gereksinim grubu içinde yeralıp da bakım gereksinimi içinde bulunan her bireye, gruba bakım veren bir meslek elemanıdır. Bu birey ya da grup salt yaşlı ya da engellilerden değil, gençlerden olur, kadınlardan olur, uyuşturucu kullananlardan, alkoliklerden, eşcinsellerden… olur. Okula gitmek istemeyen, davranış bozukluğu gösteren daha çok 13-15 yaş üstü ergin gençlerden, ergen gençlerden olur. Bu bakım alanı duruma göre gelişecektir.

Sosyal çalışmacıyla birlikte ve ona bağlı olarak çalışır. Bu noktadan sonra aynı sosyal yardımcı için gerekli olan özellik ve niteliklere sahip olmak durumundadır. Sosyal yardımcının tanıtıldığı bölümün her satırı sosyal bakıcı için geçerlidir. Sadece hizmetleri bakım bilgisiyle daha fazla derinleştirilmiştir.

Çocuk bakıcısı / Bakıcı ana

Çocuk bakımı toplumun geleceğinin sağlıklı oluşturulması adına toplum için en önemli görevlerden biridir. Bu alanda ön lisans düzeyinde meslek elemanı yetiştiren kurumlar ya da yıllardır açık olan lisans öğrenimleri düzeyinde mezunlar veren çocuk eğitim ve gelişim bölümleri var. Bugün, 2010-2011 Öğretim Döneminde 123 ayrı çocuk gelişimi programı bulunmaktadır. Bunlar çok eskidenberi önlisans düzeyinde öğrenim veren çoğu deneyimli yükseköğretim kurumlarıdır. Bu nedenle bu konuda yetkin öğretim kurumları ve elemanlarının olduğu bir konuda bir şey söylemek istemiyorum. Ancak, çocuk bakımının da (bakıcı analık) önemli bir ara eleman konusu olduğunu söylemeliyim. Özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çatısı altında bulunan çocuk bakımevlerinde, kadın doğum ve çocuk hastanelerinde, kreş ve gündüz bakımevlerinde “bakıcı ana” adıyla görev yapan eğitimsiz kadınların yerine önlisans programını tamamlamış çocuk bakıcılarının ya da eğitimden geçmiş “bakıcı anaların” hem bebekler/çocuklar ve hem de toplum için daha gerekli olduğunu düşünüyorum.

Önlisans düzeyindeki çocuk gelişim ve eğitim bölümlerinden mezun çocuk bakıcıların çalışma çerçeveleri üzerine bilgim olmadığı için bir de sosyal boyutta çocuk bakıcılığı için ayrı bir öğretim düzenlenmeli midir, pek sanmıyorum. Çünkü çocuk eğitimi ve gelişimi başlıbaşına sosyal bir konudur.

Yaşlı bakıcısı

Yaşlı bakıcısı, sadece bakım kuruluşlarında değil yaşlıların evde bakımlarında da önemli görevler üstlenen meslek elemanlarıdır. Öncelikle, bakılacak yaşlının sağlık durumuna göre konu daha da uzmanlaştırılarak, yaşlı bakıcılarını sosyal yaşlı bakıcısı ile tıbbi yaşlı bakıcısı olarak ayrılmak ve ikisini de aynı önemde yetiştirmek gerekir.

Tıbbi yaşlı bakıcısının yetiştirilmesi tıbbi sağlık öğretim elemanlarının sorumluluğunda olması gerekir; bu nedenle bu konuda kendimi yazmaya yetkin görmüyorum. Ancak, diyebilirim ki, bedensel sağlık sorunu olan yaşlılara gerek yaşlı bakımevlerinde gerek evde bakım modeli içinde tıbbi bakım çerçevesi içinde tıbbi sağlık bakımlarını yapacak elemanlardır. Özel eğitimleri vardır ve olmalıdır.

Sosyal yaşlı bakıcı, bedensel sağlığı yerinde olup da yalnızlık çeken, konuşma özlemi içinde olan, bu arada, kaldıkları kuruluşta ya da evlerinde yaşlının elektrik, su parasının yatırılması, evden çıkamayacak durumdaysa gündelik alışverişinin yapılması, posta gibi gündelik işlerinin aksamadan sürdürülmesini sağlayan eğitilmiş meslek elemanıdır.

Sosyal yaşlı bakıcılar (AltenpflegerIn), Almanya’da bir ya da iki yıllık sertifika eğitimleriyle de yetiştirilebiliyor, meslek okullarıyla da…

Türkiye’de son 20-25 yıl içinde yerli ve yabancı çeşitli projeler temelinde yaşlı bakıcısı eğitimleri düzenlenmiş ve ancak, izleyebildiğim kadarıyla, uygulama yapılan illerde bu eğitimlerden geçenleri daha sonra gereksinim sahipleriyle buluşturacak kalıcı bir örgütlenme yaratılamadığından bu eğitimlerin sürekli bir bakım hizmetine dönüştürülemediği görülmektedir.

Son birkaç yılda birkaç üniversitede yaşlı bakımı için açılan meslek yüksekokullarında (örgün öğretim) bu alanda nitelikli elemanların yetiştirilmesine başlanmıştır. Bunların gelişeceği görülüyor. Beceri kazanmaları için uygulama (staj) zorunluğunun ve zaman zaman yüzyüze görüşmelerin çok iyi düzenlenerek sağlanabileceği bir açıköğretimde de yaşlı bakıcısının yetiştirilmesi olanaklı olabilir.

Engelli bakıcısı

Yaşlı bakıcılığının gerektirdiği temel değer, bilgi ve becerilere uygun yetişmiş, özellikle insani değerleri gelişmiş, engellilerle çalışma yapmanın önemini kavramış önlisans mezunu elemanlardır. Engellilerin bulunduğu kuruluşlarda ya da evlerinde onlara sosyal sağaltım hizmeti verirler. Önlisans diplomaları onları bu açık alanda vazgeçilmez yapar.

Gençlik yardımcısı/gençlik sorumlusu/gençlik animatörü

Gençlik yardımcısı Türkiye ile sınırlı bilgisi olan kimselere aykırı gelebilecektlr. Oysa Avrupa’da bu konumda çalışan elemanlar vardır. Bunlar sayıları oldukça çok olan gençlik merkezlerinde gençleri karşılamak, onlarla, özellikle sosyal iletişim kurmakta güçlük çeken, içedönük gençlerle iletişimler kurmak, onları çevreye açmak, gruplara sokmak, kuruluşa gelen genç birey ve gruplarla oyunlara katılmak, onlara oyun ortamları yaratmak, birlikte oynamak, daha sonra kuruluşta çalışan sosyal çalışmacıya özellikli gençler üzerine bilgiler sunarak onun müdahale alanında olanları kendisine göstermek, gençlerin yönetime yansımayan ya da yansıtılmayan sıkıntılarını anlatmak gibi görevleri olan, oyun oynamayı, gençlerle birarada bulunmayı, oyun kurmayı, katılmayı seven, yaratıcı, sempatik kişilerdir. Bunlar gerekiyorsa gençlik merkezine haftasonları gelirler, geziler düzenlerler, gezilere giderler vb… Mesleksel boyutta gençler ile sosyal çalışmacı ve yönetim arasında köprü olurlar; ilişkileri kolaylaştırırlar. Gençleri kurumsal ve sosyal ilişkilere yatkınlaştırırlar. Önemli rolleri vardır.

Bu görev ve işlev Türkiye’de anlaşılmaz olabilir. Çünkü gençlik hizmetleri kapsamında sadece Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde açılmış belli sayıda gençlik merkezleri vardır ve oralara da girip çıkmak kartla, kayıtla olduğu için gençlerin ilgisi azdır. Bir de, örgün öğretim konusunda yetiştirilmiş, özellikle tarımsal kültür ağırlıklı otoriter öğretmen anlayışının temsil edildiği yerler olduğu için öğretmenlerin merkeze gelen gençlere empati yapmaları, onlarla saatlerce oyun oynamaları, söyleşmeleri yapılan iş değildir. Onlar disiplin ögesi olarak bir masada mesafeli olarak oturma yönünde eğitilmişlerdir; kusurları yoktur. Almanya’da gençlik alanına bakış böyle değildir. Orada katılım sınırsız, kayıtsız, oyuna ve gençlerin iletişimlerine dayalı ve bunun geliştirilmesi yönündedir. Bu ortamlarda da hızlandırıcılara, canlandırıcılara, yaratıcı katılımcılara gereksinim görülmektedir. Türkiye’nin de gençlik sosyal hizmetlerini yenibaştan gözden geçirerek yeni bir yaklaşımla gençlere yaklaşması durumunda gençlik yardımcılarının önemleri hızla anlaşılacak ve ne denli kaçınılmaz bir işleve sahip oldukları anlaşılacaktır.

(Animasyon terimi sosyal alanda ve mesleklerde canlandırma, animatör canlandırıcı olarak Türkçe karşılık buluyor. Sosyal animatör gençlerle oynayarak onları eğitin ve canlandıran kişi anlamına gelir. Ancak İngilizce bir sözcük yerine bu anlamı ifade edebilen Türkçe bir sözcük bulmak bir mesleğin Türkçe adlandırılmasını sağlayacağından daha iyi olacaktır.)

Kadın yardımcısı/kadın sorumlusu

Bunlar gibi kadın sorumlusu da düşünülebilir. Bunlar sığınma evlerinde yaşayan kadınların yanlarında gündelik sıkıntılarının giderilmesi, gereksinimlerinin karşılanması yönünde görevler alabilirler. Aile danışmanlığı yapan sosyal çalışmacılar ya da diğer sosyal meslek elemanlarına yardımcı olarak kadınla daha sık iletişim kurarak aralarındaki iletişimin daha sağlıklı olmasını sağlayabilirler. Böylece, sıkıntı içindeki kadınların topluma da daha güvenli bakabilmelerinin aracı olurlar. Rolleri onlara mesleksel uzaklıkta duran, biçimsel mesleksel iletişim kuram kişi rolü değil, kadınlarla sosyal çalışmacı ve yönetim arasında bağ kuran bir roldür; kadınlara dert ortağı olma rolüdür. Bu anlamda çok önemli bir roldür.

Türkiye’de sosyal hizmet alanları için ilk elde geliştirilmesi gereken ara elemanlar bunlar olabilir ve olmalıdır. Şu anda Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi altında açılmış ve içeriği ve niteliğinin tam olarak netleştirilemediğini sadece WEB sayfalarındaki bilgilerden anladığım Sosyal Hizmetler Programı belki ufak değişikliklerle sosyal sekreterlik önlisans programı olarak çok yararlı ve etkin bir duruma getirilebilir. Böylece gerek lisans öğrenci ve mezunlarının gerekse bizzat Sosyal Hizmetler programı öğrenci ve mezunlarının içinde bulundukları kafa karışıklığı ve karşılıklı gerilimler ortadan kaldırılabileceği gibi Türkiye için de büyük bir gereksinim alanı nitelikli meslek elemanlarıyla doldurulmuş olur.

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Sosyal Hizmetler Programı gerçekten önemli bir boşluğu dolduracak bir yapılanmadır. Lisan düzeyindeki yükseköğretim kurumlarının akademisyenleri ve ona bağlı olarak mezunlarının bugün içlerine sindiremedikleri bu yapılanma önemli bir gereksinim alanını doldurduğunda elemanları birçok kamu, yerel, özel ve sivil toplum örgütlerine (STÖ) bağlı sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından ısrarla aranacaktır.

Ve daha da genelde, teknolojik ve toplumsal gelişmeler yeni ara elemanların zorunluluğunu ortaya çıkaracak, varolanların önemini arttıracak, önlisans örgün ve açıköğretim bölüm ve programları yaygınlaşacaktır.

Sosyal hizmetler alanında daha çok farklı alanlarda önlisans eğitimli meslek elemanı yetiştirilmesi düşünülebilir. Ancak bunlar için özel, konuya sınırlı önlisans bölümleri açılmalıdır. Örneğin, sadece engellilere bakım konusunda meslek elemanlarının yetiştirilmesi değil engellilerin de engellerine göre çalışabilecekleri alanlarda önlisans öğretimine alınmaları ve meslek elemanı olarak yetiştirilmeleri gerçekleştirilmelidir. Örneğin, görme engelliler için, bir, dokunma duyarlıkları güçlü olması nedeniyle, iki, elektronik aygıtlara duyarlıkları nedeniyle, masöz ya da masörlük programları açılabilir; onlar için hazırlanmış bilgisayarlar aracılığıyla yürütülecek büro yönetimi sekreterlik, bilgisayar işletmenliği, web tasarımcılığı, elektronik arşivleme (elektronik bilgi yönetimi), telefonla iletişim eğitimleri verilerek telefon santrallarını kullanabilmelerini sağlayan santral operatörlüğü programları açılabilir. İçinde bulunduğumuz günlerde hızla yeni bir çalışma alanı olarak güncelleşen ve birçok üniversitede önlisans düzeyinde açılan çağrı operatörlüğü görme engelliler için ayrıca düzenlenebilir. Doğan’ın verdiği bilgilere göre, Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) geliştirdiği sınırlara uygun olarak %40’ın üzeri görme engelli, % 70’in üzeri az gören, % 90 üzeri tam görme engellidir. Yukarıda örneklendirdiğim mesleklere % 100 görme engellilerin de yapabileceği örneklerle bilinmektedir. Bunlar dışında halkla ilişkiler ve çocuk gelişimciliği, yaşlı bakıcılığı (%70’e kadar) alanlarında da görme engelliler için önlisans programları açılmalıdır. Bunlar da sosyal hizmetler alanında açılması değerli olan programlardır. (Bu bilgiler Türkiye Körler Federasyonu Mesleki Rehabilitasyon ve İstihdamdan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Altı Nokta Körlere Hizmet Vakfı Proje Koordinatörü Eyüp Doğan ile telefonla yapılan görüşmeden sağlanmıştır. 19 Eylül 2011, 21:58, Ankara.)

İşitme engelliler için özel bir önlisans programı açılmasına gerek belki yoktur, ancak, onların da endüstriyel mesleklerle ilgili programlara girmeleri özendirilebilir, dersler onlara göre düzenlenmelidir

AÇIKÖĞRETİM VE SOSYAL ÇALIŞMANIN İNSANA DÖNÜK YÜZÜ

Sosyal çalışma insanlarla birebir ilişkili bir meslektir. Sosyal çalışma bitkiyle, binayla, fizikle, kimyayla değil doğrudan insanla çalışmaktadır. Bu da açıköğretimlerin yararları kadar önemli olan sakıncalarının başında gelmektedir. Açıköğretimde öğrenci nasıl insanlarla, özellikle sorun sahibi insanlarla buluşturulacaktır? Bu olmadan verilecek öğretim tam olmayacaktır.

İnsana insani yardımların, onu anlamanın, birebir ilişki kurmanın, gereğinde dokunmanın mesleğidir. Mesleğin varlığı insana dayanır. Ancak toplumlarda gelişen bilişim teknolojisi de insan insan ilişkisini değiştirmekte, bu ilişkiyi daha fazla sanallaştırmaktadır.

Açık öğretimlerle ilgili klasik görüş şudur: Sosyal çalışma öğretiminde eğitim yüzyüze olmadıkça o öğretim sosyal çalışma öğretimi olmaz. Yüzyüze öğretim insanın insanı tanımasını sağlar. Sosyal hizmet veren insanın hizmet alan insanı iyi tanımasını sağlar. Özellikle Türkiye’de dayanışmacı ve birlikte yaşama kültürüne sahip tarım toplumu kültürüne sahip insan ilişkilerini aşarak kentsel ortamda kent kültürüyle yetişmiş, dolayısıyla bireyleşmiş başvuran insana yurttaş bilinciyle hizmet verilebilmesinin ilk deneyimini oluşturur. Sanayi düzeninde hizmet verilen insan bireydir. Amca, dayı, hala, teyze, abi, abla değildir. Tarım kültürü kökenli – ki çoğunlukla sosyal çalışma öğrencileri tarım kültürü kökenlidir – bir sosyal çalışmacının kendisiyle çalıştığı insanın abi, abla, bacı, dayı, yeğen olmadığını anlaması ve dolayısıyla daha iyi hizmet verebilmesi için, önce onun birey olduğunu sezinlemesi ve duygu ortaklığını yakalayıp geliştirebilmesi için de onunla yüzyüze çalışma (ve staj) yapması adeta koşuldur.

Bugünkü meslek anlayışı ve modeli içinde sosyal çalışma mesleğinde hiçbir teknolojik gereç insanın insanı tanımasını sağlayamaz. Teknolojik gereçler insanla insanın arasına girer, onları birbirinden uzaklaştırır. Özellikle öğretimde… İnsanın, özellikle kuramsal bulguları ve kullanım olanakları çok sınırlı olan Türkiye’de insanla çalışırken bugünkü meslek kalıpları içinde düşünce ve kuramsal gelişmeye destek olarak düşünce üretmesini de olanaksız kılar.

Öteyandan, tüm dünyada hızla gelişen teknoloji yüzyüze, birincil, sıcak ilişkileri toplumda zayıflatmıştır; zayıflatmaktadır. Bu teknolojik gelişme ne denli istemezsek istemeyelim birincil ilişkileri ikincil ilişkilere çevirdiği gibi öğretimi de giderek her alanda sanallaştıracaktır. İnsan zekası gelişen yeni koşullara uygun çözümler üretecek güce ve beceriye sahiptir. Sanayi gelişimi tamamlanmış ülkelerde ikincil İlişkilerin toplumların yapısını tamamen değiştirdiği gibi bilişim çağının oturmasıyla yeni çağın içinde doğan ve herşeyleriyle ona uygun yetişen kuşakların eğitiminde açıköğretim ya da uzaktan öğretimler insanların ve mesleklerin yapısını değiştirmecesine, giderek yaygınlaşacaktır. Bu da kaçınılmazdır. Ancak gene de önemli olan bu mesleğin insana dayalı özelliğinden ötürü bu öğretim sürecinin olabildiğince insan insan ilişkisinin yüzyüze boyutunu da kapsayıcı biçimde düzenlenmesidir. Yoksa giderek sosyal çalışma da insandan uzak bir biçimde insana hizmetin gerekçe, araç ve modellerini geliştirme sürecine girecektir. Bunun için henüz erkendir ama birgün girecek ve hatta mesleğin yapısı ve meslekle ilgili anlayış değişime uğrayacaktır.

Gene de, genel bir sosyal hizmetler elemanı bu derya deniz alanda hele de yüzyüze eğitim ve yeterli uygulama yapma, beceri geliştirme olanağı olmadan, salt kuramsal bilgilerle alana çıkarsa çok zorlanabilir. Açıköğretim yoluyla, önlisans düzeyinde optisyen, bilgi yöneticisi, diş teknisyeni, içe sinmese de, olunabilir. Bunların uygulama içinde becerilerini geliştirmeleri beklenebilir. Ancak ilk günden başlayarak bir huzurevinde, bir çocuk yuvasında, bir yetiştirme yurdunda, kadın konukevinde, sokakta sokak çocuklarıyla, bir hastanede alkoliklerle, hastalarla, uyuşturucu kurbanlarıyla çalışmak zorunda kalacak, lisans olsun önlisans olsun, bir yeni meslek elemanının beceri geliştirmesini pratiğe bırakılmaması gerekir. Çünkü o ilk aşamada da birlikte çalışılacak ve bilgi ve beceri yetersizliğinden belki de zarara uğratılma riski taşıyan, insandır.

Bu nedenlerle, açıköğretimde, hiç değilse kadrolar yaygınlaşana ve deneyim kazanılana değin, şimdilik, sosyal sekreterlik, sosyal yardımcılık, yaşlı, engelli bakıcılığı, gençlik ve kadın yardımcılığı gibi programlara ağırlık verilmelidir.

SONUÇ

Bu yazıda, genelde sosyal meslekler alanında, özelde sosyal çalışma mesleğinin etkinlik alanlarında diğer gelişmiş ülkelerde varolan ya da varolmayan, ancak, Türkiye’nin gereksinimlerini hafifletecek işlevlere sahip sadece sekiz ara eleman önerisi ve tanımı yaptım. Sosyal sekreter, sosyal yardımcı, sosyal bakıcı, çocuk bakıcısı, yaşlı bakıcısı, engelli bakıcısı, gençlik yardımcısı (gençlik sorumlusu/gençlik animatörü), kadın yardımcısı (kadın sorumlusu) olarak…

Lütfen, yenilikleri, Avrupa’da bu tür mesleklerin varolup olmadığından hareketle daha kolay kabul edenler, bu ve benzeri mesleklerin varolduklarını düşünsünler, Biz niye gereksinimlerimize göre elemanlar geliştiremiyoruz? Hep Avrupa’yı mı taklit edeceğiz, bize özgü bir şey neden olamıyor? Diye yakınanlar da bunları bize özgü meslekler olarak kabul etsinler. En azından Avrupa’da olanları da aynen almayıp kendi bünyemize uygun bir modelde yetiştirmeye çalışalım.

Bu meslek elemanlarına toplumumuzun artan sosyal sorunlar yumağı içinde şiddetle gereksinim vardır. Bu tür elemanlar çalıştıkları alanda hizmetleri hızlandıracakları gibi niteliklerini de hızla artmasına katkı vermiş olacaklardır. Kendilerini etkin alanlarda varkılabilecekleri gibi birlikte çalıştıkları sosyal mesleklerin de etkinliklerinin, etkililiklerinin ve hizmet kapasitelerinin artmasına büyük destek sağlamış olacaklardır.

Tıp bu yollardan daha önce geçmiştir. Sağlıkçılar, örneğin, sekreterlerin kendi alanlarında daha işlevsel olabilmesi için tıbbi sekreterlik mesleğini geliştirmişlerdir. Bu elemanlar tüm sağlıkçıların işlerini daha kolay ve verimli yapmalarına katkı verdikleri gibi sağlık alanına da ciddi katkılar vermektedirler. Bu örnekten hareketler biz de diyebiliriz ki, sağlık alanında tıbbi sekreterler neyse sosyal hizmet alanında sosyal sekreterler odur. Biri sağlık alanında çalışanların başarıyı yakalamada bütünleşik bir parçası, diğeri sosyal hizmet alanlarında çalışanların başarıyı arttırmada bütünleşik bir parçası olacaktır. Sosyal çalışmacıların sosyal sekretere gereksinimleri günden güne artmaktadır.

Ya da bakıcı olarak çalışan meslek elemanları sosyal sağlık alanında sosyal çalışmacının gene bütünleşik bir parçası, sosyal hastayı sağaltıma hazırlayan ya da verilmiş sosyal destek programını güncel olarak uygulayan, başvuranın en yakınında duran kişidir. Toplumda özellikle yalnız yaşayan yaşlı, engelli ile, topluma kazandırılmak, becerileri sosyal eğitim süreci içinde geliştirilmek istenen gençler ile kadınlar için sosyal canlandırıcılara, sosyal yardımcılara gereksinim günden güne artmaktadır.

Anadolu Üniversitesindeki sosyal hizmetler önlisans programı bu yazıda adıgeçen ara elemanlar ve özellikle sosyal sekreterlik için ideal bir öğretim kurumu olabilir.

Böyle bir düzenleme sonucu, iki yıllık mezunlar dört yıllıkların yerine geçecek gibi, heriki tarafı da inciten; görev bölüşümlerini ve meslek uygulamalarında liyakatı altüst eden kaygılara yer kalmayacaktır. Önlisans ve lisan öğretimlerinin arasındaki fark ne ise heriki taraftaki meslek elemanlarının işlevleri arasındaki fark da hukuksal olarak aynı olacaktır. Meslekler arasında netlik sağlandığı taktirde her iki taraftaki meslek elemanları da birbirlerinden daha etkin yararlanmaya ve birbirlerine daha etkili destek vermeye başladıkları görülecektir. Her iki taraftaki meslek elemanları da huzur için görevlerini yerine getirecekleridir. Böylelikle, her iki taraftaki meslek elemanlarının da topluma katkıları büyük olacaktır.

Her iki öğrenimin yerleri, rolleri, meslek çerçeveleri ve etkinlik alanları netleşeceği gibi sosyal çalışmacılar gibi sosyal hizmet alanlarında çalışan sosyal meslekler ile adları geçen ara elemanların birbirleriyle mesleksel ilişkileri de hem kendileri ve hem de Türkiye için üretkenliğe ve zenginliğe dönüşecektir. Hem birlikte çalışacak her iki meslek elemanları, hem meslek uygulamaları, hem toplum ve sonunda Türkiye kazanacaktır.

Bu anlamda, Anadolu Üniversitesinde Sosyal Hizmetler Programının açılması bir şanstır ve sayıları arttırılmalıdır. Bilmiyorum, özel bir inceleme yapmadım, ama, ders programlarının, eğitim düzeni yukarıda belirtilen sosyal sekreterlik ve diğer ara eleman dalları için yeniden düzenlenmesine gerek olabilir.

Anadolu üniversitesi açıköğretim önlisans programının adının, bu anlamda, gayet uygun olduğunu, konuyu iyi bilen biri tarafından titizlenerek konduğunu düşünüyor, bu adı verenleri kutluyorum. Çünkü, programın adı sosyal hizmetlerdir, yani, social services. Sosyal çalışma mesleğinin tüm etkinlik alanlarını kapsayan bir kavram seçilmiştir. Bu yükseköğretim kurumundan çıkan ara elemanlar, bu yükseköğretim kurumu adı altında, sosyal hizmet alanlarının bugün varolanlarının yanısıra bugün bilinmeyen, yarın gelişecek yeni alanlarda da sıkıntısız çalışabilme esnekliğine ve özgürlüğüne sahiptirler.

Şu anda, kanımca, iki yıllık programın adının dört yıllık bölümlerin adıyla aynı olması karışıklı ve işlev karmaşası yaratmaktadır. İki yıllık programın içeriği somut meslek alanları için netleştirildiği taktirde adı da ona göre netleşecek ve anlaşmazlık yaratan belirsizlikler ortadan kalkabilecektir.

Bu düşüncelerim ne derece gerçekleşir, kuşkusuz bilemem. Ancak, burada genel sonuç olarak tek ve kapsamlı bir öneri getirilmelidir. Bu getirilecek öneri Türkiye’de sosyal hizmetleri önlisans, lisans ve lisansüstü boyutlarıyla çok ileri bir yere hızla taşıyabilir.

ÖNERİLER

İlk öneri, öncelikle önlisans öğrenimi alan öğrencilerin yapacakları işlerin çerçevesi belirlenmeli, meslek alanları ve işlevleri netleştirilmelidir. Bunun yolu da, öğretim sürecinde yukarıda örnekleri verilen ve yeni ara mesleklerin de eklenebileceği ve alanda gereksinim olan ara meslekler belirlenmelidir. Bunun için de aciliyet öncelik sırası gözetilmelidir.

Bugün sosyal hizmetler alanında, gerek dört yıllık (lisans) gerek iki yıllık (önlisans) yükseköğretim kurumlarının açılması hızlanarak sürmektedir ve sürecektir, öyle görünüyor. Toplumda 1960’lı yıllardanberi ortaya çıkmaya başlayan toplumsal ve siyasal boşluk hızla dolmaktadır. Toplumbilimsel olarak toplum da siyaset de boşluk kaldırmayacağından bu doğaldır.

Bu gelişmeye dayalı olarak, farklı sosyal mesleklerden (doktor, hemşire, ev ekonomisti, sosyolog, psikolog, kamu yönetimi, filoloji mezunu gibi farklı eğitimlerden gelen öğretim elemanlarının açtıkları sosyal hizmet lisans programları ile aynı alanda açılmış ve açılacak önlisans programlarının mesleğin evrensel çerçevesi içinde gelişme gösterebilmeleri ve yetişecek meslek elemanlarının alanda verimli olabilmeleri için;

Şu anda – doğal olarak – dağınık görülen süreci en derleyip toplayıcı eylem en kısa zamanda sosyal hizmet alanlarında çalışanlar için bir meslek yasasının çıkarılması olacaktır.

Bilindiği gibi birçok mesleğin meslek yasası o mesleklerin daha hızla derlenip toparlanmalarına, yaramış, birçok tartışmaları, huzursuzlukları ortadan kaldırmıştır. Örnekler:

Kısaca meslek yasası adıyla anılan 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasası ile muhasebecilik mesleği düzenlenmiştir. 13.6.1989 gün ve 20194 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren bu yasa ile, “işletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde denetlemeye, değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmi mercilerin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak ve yüksek mesleki standartları gerçekleştirmek” amaç edinilmiş, mesleğin dört ve iki yıllık modelleri bir çerçeveye oturtulmuştur.

Hemşirelerin meslek yasaları oldukça eskidir. Ancak son yıllarda bir yönetmelik çerçevesinde yenilenmiştir.

Eskisi; Hemşirelik Kanunu (Kanun Numarası: 6283, Kabul Tarihi: 25/02/1954, TC Resmi Gazete gün: 02.03.1954, Sayı: 8647), “Türkiye’de üniversitelerin hemşirelik ile ilgili lisans eğitimi veren fakülte ve yüksek okullarından mezun olan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil edilenler ile öğrenimlerini yurt dışında hemşirelik ile ilgili, Devlet tarafından tanınan bir okulda tamamlayarak denklikleri onaylanan ve diplomaları Sağlık Bakanlığınca tescil edilenlere Hemşire unvanı verilir.” maddesiyle başlamaktadır (Madde 1. Değişik madde: 25/04/2007-5634 S.K./1. Md.).

Eskiyen bu yasaya ek olarak 2010 yılında hemşirelik meslek yapılanmasındaki yenilikler, çıkarılan Hemşirelik Yönetmeliği ile yeniden düzenlenmiştir. (Resmi Gazete:8.3.2010-27515), Yönetmeliğin amacı, şöyle belirlenmiştir. “Madde 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; sağlık hizmeti sunulan kurum ve kuruluşlarda görev yapan hemşirelerin çalışma alanlarına, pozisyonlarına ve eğitim durumlarına göre görev, yetki ve sorumluluklarını belirlemektir.”

1986 yılında çıkarılmış olan 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununun amacı (Kabul tarihi: 05 06 1986, TC Resmi Gazete: 19.6.1986 / 19139) “[…] çırak, kalfa ve ustaların eğitimi ile okullarda ve işletmelerde yapılacak mesleki eğitime ilişkin esasları düzenlemektir. (Madde 1).“ Dolayısıyla bir meslek yasası ile de çırak, kalfa ve ustalarla ilgili mesleki eğitim bir çerçeveye alınmıştır.

Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu (Yasa no: 5362, Kabul tarihi: 07.06.2005, TC resmi Gazete: 21.06.2005, Sayı: 25852) Birinci Kısım : Amaç, Kapsam ve Tanımlar kısmında, amaç başlığını taşıyan 1. Maddesiyle, “Madde 1 – Bu Kanunun amacı; esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.” hükmünü getirmiştir.

Bu örneklerin yanı sıra, psikologlar psikolojik danışma ve rehberlik mezunları uzun yıllardır meslek yasalarının çıkarılması için uğraş içindedirler.

Örnekler çoğaltılabilir. Bugün çerçevesi geniş ve amorf bir meslek olan sosyal çalışma mesleğinin de bir meslek yasasının çıkarılması mesleği köşelendirecek, odağını sosyal politikaya göre netleştirecek, görev, yetki ve sorumluluklarını belirleyecektir.

Bunun arkasından salt sosyal çalışmacıların değil sosyal alanda çalışan diğer sosyal mesleklerin de görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma yöntem ve temelleri birer mevzuat ile düzenlendiği zaman çalışma odak ve sınırları netleşecek, meslekler arasındaki birbirine geçmeler ortadan kalkacaktır; hizmetlerin işbirliği içinde yürütülmesi sağlanarak uygulamada verim arttırılmış olacaktır.

Böylelikle de açılan sosyal çalışma bölümleri (sosyal hizmet ya da sosyal hizmetler bölümleri) yasayla belirlenmiş ortak bir güçlülük ve etkinlik içinde kamuoyu karşısına çıkacaktır. Hele ki, Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının kurulduğu bu şanslı dönemde;

Bizzat bu bakanlığın belkemiğini oluşturacak olan sosyal çalışmacıların ve diğer sosyal mesleklerin, ara elemanlarla birlikte meslek tanımlarının yapılıp görev alanlarının belirlenmesi, yetki ve sorumluluklarının güvence altına alınması,

  1. yeni kurulan bakanlığın yarattığı olumlu ivme içinde hem kolayca hazırlanıp çıkarılabilir, ve hem de, bu sayede,
  2. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının çalışmalarının daha yetkin ve etkin başlatılmasında bir heyecan dalgası yaratarak genel olarak hizmetlerin ivmesini yükseltecektir.

Psikologlar gibi birçok sosyal meslek gibi sosyal çalışmacılar da meslek odası yasalarının çıkarılmasının özlemi içindedirler. Ancak, meslek yasasının olmadığı bir mesleğin odasında tüzel bakımdan varolan karışıklıklar son bulmayacağı gibi yeni karışıklıklar da doğacaktır. Bu nedenle meslek odasının da sağlıklı işlemesi için öncelikle meslek yasasının çıkarılması gerekmektedir.

Odası olmayan sosyal çalışmacılar için meslek yasasının çıkarılması onları, hemen ardından meslek odalarının kurulması aşamasına getirecek ve meslek/ler her iki boyutta da derlenip toparlanacaktır. Ve bunun başarısı da bu hükümete ait olacaktır.

EK

KONUYLA İLGİLİ TARTIŞMALARDAN ÖRNEKLER

Bilgisunarda dolaşan grup sayfalarında, facebook gibi sosyal iletişim sayfalarında önlisans sosyal hizmetler programının açılması sürekli tartışmalar yolaçtı. Bunlar daha çok bilgi eksikliğine dayalı tartışmalardır. Ancak, bu tartışmalar sosyal hizmetler alanında çalışan ve çalışacak olan geniş bir kitlenin ne denli huzursuz olduğunu ve aydınlanmaya, durumun netleştirilmesine muhtaç durumda bulunulduğunu göstermesi bakımından önemlidir.

Bu örnekler facebooktan, bir web sayfasından ve SHUD grup sayfasından alınan örneklerdir.

Gülcan Saygı: Grup merhaba arkadaşlar ben aöf 2yıllık önlisans sosyal hizmetler bölümünde okuyorum.burdan mezun olduğumuzda uzman arkadaşlara yardımcı konumundamı çalışacağız yoksa uzmanmı olacağız?GERÇİ UZMAN OLAMIYACAĞIMIZ BELLİ AMA YARDIMCI KONUMUNDA OLURSAKTA HANGİ İŞLERDE GÖREVLENDİRİLİRİZ bunu merak ediyorum.bilginiz varsa yardımcı olursanız çok sevinirim.şimdiden teşekkürler. (sosyal hizmetler akademisi mezunları buluşma noktası, 10 Nisan 2010, 22:27) (Erişim 18 09 2011)

Verilen yanıt: Aydoğan Yaşıt: Sizin sorduğunuz bu sorunun yanıtını ben de çok merak ediyorum.

Bir başkası yazmış: Hadiye Sencan: insanlar uzman olmak için degil iki yıl dört yıllık lisanans sonrası tekrar okuyorlar ama sizlerin eğitim görmeniz çok iyi programlarınızın dört yıla çıkarılması için çaba harcamalısınız. Sevgiler. (agy)

*

TEMUR BAYDOGAN       SOSYAL HİZMET UZMANI: Tüm uzman arkadaşlarıma selam. Çoktan dir takip ediyorum 2yıllık sosyal hizmet. Hemde açık öğretim. Ancak bir türlü bunların görevleri nelerdir ne yapacaklar kime hizmet edecekler ve bu kadar mezun oldular bunlar nereye yerleşecekler . . . Amaç umut vermek mi insanlara. Görevini bile bilmeden başkasının sözüyle bu bölümü yazan kardeşlerimiz neyi hak ederek bu alanlara girecekler . Bunu yanlış anlamayın sakin 2yıl içerisinde ne alan eğitimi aldınız ne dersleri nasıl eğitim ile gordunuz. . Bunu soyleyin. . . . Ben bizim sosyal hizmet uzmani camiasidiyecem ama diyemiyorum bakin arkadaslar birlik olamasaniz a bana ne isime bakayim derseniz. . . . Olacak yakindir. .sonrada biz uzmanız da falan filan da yok kardeşim adam gibi uzman sak haklarımız neyse . Bırak bireysel hakki bu ülke için görevimiz neyse onu yapmaya çalışalım. Bu alanları kimseye peşmes çektirmeyelim. . . Bu sosyal hizmet uzmanları derneği sayfasında da sizden bir isteğim var sayfanın içeriğine göre yazılar yazalım makaleler yazılsın bilgi aktarımi yapılsın . Sağlıcak la kalin arkadaşlar iyi günler. (agy)

Sosyal hizmet uzmanları Google grup sayfasına gelen rastgele seçilmiş, arka arkaya gelen birkaç epostadan:

Sent: Thursday, November 04, 2010 4:11 PM
To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: Re: SHUD Mail Grubu 2 yıllık sosyal hizmet bölümlerine önyargı ile hemen karşı çıkmamak gerekir

Sayın Kitapcı  merhaba,

[…]

Sorum   2  yıllık   sosyal   hizmet  müfredatını  ve   sosyal  hizmet   önlisans   bölümünü   savunanlara,…

Sosyal  hizmet   önlisans  mezunlarının  657 sayılı   DMK da   karşılığı   kadro  ve ünvan  ne  olacaktır?

Diğer  mesleklerin,   mesleklerinin      tanıtımında   milletvekillerine  ve  diğer  siyasilere  yönelik   tanıtım   çalışmalarında   son  gaz giderken,  henüz   okullarımızı  ve  bölümlerimizi   tanıtırken  konu   açıköğretim  önlisansa   gelince açıklamamız,  değerlendirmemmiz  ne  olacak?

Ha  sakın  ha,    sosyal  hizmetlere   meslek  lisesi  lazım,   yok  ara  eleman  lazım  gibi  gerekçeler öne  sürmeyelim.   saygılar.

*

02 Kasım 2010 10:57 tarihinde Mehmet Kitapcı yazdı:

Arkadaşlar

YÖK tarafından açılan 2 yıllık sosyal hizmet bölümlerine önyargı ile hemen karşı çıkmamak gerekir.Tahmin ediyorum ki YÖK bu  bölümü açmadan önce sosyal hizmet yüksek okullarında görev yapan yetkili ve ilgi öğretim görevlilerinin fikirlerini almış olmalı Ta  ki almamış bile olsa

Ben  meslektaşlarımın alel acele hemen şu veya bu şekilde karşı çıkmalarını anlamıyorum, kabul de etmiyorum .

mesela: Geçmişte Ankara İstanbul izmirdeki profosörler anadoluya gitmemek için anadoluda üniversite olmaz dediler ama açıldı ve oldu En küçük ilde bile üniversite açıldı ve oldu eksiği varsa yarın tamamlar

Keçiörenden gayri yerde sosyal hizmetler Yüksek okulu açılamaz diyor ve  meslekdaşlarımız  karşı çıkıyordu ama ne mutlu ki açıldı ve oldu zira 70 milyon olan ülkemin nüfusuna ortalama 100 mezunla cevap vermek mümkün değildi.

Şimdi aynı olmazcı zihniyetçe 2 yıllık meslek yüksek okullarına karşı çıkılıyor.eksiklikleri sergileniyor.

Bir kere idari makamlarda olanlar geleceğe dönük plan proğramlar yapmalı ve uygulamaya konulmalı.Yani geleceği bu günden görmek gerekir.

Sosyoloğun 2 yıllık yüksek okulumu var sorusu yerinde ve doğru bir soru ama onların direkt hizmet verdiği bir kitlemi var. Olmassa eksikliği duyulan pek bir alan mı var ama sosyal hizmetler öyle mi?

Zira sosyal hizmetlerin direkt veya endirekt hizmet verdiği o kadar çok kitleleler var ve bu kitleler  her alanda çeşitlenerek artarak sürmektedir. Bunu görmek bilmek kabul etmek ve bu günden tedbirini de almak gerekir Hazırlanan eğitim müfredatı yeterli olur olmaz o konu ayrı ve ayrıca  tartışılmalı. Ama karşı çıkmayı gerektirmez

Toplumda sosyal hizmet eğitimi almış donanımlı kişiler artmalı , ayrıca eğitimin eksiği aksayan yönleri varsa zaman içinde gerekli düzenlemeler yapılarak telafi edilir.Önemli olan hizmetin başlaması veya başlatılmasıdır

Ayrıca bu gün kü devlet politikası kişilere lise dahil özellikle ve önemle yüksel öğrenim hizmeti ve imkanı sunmak ve bunun sayısını artırmaktır.

Zaten devlet ihtiyacı olan elemanı imtihanla seçerek almaktadır

Öyle ise 2 yıllık sosyal hizmet yüksek okullarının sayıca daha çok açılmalarını ve açılanlarada daha çok öğrenci alınmasını destek ve teşvik etmek olmalı

Ben bu açılan okullara ve bu okullara giren öğrencilere başarılar diliyorum

 Mehmet KİTAPÇI

Sosyal Hizmet Uzmanı

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: SHUD Mail Grubu 2 senelik sosyal hizmetler
Date: Sun, 31 Oct 2010 00:32:38 +0000

Burası Türkiye detirtecek bir durum. Biz şuan mezun olan 4 yıllık Hacettepe dahil tüm üniversitelerin yeterli donanımda SHU mezun ettiklerini tartışacağımız yerde 2 yıllık Sosyal Hizmet bölümlerini tartışıyoruz. Bu durum tamamen planlanmıştır.
Yozlaştırma politikasının son aşaması 2 yıllık açık öğretim bölümü mezunlarını alanda çalıştırıp istediklerini yaptırmaktır. 2 yıllık mezunu arkadaşlarında alınganlık göstermeleri yersizdir . Gerçekten vahim bir durum. 2 yıllık tıp, sosyoloji, psikoloji var mı ki sosyal hizmetin olsun. evrak takibinde yardımcı olacaklar, ara eleman gibi yorumlar gerçekten çok yersiz bunu normal bir memur da yapabilir ayrıca bizim evraklar özel eğitimle mi takip ediliyor ki 2 yıllıklar açıldı. Neden açıldı bu bölümler önce bu söylenirse zaten ne yapacakları nasıl çalışacakları belli olacaktır. Taner ÇELİK

*

Date: Sat, 30 Oct 2010 08:50:39 +0300
Subject: Ynt: RE: SHUD Mail Grubu Re: 2 senelik sosyal hizmetler
To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com

Merhaba
Açıköğretim sosyal hizmet bölümü,anadolu üniversitesinin yapmış olduğu zekice adımlardan birisidir.sosyal hizmet mesleğine bakıldığında kadroların dolmaması,kpss ile 50-60 puan ile büyükşehir merkezlere atanmaları ve 1200-1800 maaş almaları böyle bir bölümü açmalarına neden olmuştur.

Sanırım geçen sene veya önceki sene emin değilim,1000 öğrencisi olduğunu duymuştum.bu sayı gerçekten inanılmaz.bu sayı içinde acaba kaçı ardaşımızın belirttiği gibi”Toplumsal Sorunlar”nedeniyle bu bölümü yazdıkları araştırılması lazım.

Bu bölümde okuyan kişiler okullarına nerelerde,ne iş yapacaklarını sormaları lazım, 2-3 yıl gibi kısa bir sürede 1000 öğrenci sayısı aşmış bir bölüme nerede,nasıl çalışacaklarını söyleyememeleri ayrıca ilginçtir.Bir bölüm okuyup da ileride nerede çalışacağını bilmeyen başka bölüm öğrencisi var mı?Tabiki bu bölümde okuyan arkadaşların sayıları artınca çeşitli düzenlemelerle ortaya farklı düzenler çıkacaktır.

Emre Birinci

*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: SHUD Mail Grubu iki yıllık , beş yıllık ne farkı var sizce ?
Date: Wed, 3 Nov 2010 11:26:59 +0200

Arakaşlar bu nasıl bir megolamalık dünyayı kurtaran tek meslek SOSYAL HİZMETMİ?… Bırakın artık havada su döğmeleri iki yıllık , üç yıllık , beş yıllık !!! …. Önemli olan mesleğini nasıl icra ettiği ne 5 yıllık mezunlar tanıyorum fatura kesiyolar hastanelede seleri bile çıkmıyo….. Ben  Hacettepe mezunuyum, örneğin;  Çorlu Devlet Hastanesinde 6 ay çalıştım ve İstatistik Biriminde göevlendirildim. İdare ile o hastanede  iki meslektaşım Serap Hanım ve Volkan beylerle çok mücadele verdik ve bir türlü kendimizi ve mesleğimizi anlatamadık .. “Ya bu diyardan gidersin yada bu deveyi güdersin”  hesabı hepimiz ilk fırsatta oradan ayrıldık… Ben şu anda Lüleburgaz Devlet Hastenesinde çalışıyorum ve  Sosyal servisi kurdum ufak çaplı projeler yürüterek yardımı muhtaç kesimi ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum… Bir Sosyal Hizmet Uzmanı eğer Hacetepeden mezun olup hastenelerde fatura kesiyorsa sosyla hizmet uzmanı değildir benim kriterim budur 2 yıllık 5 yıllık mevzusu değil sizlerinde öyle olsun lütfen boş laflarla mail gurubunu meşkul etmeyelim. Be burada yapılan prıjeleri bununla ilgili yorumları okumak istiyorum artık bize ve mesleğimize yakışanda budur. İki yıllık mezunlerın mesleki faaliyetlerini görelim ve ondan sonra yorum yapalım….Kendimizi de Hacetepe mezunu olduğumuz için dev aynasında görmeyeleim aynı derslerin adını değişitirip değiştirip okuttular bize boşuna 5 yıl okumuşum 3 yılda öğrenilip bitirilecek şeyler REALİST OLALIM ARTIK  ….. Hayatta daha önemli konular var… Herkese kolay gelsin… SEVGİLER….
Emine ÇELEBİ GÜNDÜZ
Sosyal Hizmet Uzmanı
Lüleburgaz Devlet Hastanesi

*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: RE: SHUD Mail Grubu 2 yıllık Sosyal Hizmet(Tartışması)
Date: Thu, 4 Nov 2010 11:50:33 +0200

Sevgili Taner arkadaşımız Hacettepeli olduğun gayet açık ve net bir biçimde ortada 🙂   eğer sen Sosyal ServiSin  nasıl kurulduğunu merak ediyorsan ben izahını yaparım Lüleburgaz Devlet Hastanesindeyim telefonla istediğin zaman ulaşabilirsin ve seninle deneyimlerimi paylaşabilirim. Yazdığım maillerin altına özellikle çalıştığım yeri belirtiyorum ki, yeni mezun arkadaşlarımızın sormak istediği yada paylaşmak istedikleri konular  olabilir. Ben burda münakaşaya yersiz tartışmalara girmek istemiyorum ama yersiz tartışmalarıda okumak istemiyorum bunları her gün silmek bile benim için zaman kaybı eminim ki çoğu meslektaşım benim gibi düşünüyor ve sürekli hırlayama modunda olan mailleri okumak istemiyodur… Mesela şuanda eğitim alana arkadaşlarımız yeni öğrendikleri , alanda faydalı olabileceğini düşündüğü bilgi ve deneyimlerini bizimle paylaşabilir ve bundan da mutluluk duyarım. Sizlerin bizden , bizimde sizlerden öğreneceğimiz çok şeyin olduğuna inanıyorum…  Fatura kesme meselesine gelince “kesenmi kestirenmi”  diye bir soru sorarsanız eğer ; tabikide kesen suçludur banada istatistik dediler faturalandırma , ve döner sermaye dediler mücadelemi verdim sizde  bir gün  hastanede sosyal servis kurmak isteseniz öncelikle bunların mücadelesini vereceksiniz ve kendinizi ve mesleğinizi defalarca anlatacak buroşürler hazırlayıp doktorları kapı kapı gezeceksiniz  , Hastanedeki Psikiyatri Uzm. daha önce SHU ile çalışmış ise çok şanslısınız demktir… Bundan sonrasınıda zaten aldığınız eğitim yaptıtır size özellikle de HACATTEPE’LİYSEN :)…..  BAŞARILAR DİLİYORUM…
Emine ÇELEBİ GÜNDÜZ
Sosyal Hizmet Uzmanı
Lüleburgaz Devlet Hastanesi

*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: SHUD Mail Grubu 2 yıllık Sosyal Hizmet(Tartışması)
Date: Wed, 3 Nov 2010 19:17:34 +0000

Öncelikle maillerin başlıkları gayet açık ve beğenmediklerimi ben okumuyorum. Şikayetçi olan ve bu yazışmalardan memnun olmayan mail grubu üyeleri istemedikleri mailleri okumayabilirler. Bu tartışmaya akademisyenlerinde katılmasını rica ediyorum. Akla, mantığa bilime uymuyor söylemlerimize kendince cevaplar veren meslektaşlarımın öncelikle 2 Yıllık Bölüm mezunlarınının ne iş yapacakalarını açıklamalarını rica ediyorum. Birde  gelişmekte(aslında geri kalmış ) olan ülkemizde açılan bu bölümlerin gelişmiş ülkelerde örnekleri var mıdır bunu da şiddetle öğrenmek istiyorum ve araştırıyorum. Türkiye’de olmaz denilen yapılıyor, sonra kanun değişikliğiyle kılıflar hazırlanıyor. Böyle gelmiş böyle gider ne bileyim Hacettepe mezunları fatura kesiyor söylemleri bence tükenmişliği ve çaresizliği ifade etmektedir. Fatura kesende mi yoksa kestirende mi suç bunu tartışalım. SHU’lar süpermen değil ki her istediklerini yapabilsinler. Türkiye’de birçok meslek grubu kendi mesleğini yapamıyor. Birçok bölüm özellikle eğitim bilimleri mezunlarının, atanamayıp intihar eden öğretmen adaylarının olduğu bir süreci yaşarken yapılan bu tartışmaların yersiz olduğu düşünülebilir. Sosyal hizmette açık var  2 yıllık yaklaşık bin mezuna çok ihtiyaç olduğunu belirtenler çok iyimser görünmekte. Sosyal Hizmet Uzmanları mesleklerini tam olarak yapamadıklarını belirtmekte ve iş yüklerinin yani kırtasiyeciliğin fazlalığıda gerçektir. Belge takip işleri zordur ama özel eğitim alınmasımı gerek, normal memurlar yapamaz mı sorusu akla geliyor. Amaç nedir bu söylense tartışma bitecek. 2 yıllık mezunu arkadaşlarımızı dışlayalım onlara yardım etmeyelim demiyoruz tabikide. Yanlış yönlendirildiklerini de belirtmeyelim mi?  Susturma politikasının devam ettiği şu günlerde, Çorum’da görev yapan bir öğretmenin  facebook’ta başbakanı eleştiren paylaşımı sonrası görevden uzaklaştırılmasını nasıl değerlendirmeliyiz. Muvcut iktidarın her konuda yaptığı saçma sapan işleri  birileri hangi mantıkla olumlu gösterir. Bu mail grubunda proje okumak isteyenler öncelikle proje paylaşmaları gerekir. Mesela olmayan bir sosyal servisin kurulma aşamalarını yazabilirsiniz. Bu tartışmanın da biteceğini söylemek ve bize megolamanlık sıfanın yakıştırılması çok yersizdir. Realist olmak gerçekten lazım…
Taner ÇELİK
H.Ü. S.H. Böl. 4.sınıf Öğrencisi
*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: RE: SHUD Mail Grubu RE: sosyal hizmet ve önyargı bu bir çelişki (:
Date: Wed, 3 Nov 2010 10:19:00 +0200

sevgili meslektaşım özge;
söylediğin tekelleşme 3 yıl önce sözkonusuydu, bu doğru. Ama artık sadece Hacettepede değil toplam 16 üniversitede Sosyal Hizmetler Bölümü var. Dolayısıyla kim rahatsız olursa olsun bunları kimsenin önemsememesi gerektiğini düşünüyorum , bu bölümü okumuş mezun olmuş ve atanarak sosyal çalışmacı ünvanıyla bir kuruma yerleşmiş meslek elemanlarının diğerlerinden hiç bir farkı yoktur. Zaten sosyal hizmet eğitimi kim ne derse desin alanda öğrenilir, kimse tam teşekküllü başlamıyor mesleğe emin olun. Ayrıca İstanbulda çalışan meslektaşlarım daha iyi bilir ne kadar eleman sıkıntısı çektiklerini. İstihdam sorunu eleman yetersizliğinden dolayı bol miktarda psikolog, sosyolog ve öğretmenlerle gideriliyor. Çok fazla iş yükü altında ezildiğinden dem vuran bazı meslektaşlarım mesleğimizin gerektirdiği işleri başka meslek gruplarının yapmasından da bir okadar rahatsızdır. yani handikapa dönüşmüş problemin çözümü de belli değildir. Yeni yüzler ve dinamik meslektaşların alana renk getirceğini düşünenlerdenim. Zamanla bütün taşlar oturacak eğitim kalitesi her yerde aynı olacak merak etmeyin.  Hacettepeyi tekel gören kompleksli arkadaşlarında isteselerde istemeselerde fikirlerinde değişiklik olacağına eminim.
Kader YILMAZ
SHU (Hacettepe Üniv. Mezunu)
*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: SHUD Mail Grubu RE: sosyal hizmet ve önyargı bu bir çelişki (:
Date: Tue, 2 Nov 2010 11:42:33 +0200

aslında yazmak istemedim buraya ama tutamadım kendimi…Ben Adnan Menderes Üniverisitesi 4 yıllık Sosyal Hizmet Bölümü Mezunuyum Şuan İzmir İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde görev yapıyorumm.buraya kadar herşey güzel gibi ancak bn ilk üniveristeye başladığımda durum hiçte o kadar iç açıcı değildi(!) yaklaşık 2 yıl boyunca sürekli olarak Hacettepe Ünivversitesinden mezun olamayacağımız için yeterli bir eğitim alamayacağız endişesine kapılıp ‘biz onlarla aynı unvanı mı kullanacağız diye kendine paralayan dönem arkadaşlarımız’ vardı ki biz ne 2 yıllık okuyorduk ne de açıköğretim….yaklaşık 2 sene boyunca Adü’yü ve diğer açılan yeni okulları kapatalım bir daha alım olmasın diye çığlık çığlığa yazılan e maillerimi okuyarak mezun oldukkk (!) şuan bizle çalışmak diğer okullardan mezun olmuşş SHU lar için sorun oluyor mu bilemem yeteriszlik anlamında araştırma yapmak lazım 😀 ancakkk bn kendi adıma konuşayım bu mesleği seçtiğim için Adü’yü seçtiğim için asla pişman olmadım herşeye rağmen yapman gerekenleri yaptım hala yapmaktayım. elbtte alanda yeni olmanın verdiği bir deneyimsizlik var ancak bizi dışlamadan kazandığı tecrübeyi bizim gibi yeni mezunlarla paylaşan değrli SHU ‘lar  sayesinde işi daha ii kavradığımı düşünüyorum..şimdi de yapılması gereken budur bnce açıköğretimden mezun olan arkadaslar geldiğinde artık memur olarak mı amir olarak mı ne unvanında çalışacaklarsa ıonu hala bilemiyoruz tabi onlara destek olmak gerektiğini düşünüyorum çünkü AÇIKÖĞRETİMDEN ya da o ve ya şu okuldan mezun OLAN SOSYALHİZMET BÖLÜMÜ MEZUNLARı artık sosyal hizmetin bir GERÇEĞİ bu gerçekle bir an önce  yüzleşip yapılması gerekenler yapılmalı…
üniversiteden sonra çoğu kişinin İŞSİZ kaldığı bir ülkede insanların önüne işe girme imkanı iyi olan   bir seçenek sunuyorsanız bu insanlar da bu bölümüü elbette seçerrr ancakk tek şaşırdığım nokta  insanların dibini görmedikleri kuyuya inmeleri bölümü bitirdikten sonra nerde iş yapacağının garantisini almadan balıklama sırf bu bölümde düşük puanla atanılır  sevinciyle tercih yazmak ne kadar akıllıca biliemiorum… bu kadar çok mezun olan insanı mağdur etmemek adına bile bir çok şey yapılabilir bu kişiler için  😀
her neyse bu bölümü bitiren insanları dışlamak yerine kazanabildiklerimizi Selva hanım gibi bu alana ilgisi olanları bnce kazanmalıyız diye düşünüyorum …
son olarak bu şekilde kazanmalıyız derken SHU olarak kastetmiyorum yanlış anlaşılmasın. sosyal hizmet bölümün hassas bir meslek olduğunu ve  bu işi yapan insanların da  yıllardır hakettiği değeri alamalarının onlarda yarattığı  psikolojiyi de düşünüp zaman zaman hak da veriyorm sizlere.daha önce yeni açılmış sosyal hizmet okullarının yetrsizliği konusu işleniyordu burada  şimdi sıra bunda bunun da eminin bunun da vadesi dolacak bakalım sıra da ne var ne bekliyor bizleri ???
Özge YİĞİT
Sosyal Çalışmacı
İzmir İl Sosyal Hİzmetler Müdürlüğü

*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: RE: SHUD Mail Grubu 2 senelik sosyal hizmetler
Date: Tue, 2 Nov 2010 01:28:59 +0200

Hiç bir şey olmayacak. Hemşirelik bölümü gibi düşünün, lisesi var, ön lisansı var, lisansı var. Bazı meslektaşlarımızın tepkilerini fazla abartılı
buluyorum. Olacak olan şudur; dgs ile geçiş yapabilen geçecek, diğerleri başka bölümlerden lisans tamamlayacak, şu an değil ama epey uzun bir süre sonra kalanlar yavaş yavaş özellikle shçeke bağlı özel kuruluşlarda yer bulmaya başlayacaklar. Ama hiç bir zaman lisans diploması almadan bir shu olamayacaklar… Dışarıdan kendimize baktığımda herkes shu olmak isercesine herkese karşıymışız gibime geliyor ve bu durum hakikatten canımı çok sıkıyor. Delimiyiz biz neyiz…
Cesur CEYLAN
Samsun Aile Mahkemesi
*

Sent: Thursday, November 04, 2010 9:50 PM
To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: RE: SHUD Mail Grubu 2 yıllık Sosyal Hizmet(Tartışması)

Selam Arkadaşlar.

Son tartışmalara bakınca bazı meslektaşlarımızı 2 yıllık sosyal hizmet  bölümü mezunları endişesi sarmış; bu endişeyle bu bölümü okumuş ve okumakta olan arkadaşları rencide edecek söylemler de (istemeyerek de olsa) ortaya çıkmaktadır.

Öncelikle, bir mesleği önemli ve değerli kılan o meslekle ilgili ihtiyaç duyulan alanlarda yetişmiş personelin olmasıdır. Yani o mesleğin etrafındaki yapılanmalardır. Doktorluk mesleğini önemli kılan ve tamamlayan unsurlardan biri de bu alanda hizmet veren; hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter vb. elemanlardır. Hâkimlik, savcılık mesleğini önemli kılan ve tamamlayan unsurlardan biri de bu alanda hizmet veren; katipler, kalemler ve mübaşirlerdir.

Mesleğimizi yüceltecek şey ‘’her işi ben yaparım’’  anlayışı değil, ‘’ben uzmanlık alanımla ilgili işleri yaparım yani mesleğimi yaparım’’ anlayışı olmalıdır. Bunu somut bir-iki örnekle anlatmaya çalışayım: 5 yıldır sosyal hizmetler il müdürlüğünde çalışmaktayım (anlatacağım konularda benim gibi çoğu meslektaşımın da aynı dertten muzdarip olduğunu bildiğim ve onların da hemfikir olduklarını düşündüğüm için konuyu genelleyeceğim). Mesleğimizi yapmaya çalışırken bunun yanında üst yazı yazma, dosyalama, arşiv, evrak takibi, hatta fotokopi çekme gibi işlerin yanı sıra birçok alakasız işi; iş bilen memurların: ‘’ dosyaların, raporların, görüşmelerin gizliliği var; biz göremeyiz’’ gerekçesiyle bu işlerin bize kaldığı (ancak merak duydukları her konuda bizden daha çok bilgi sahibi oldukları, kurum içinde gizlilik ilkesini gerçekleştirecek imkanların olmadığı/sağlanmadığı, gizliliğin sadece işten kaçmak için kullanıldığı herkesçe bilinmektedir.) asli görevimizden çok zamanımızı ve enerjimizi bu işlere harcamaktayız. İşte bu alandaki eksiğin ve sıkıntıların giderilmesi sosyal hizmet alanında eğitim görmüş ön lisans mezunu yardımcı personelin istihdam edilmesidir.

Özetle, endişe edilecek korkulacak şey mesleğimizin genişlemesi, mesleğimize destek alanların açılması değil; endişe edilecek şey azınlıkta olmak, örgütlü olamamak, kamuoyu oluşturamamak, baskı unsuru olamamaktır. Kadir ORMAN

*

To: sosyalhizmetuzmanlaridernegi@googlegroups.com
Subject: SHUD Mail Grubu iki yıllık , beş yıllık ne farkı var sizce ?
Date: Wed, 3 Nov 2010 11:26:59 +0200

merhabalar,

gelişmeleri sosyal hizmet emsleğinin yatay ve dikey yapılanması olarak değerlendirmek  için bir fırsat olarak değerlendirmek gerekir. zaman zaman sosyal hizmet mesleği ile hekimliği karşılaştırarak çıkarsamalar yaptığım gibi, bu konuda da benzer çıkarsama yapabiliriz.  malesef meslek olarak toplumsal değişim ve gelişmelre kendimizi uyduramadık, sürekli birilerinin bizim adımıza birşeyler yapmasını bekledik, bekliyoruz. hangi branşta olursa olsun hasta sağaltımında hekime direkt yardımcı olan ön lisans ve lise dengi meslekleri saymamıza gerek yok  diye düşünüyorum. zira hekim hastanın ya da hasta olduğu düşünülen kişinin  teşhiz ve tedavi aşamasında hertürlü işi yapmaz. yapmamalı. sosyal hizmet uzmanı/sosyal çalışmacının da müracaatçısına yönelik operasyonlarında her iş ve işlemi kendisinden beklemek  haksızlık olur. bu nedenle yatayda ihtisaslaşmış sosyal hizmet uzmanları/sosyal çalışmacılara ihtiyaç olduğu gibi dikey de de “senyor” tabir edilen  yada alanında ihtisaslaşmış/derinleşmiş bir sosyal  hizmet uzman/sosyal çalışmacının maiyetinde diğer meslek elemanları gibi sosyal hizmet alnında ön lisans ve lise dengi meslek elemanlarının yer almasının zorunlu olduğunu düşünüyorum.

*

Bilgisunarda bir çığlık:

NİSA dedi ki…

BU KONUDA BİLGİSİ OLAN YOKMU? (31 Mayıs 2011, 15:14) (İki yıllık açıköğretim sosyal hizmetler bölümünden sözediyor.)

Yanıt geliyor:

Gül

valla ben bu dalın öğrencisi olduğum halde hiçbirşey bilmiyorum allah öğrencilerin yardımcısı olsun (09 Temmuz 2011, 22:25) (http://www.tabanpuanlar.net/2009/03/sosyal-hizmetler-bolumu-taban-puanlar.html) (Erişim 19 09 2011)

KAYNAKÇA

Doğan, Eyüp. Kendisiyle yapılan telefonla görüşmesi. (Türkiye Körler Federasyonu Mesleki Rehabilitasyon ve İstihdamdan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Altı Nokta Körlere Hizmet Vakfı Proje Koordinatörü), 19 Eylül 2011, 21:58, Ankara.

Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu, No: 5362, Kabul tarihi: 07.06.2005, TC Resmi Gazete: 21.06.2005 / 25852

Hemşirelik Kanunu, No: 6283, Kabul Tarihi: 25/02/1954, TC Resmi Gazete: 02.03.1954 / 8647

Hemşirelik Yönetmeliği, Resmi Gazete:8.3.2010-27515.

Mesleki Eğitim Kanunu, No: 3308, Kabul tarihi: 05 06 1986, TC Resmi Gazete: 19.6.1986 / 19139).

Yükseköğretim Kanunu, No: 2547, Kabul Tarihi: 4.11.1981, Yayımlandığı R. Gazete: 6.11.1981 / 17506

http://www.rehabilitasyon.com/ct/Sosyal_Hizmet_Uzmani/Forum/post/ANADOLU_UNV__IKI_YILLIK_2__ACIKOGRETIM_SOSYAL_HIZMET_BOLUMU-39633 (Erişim. 18 09 2011)

http://www.anadolu.edu.tr/akademik/fak_aof/ (Erişim: 18 Eylül 2011)

http://www.tabanpuanlar.net/2009/03/sosyal-hizmetler-bolumu-taban-puanlar.html (Erişim: 19 09 2011)

http://www.tabanpuanlar.net/2009/03/sosyal-hizmetler-bolumu-taban-puanlar.html (Erişim 19 09 2011)

FACEBOOK, sosyal hizmetler akademisi mezunları buluşma noktası, 10 Nisan 2010, 22:27 (Erişim 18 09 2011)

*

(21 11 2011, Ankara)

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir