TOPLUMSAL MEVZUAT – SOSYAL MEVZUAT

Prof. Dr. İlhan Tomanbay

Öğrencilerim SHO 215 Sosyal Hizmet Mevzuatı dersinde ençok kavramsal sıkıntı çekiyorlar. Ve bu nedenle dersi kavramakta zorlanıyorlar. Çünkü, kavramsalla anlamsal arasında bir netlik kazanamıyorlar. Bunun da suçlusu değiller. Bu sıkıntının nedeni değiller. Sıkıntı kavramlarda. Kavramlaştırmada.

Sosyal mevzuat ile toplumsal mevzuat kavramları arasındaki farkı anlamakta güçlük çekince anlamlandırmakta da güçlük çekiyor öğrencilerim.

Bunlar sosyal çalışma öğrencileri. Yani, sosyal ile toplumsalın farkının mesleğin yapısını, belkemiğini oluşturduğu bir mesleğin sahipleri olacaklar yakında. Bu farkı kavramadıkça yaşamboyu mesleklerini kavramaları hep bulanık (flu) kalacaktır.

Gene ben öğrettim öğrencilere sosyal kavramının Türkçe karşılığının toplumsal olduğunu. Yanlış değil.

Toplumsalın toplumla ilgili demek olduğunu da ben öğrettim öğrencilere. Bu doğru.

Sosyal mevzuat nedir, açıklayınız diye soruyorum sınavda.

Sosyal mevzuat sosyal alandaki tüm hukuksal düzenlemeleri ifade eder diye yazıyorlar.

Burada sosyalden neyi anladıkları ya da anlatmak istedikleri anlaşılmıyor. Açıklayıcı olmuyor.

Bir başka yanıt geliyor, ki daha anlaşılır:

Sosyal mevzuat toplumla ilgili mevzuat demektir diye yazıyorlar.

Toplumla ilgili mevzuat, toplumla ilgili her türlü yazılı hukuk kurallarını içerir diye sürdürüyorlar uslamlamayla. Bu da doğru.

Toplumun işleyişini ilgilendiren her türlü yazılı – hukuksal – karar ve kurallardır diyorlar. Aynı uslamlamayı sürdürünce bu da doğru.

Ancak, bu doğruyu şöyle sürdürüyorlar gene doğru bir uslamlamayla.

Örnek: Trafik kuralları, sağlık, eğitim vb…

Ve yanlışa düşüyorlar burada.

Sosyal çalışma mesleği çerçevesinde sosyal mevzuat toplumu ilgilendiren tüm yazılı hukuk kuralları değildir.

Sosyal çalışma mesleği çerçevesinde sosyal mevzuat “toplumsal” değil, “toplumcul” yazılı hukuk kurallarıdır.

Yani “özel gereksinim grupları”, başka deyişle, “risk grupları” için oluşturulmuş yazılı hukuk kurallarıdır.

Toplumla ilgili olsa da toplumun tüm katman ve konularıyla ilgili yazılı hukuk kuralları değildir bunlar.

Toplumun içinde özel “müdahaleye” gerekseme duyan grupları ilgilendiren yazılı hukuk kurallarıdır.

Bu önemli bir farktır.

Kavrambilimsel olarak başlangıç ve süreç doğrudur.

Ancak, iş kavramın anlamına dayandığında işle bozulmaktadır.

Yani, yaklaşım, kavrambilimsel olarak doğru, anlambilimsel olarak yanlıştır.

Bu çelişki sözcüğün tek kullanılır karşılığının bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Bu tek karşılık “toplumsal”dır.

Oysa toplumsal tüm toplumu ilgilendiren demektir.

Sosyal mevzuattaki sosyal ile anlatmak istediğimiz tüm toplum ile ilgili değil, toplumun – yardım ya da destek bekleyen – belirli grupları, ki biz buna özel gereksinim grupları diyoruz, ile ilgili mevzuattır.

Ne yapacağız?

Ya bu anlamı taşıyan yeni bir sözcük benimseyecek ya da üreteceğiz, toplumcul gibi, ki üretilmiş ve sunulmuştur, Prof. Dr. Cemal Mıhçıoğlu tarafından (Mıhçıoğlu, 1996).

Ya da bu boşluğu İngilizce kavramla dolduracağız. Bu da sosyal sözcüğüdür.

Diyeceğiz ki yani;

Kavrambilimsel olarak sosyalin karşılığı toplumsaldır doğru; bu da tüm toplumu ilgilendiren demektir.

Anlambilimsel olarak toplumsal başkadır, sosyal başkadır, diyeceğiz.

Toplumsal tüm toplumu ilgilendiren demektir diyeceğiz.

Sosyal özel gereksinim gruplarını ilgilendiren demektir diyeceğiz.

Enazından bu ayrıma sosyal meslek elemanları olarak sahip çıkacağız.

Yoksa, meslek anlayışımız, mesleksel bakışımız ve mesleksel kavramlarımız açısından sıkıntıda olacağımızı bileceğiz.

Mesleğimizle ilgili düşünce geliştirmemiz aksayacak.

Ki aksıyor.

*

Buraya değin işin kavramsal boyutu.

Buradan sonra bu kavramların içeriklerini değerlendirelim isterseniz.

Mevzuat, bir toplumda yazıya geçmiş ve ilgili makamlarca onaylanarak yürürlüğe girmiş hukuk kurallarının tümüdür. Kısa deyişle toplumsal düzeni sağlayan yazılı hukuk kurallarının tümüdür.

Sosyal mevzuat, anlamsal baktığımızda, yani toplumsal sosyalin Türkçe karşılığı olduğu için, toplumsal mevzuattır. Yani toplumla ilgili mevzuattır.

Böyle deyince diyeceksiniz ki, hangi mevzuata toplumla ilgili değildir ki? Ben de zorlaya zorlaya, uzay mevzuatı, jeoloji mevzuatı toplumla ilgili değildir diyeceğim. Siz de, onlar da toplum için olduğuna göre… diyeceksiniz. Arkadan ben, bir hareket alanı bulmak çabasıyla, burada toplumsaldan anlaşılması gerekenin doğrudan insanla ilgili olanlar olduğu düşüncesini üreteceğim. Sosyal hukuk gibi, sosyal üretim gibi vb…

Ama bu noktada, bir başka açık anlatım dikkat çekiyor. Denebilir ki, toplumsal mevzuat, toplumu oluşturan bireylerin, hukuksal anlamda, kişilerin, toplum içinde, hem kişinin, hem toplumun gelişmesi yönünde yaşama biçimlerini ve toplumsal düzeyde insan ilişkilerini düzenleyen ve denetleyen kurallar bütünüdür. Bir ölçüde teknik mevzuat için de savunulabilen bu anlayış toplumsal mevzuatın tüm içeriğini anlamlandırır. Toplumsal mevzuat, gündelik yaşamın her alanında toplum düzeyinde insan ilişkilerini düzenler.

Sonuçta, toplumsal deyince madem ki toplumla ilgili, yani tüm toplumla ilgili olmak anlaşılıyor, toplumsal mevzuat kavramının tüm toplumla, toplumun tüm bireyleriyle ve insan toplum ilişkilerinin düzenlenmesiyle ilgili mevzuat olması usa uygundur.

Böyle baktığımızda sosyal de deseniz, toplumsal da deseniz, bu sıfat takılı olan mevzuat – tüm – toplumla ilgili olan hukuk kuralları; tüm toplum bireylerine yönelik toplumsal hukuk kuralları olarak belirginleşiyor.

İşte bu noktada bir sıkıntı doğuyor.

Çünkü, biz sosyal çalışma disiplini elemanları (akademisyen ve uygulamacı), sosyal mevzuat dediğimiz zaman, aileye, özürlüye, çocuğa, yaşlıya, bitmedi, hastaya, tutuklu ve hükümlüye, öğrenim gören çocuk, genç ve yetişkinlere… vb. yani, özel gereksinim gruplarına yönelik olan mevzuatı anlamak istiyoruz.

Bu nedenle, sosyal mevzuat diyoruz buna; toplumsal mevzuat değil.

Sosyal mevzuat, bu anlamda, toplumsal mevzuatın içinde bir bölüm oluyor. Hem de büyük ve önemli bir bölüm. Sosyal çalışma disiplini ilgilileri bunu başka türlü nasıl anlatacaklar? Mıhçıoğlu’nun güzel buluşuyla (agy), toplumcul mevzuat desek hiç anlaşılmayacak, anlamsal olarak doğru da olsa.

Tüm toplumu ilgilendiren mevzuata sosyal dersek, özel gereksinim gruplarına yönelik mevzuat ile tüm topluma yönelik mevzuatı nasıl ayıracağız?

Örneğin, trafik mevzuatı, spor mevzuatı, turizm mevzuatı, kiracı ve ev sahibi ilişkilerini düzenleyen mevzuat vb. özel gereksinim gruplarına yönelik maddeler de içerseler toplumsal mevzuattırlar; çünkü tüm topluma seslenmektedirler.

Örneğin, özürlüler mevzuatı, içindeki tüm boyutlarıyla, bir sosyal mevzuattır; çünkü belirli bir nüfus grubuna, bir özel gereksinim grubuna seslenmektedir.

Başka örnekle, toplumsal mevzuat tüm yurttaşların sağlık, eğitim, yargılanma ve savunma ve çalışma haklarını düzenlediği gibi, kapsamı içinde sosyal hizmet uygulamalarına yönelik düzenlemeler sunar.

Oysa, – dar anlamdaki – sosyal mevzuat, tüm yurttaşların değil, toplumdaki özel gereksinim gruplarının sağlık, eğitim, yargılanma ve savunma ve çalışma haklarını düzenler ve doğrudan sosyal hizmet uygulamaları için vardır. Sosyal çalışma mesleğine uygulama çerçevesi oluşturur.

Biz, sosyal meslek elemanları bu ayrımı kullanmak ve anlamlandırmak zorundayız. Mesleksel düşünce üretimimizi varsıllaştırmak için…

Bu nedenle, birinci bölümde ele aldığım kavramsal ayrımlama anlam ve önem kazanmaktadır. Sosyal çalışmacılar ve diğer sosyal meslek elemanları için.

Buradan, sosyal hizmet mevzuatı kavramına şimdi daha kolay gelebiliriz.

Sosyal hizmet mevzuatı, sosyal hizmet kavramını meslek olarak görürseniz, bu meslekle ilgili mevzuat olur.

Sosyal hizmet mevzuatı, sosyal hizmet kavramını alan olarak görürseniz (çocuk alanı, yaşlı alanı, özürlülük alanı… gibi), bu alanlarla ilgili mevzuat olur.

Sosyal hizmet kavramını alana bırakıp (social service), meslek adı yerine sosyal çalışma derseniz yukarıdaki ikilemi çözmüş olursunuz; ya da bu ikilem kendiliğinden ortadan kalkmış olur. Sosyal çalışma mevzuatı meslek ile ilgili mevzuat, sosyal hizmet mevzuatı alan ile ilgili mevzuat olur; ortalık aydınlanır.

Bu karışıklığın da çözülmesiyle yeni bir düşünce aşamasına daha rahat geçeriz.

Doğaldır ki her meslek ve disiplin kendi kavramlarını üretir. Bu nedenle, sosyal çalışma mevzuatı kavramı sosyal çalışma disiplininin kendisi için ve kendisi içinde ürettiği bir kavramdır. Kendi meslek ya da alanını mevzuat düzleminde daha belirgin kılmak için…

Sosyal hizmeti alan olarak aldığımızda da yukarıdaki paragrafın aynısını kurabiliriz.

Sosyal hizmet mevzuatı ve sosyal çalışma mevzuatı sosyal mevzuat içinde mutlaka her yerde kendi uygulama ve disiplininde kullanmak için maddeler bulur; parağraflar bulur.

Sosyal mevzuat her bir parçasında sosyal hizmet mevzuatı ve sosyal çalışma mevzuatına gereçler (malzemeler) sunar. Daha çok sosyal hizmet mevzuatına…

Sosyal hizmet mevzuatının ve sosyal çalışma mevzuatının beslenme kaynağı kuşkusuz sosyal mevzuattır. Ama tüm mevzuattan da yeri geldiğince yararlanır sosyal çalışma disiplini ve mesleği.

Böylelikle sosyal hizmet mevzuatı ile sosyal çalışma mevzuatı sosyal mevzuatın içinde bir bölüm olarak yeralmış olur.

Sosyal mevzuat ile sosyal hizmet ve sosyal çalışma mevzuatları, mevzuat matruşkasının içinde yeralan diğer bebekler olurlar. Hatta, önce toplumsal mevzuat, onun içinde sosyal mevzuat, sonra sosyal hizmet mevzuatı ve sonra sosyal çalışma mevzuatı…

Sosyal mevzuatla sosyal hizmet mevzuatı aynı gibi görülebilir. Ancak, lütfen söyleyiniz, salt sosyal hizmet mevzuatını (sosyal çalışma mevzuatı değil) anlatmak, ele almak istediğimde bu kavramı kullansam; daha geniş, tüm sosyal alanla ilgili mevzuatı anlatmak, ele almak istediğimde de sosyal mevzuatı kullansam kötü mü olur?

Neyi anlatmak istediğimi kendim belirlesem, herhalde bu kavramlardan hareket ederim.

Düşünce ufkumuzun genişlemesi ve daha yaratıcı düşünebilmek için yeni kavramlara gereksinimimiz var. Disiplin olarak. uygulama olarak…

Tek çelişki kavramsal doğru ile anlamsal doğru arasındaki çelişki.

Bu noktada ortaya çıkan tek sıkıntı da, her iki kavramın da yaratıcısı olan Mıhçıoğlu’nun bu iki kavramından birinin tutmuş ve yaygınlaşmış olması, diğerinin tutunmamış ve yaygınlaşmamış olmasıdır. Toplumsal ve toplumcul.

Toplumsalı, bu Türkçe anlatım gereksinimini duyan toplumun her kademesindeki aydınlar ve düşünenler zamanında gerek duydular, benimsediler ve kullandılar. Böylelikle toplumsal tutundu ve yaygınlaştı.

Toplumculu kullanmaya, bu Türkçe anlatım gereksinimini henüz duymadıkları için sosyal meslek elemanları, bugüne değin gerek duymadılar; bu nedenle benimsemediler ve kullanmadılar. Sosyal yetiyordu.

Ama artık yetmiyor. Sosyal meslek elemanları yeni bir kavram üretme noktasında bir şeyler yapmalılar, eğer toplumcul sözcüğünü yetkin bulmuyorlarsa.

Yoksa, dil ırmağı, kendi akışı içinde toplumsal ile sosyal kavramlarına bu ayrı anlamları yükleyerek ve bu anlamı pekiştirerek yolunu bulup sürdürecektir.

Çünkü yeni düşünceler üretmek zorundayız. Düşünce sıkışıklığı, kendi sorununu bir yolla çözer. Kavramını bir yolla üretir. Çünkü düşünce durmaz.

Kaynakça:

Mıhçıoğlı, Cemal. 1996, Sözcüklerin Öyküsü A-Z, Ankara: Kültür Bakanlığı yayını.

(21 Ocak 2008, Ankara)

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir